English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / She doesn't want to

She doesn't want to traduction Turc

2,205 traduction parallèle
She doesn't want anything to screw it up.
Bunu mahvedecek bir şey yapmak istemiyor.
Maybe she doesn't want to come?
Belki gelmek istemiyordur?
I told you, she doesn't want to.
Dedim ya, gitmek istemiyor.
But it won't take because she doesn't want it to.
Ama işe yaramıyor. Çünkü istemiyor.
She tells me she doesn't want to I.D. The guy,
Adamı teşhis etmek istemediğini söyledi.
It's just a shame she doesn't want to end it with you, then.
- çok ayıp o senden ayrılmak istemıyor o zaman,
Tell her thank you so much, but we have all the help we could possibly need, and she doesn't even have to come tonight if she doesn't want to.
Ona çok teşekkür ettiğimi ama yardım edilecek en ufak bir konu olmadığını ve istemezse bu akşam gelmesine bile gerek olmadığını söyle lütfen.
She doesn't want to know what I'm capable of, she only wants to see what I can't do.
Yapabileceklerimi görmek istemiyor. Sadece yapamayacaklarımı görmek istiyor.
She said, she doesn't want to come because it's raining so hard.
Gelmek istemiyormuş çünkü çok yağmur yağıyormuş. - Ne?
She doesn't want to talk to you.
Seninle konuşmak istemiyor.
It's like she doesn't want to admit that I'm an adult.
Bir yetişkin olduğumu kabüllenemiyor sanki.
She doesn't give a shit about you, they only want to be better than other girls.
Senin ne yaptığını bilmiyor başka kızlarla olduğunu da anlamaz
My mother doesn't want me to eat fast food, so I have to eat what she makes me.
Annem hazır yiyecekleri yememi istemiyor bu yüzden de onun bana hazırladıklarını yemek zorundayım.
Cameron, you and I both know Nina never does anything she doesn't want to.
Cameron, ikimiz de biliyoruz ki Nina istemediği hiçbir şeyi yapmaz.
If she doesn't want to go, she doesn't have to go.
Gitmek istemiyorsa, gitmek zorunda değil.
If she doesn't want to tell it.
Eğer o anlatmak istemiyorsa.
No, she doesn't want to speak to you, either.
Hayır, seninle de konuşmak istemiyor.
It's like she doesn't want to mix the negative and the positive.
Negatifle pozitifi birbirine karıştırmak istemiyor o.
She doesn't want to tell Fikret.
Fikret'in bilmesini istemiyor tabii...
She says she doesn't want to go with you this weekend.
Bu hafta sonu seninle gelmek istemiyormuş.
And when it is, she doesn't want to see you.
Bittiğinde de seni görmek istemiyor.
She doesn't want to do it.
Yapmak istemiyor.
She doesn't want Dorothy and Basil ever to find her personal correspondence.
Bayan Hunter istedi bunu. Dorothy ve Basil'in onun kişisel yazışmalarını bulmasını istemez.
She doesn't want to go out with me.
Benimle çıkmak istemez.
He's alive, he's home, he doesn't want to speak to us, and he doesn't know that she rang me.
Eric hayatta, şu anda evde ve bizimle konuşmak istemiyor. Karısının bizi aradığını da bilmiyor.
She doesn't want to be called Ali anymore.
Artık kendisine Ally denmesini istemiyor.
She doesn't want us to be together.
Birlikte olmamızı istemiyor.
Can't. Uh-uh. She doesn't want to talk right now.
Şu an konuşmak istemiyor.
She doesn't want to marry me. Well, uh...
Ve sonra, diğer kadın- - O...
She's super pregnant and doesn't want to have another baby in a club.
Kız acayip doğurgan ve bir tane daha bebek istemiyor.
Fine, maybe she doesn't want to start her life over for a boyfriend, but getting married is different.
Belki hayatına erkek arkadaşıyla değil de evlenerek başlamak istiyordur, ikisi çok farklı şeyler.
She obviously doesn't want to.
Görünüşe göre geçmek istemiyor.
She doesn't want to be found.
Bulunmak istemiyor.
She doesn't want to.
- Annesi istemiyor.
But she doesn't want to totally leave her job.
Ama işini de tamamen bırakmak istemiyor.
But she doesn't want Elena to know because she's gonna try to stop her.
- Elena'nın bilmesini istemiyor çünkü Elena öğrenirse, onu durdurmaya çalışacak.
She doesn't appear to want to be rescued.
Kurtulmak istermiş gibi görünmüyor.
Listen, you are gonna ask her to do things she doesn't want to do, you'll say things she doesn't want to hear, and you'll make her go places she doesn't want to go.
Dinleyin, ona yapmayı istemediği şeyleri yapmasını söyleyeceksiniz, duymak istemediği şeyleri konuşacaksınız, ve gitmeyi istemediği yerlere gitmek zorunda bırakacaksınız.
She doesn't want to talk about this.
Bu konu hakkında konuşmak istemiyor.
You're not gonna talk to him because he doesn't want to do it, and she doesn't want to push him.
Onunla konuşmayacaksın.. çünkü yapmak istemiyor ve.. annesi onu zorlamak istemedi.
Just... where are the kids? Max is over there sitting down, and haddie is in the car. She doesn't want to come in.
Sadece... çocuklar nerede? Haddie de arabada.
But she sure doesn't want to share a bathroom with me, and I can't say I blame her.
Ama benimle tuvaleti paylaşmak istemediği açık ve onu suçlayamam.
She doesn't want to end up in prison like her ex-boss.
Eski patronu gibi, sonunun hapis olmasını istemiyor.
Whatever this is, right, she doesn't want to be here, ok, so you dragged her into it, and, no, I'm never gonna get tired of baked beans.
Bu herneyse, o burada olmak istemiyor, sen onu buraya sürüklemişsin, ayrıca hiçbir zaman fırında pişmiş fasülyeden bıkmayacağım.
She really doesn't want to have anything to do with me.
O gerçekten-si olmak istemiyor anything to do with me.
She doesn't want to work with others?
Başkalarıyla çalışmak istemiyor mu?
She doesn't want to do anything that you're not okay with.
Annen senin için sakıncası olabilecek bir şey yapmak istemiyor.
You strike me as a woman who won't do anything she doesn't want to.
İstemediği şeyi yapmayan bir kadın olarak beni göz ardı ediyorsunuz.
She doesn't want to see them people.
O insanları görmek istemiyor.
And she doesn't want to marry me.
Benimle de evlenmek istemiyor.
- Why don't you just go to the club? - She doesn't want me there.
Niye kulübe gitmiyorsun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]