English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ O ] / One chance

One chance traduction Turc

3,900 traduction parallèle
You get one chance to be part of this with me. What?
Benimle güçlerini birleştirmek için tek bir şansın var.
Some people are afraid, but they should give Morsi a chance. If I were the president, I'd tell the people to give us one chance.
Elli bir nokta yetmiş üç yüzde ve on üç milyon iki yüz otuz bin yüz otuz bir oyla...
And dying in your beds many years from now would you be willing to trade all the days, from this day to that for one chance...
Bundan yıllar sonra yatağınızda ölümü beklerken tüm günleri bu güne değişmek isteyeceksiniz. Tek bir şansınız olsa...
- Just one chance to come back here and tell our enemies that they may take our lives but they will never take...
Buraya geri gelmek için tek bir şansınız olsa ve belki hayatınıza son verecek düşmanlara diyeceksiniz ama onlar asla... Bekle!
- You have one chance to get this situation under control before the media run wild with it.
- Medya seni tefe koymadan önce.. .. bir şansın var.
You only get one chance to cooperate here.
İşbirliği için tek şansın var.
Give me one chance and I'll show you, ok?
Bana bir Şans ver.Sana göstereyim. Tamammı?
Samantha, this is your one chance to help yourself and your brother.
Samantha, bu senin kendine ve kardeşine... -... yardımcı olman için tek şansın.
Only one chance.
Tek şansım var.
One chance.
Tek bir şans.
I think we should go with your initial instinct, Christine and give Eric Love the one chance that Oliver thinks he needs.
Bence başlangıçtaki içgüdülerinle hareket etmeliyiz, Christine. Oliver'in ihtiyacı olduğunu düşündüğü şansı Eric Love'a ver.
They gave me one chance to catch that scoundrel.
O alçağı yakalamam için bana bir şans verdiler.
Have one chance so you put the gun down.
Tek şansın var, silahı indir.
Police gives you one chance.
Polis herkese bir şans veriyor.
You know, this is our one chance to experience the awe-inspiring wonders of space firsthand.
Uzayın hayranlık uyandırıcı mucizelerini görmek için tek şansımız bu.
Give me one chance.
- Bana bir şans verin, efendim.
Just give him one chance, just once.
Sadece bir şans verin, sadece bir kez.
- Give me one chance.
- Bana bir şans ver.
Was Andy my one chance?
Andy tek şansım mıydı?
Given the support you have from your family, from the school and the community, the court would like to give you one last chance to turn your life around.
Ailenizden, okuldan, halktan aldığınız desteğe bakılırsa, mahkeme hayatınıza düzen vermeniz için size son bir şans vermek istiyor.
We have to make sure any potential recruit has a 90 % chance of making it through Phase One Training. Yes, Maam.
% 90 başarılı olacak olanları aklımızda tutmalıyız
No one has given him a chance. My butcher the other day yelled "God Damn you, Morsi" I asked why.
Mısırlılar başlarına Hüsnü Mübarek'in faşist askeri rejimi yerine Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşliğin dinci faşist rejimini getirdiklerini açıkça görüyor.
It's up to you, but the next chance you get will be at one of your parents'funerals.
Sana kalmış ama bir sonraki şansın ebeveynlerinden birinin cenazesinde olacak.
There is a one in a million chance that I'm wrong, but if I'm right, your daughter could be terrified of what you might think about her if she told you.
Pekâlâ, hatalı olma şansım milyonda bir ama eğer haklıysam, sana söylemiş olsaydı onun hakkında ne düşünürdün diye kızın dehşete kapılabilirdi.
I will give you one more chance, and then I- -
Sana bir şans daha veriyorum. Sonra ben...
It's, Iike, probably one in a million chance to be where I am.
Burada olmam milyonda bir ihtimale dayanıyordur.
You got one last chance here.
Son bir şansın var.
♪ lf you're lookin'for one more chance ♪
# Bir şans daha istiyorsan #
You know, give him one more chance to- - to--to say yes, one more chance to go nuts.
Ona "evet" demesi, çıldırması için son bir şans daha verecektim.
There's no chance we're getting another one.
Bir tane daha bulmamıza imkân yok.
And here I have a chance to transform humanity... and take out the one man who's stood in my way.
Ve buradayken insalığın gelişmesine bir katkım olabilir... ve yolumda duran kişiyi önümden çekeceğim.
- You got one last chance. - Is he still alive?
- Sana son bir şans veriyorum.
If he had a chance to snatch one of our team members...
Ekibimizden birini kaçırma şansını yakaladıysa...
No-one else will stand a chance.
- Başka hiç kimse bu şansı elde edemez.
Woman ( On video ) : I'm selling my eggs,'cause I believe everybody... married, single, straight or gay... who wants a baby deserves the chance to have one.
Yumurtalarımı satıyorum, çünkü bence bebek isteyen herkes evli, bekar, heteroseksüel ya da gay bir bebek yapacak şansa sahip olmalı.
Having one person control the carotid limits his chance of stroking out.
Şahdamarını bir kişinin kontrol ederse felç geçirme olasılığı azalır.
I'm trying to resist my true feelings. And I want to give you one more chance.
Asıl hislerime engel olmaya çalışıyorum ve sana bir şans daha tanımak istiyorum.
I'm gonna give you one more chance to get the hell out of my sto... aah!
Size dükkanımdan çıkmak için son bir şans daha...
You still have one more chance to save his life.
Oğlunun hayatını kurtarmak için bir şansın daha var.
Really had something, but no one would give me a chance.
Yeteneğim vardı ama kimse bana şans tanımadı.
Ooh! ♪ If she gives me one more chance ♪
# Verirse bana bir şans daha
I'd love the chance to battle one. No.
Biriyle dövüşmeyi çok isterim.
But they're offered a chance at a new one.
Ama yeni bir hayat teklif edilir.
The chance of error is one in ten billion.
Hata şansı 10 milyarda 1.
For then even Warwick will have a chance of his blood being on the throne one day and he will not come against me again.
Warwick'in bir daha tahta birini koymaya kalkışmamasından emin olmalıyız.
My point is, you're the only one of us who has a chance to get his girl back.
Demem o ki aramızda kadınını geri kazanma şansı olan tek kişi sensin.
Lucky for you, you've earned enough good will with me to give you one last chance, a chance to choose the right side... the side of good.
Neyse ki şanslısın. Sana karşı doğru tarafı, iyi olan tarafı seçmen için son bir şans verecek kadar iyi niyet besliyorum.
Too bad you'll never get the chance. Keep my client one more minute, and I guarantee you'll be wondering how to make a living creating apps for mobile devices by the end of the week. I've got everything I need.
Müvekkilimi bir dakika daha tutarsan hafta sonunda taşınabilir cihazlar için uygulamalar geliştirerek nasıl para kazanabilirim, diye düşüneceğinden emin olabilirsin.
Now I'm gonna give you one last chance.
Sana son bir şans tanıyacağım.
All want is one more chance, okay?
Tek istediğim bir şans daha...
Give me one more chance!
Bana bir şans daha ver!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]