Tas traduction Turc
98,927 traduction parallèle
Uh, you know, same old, same old.
- Bilirsin işte, aynı tas aynı hamam.
The entire continent of Europe is at war.
Koca Avrupa Kıtası savaşta.
That book represents an extension of the Hollow's power into this world, all right?
O kitap, Hollow'un gücünün bu dünyadaki bir uzantısını taşıyor, anladın mı?
Even now she's locking herself within the greatest witch this world may ever know.
Tam şu an bile kendini bu dünyanın tanık olduğu en büyük cadıya kalıcı olarak taşıyor.
The pendant was built to hold a person of Mikaelson blood.
Bu kolye Mikaelson kanından birini taşıması için yapıldı.
So it will hold Hope.
Hope'u da taşıyacaktır.
This thing is filled the Hollow's magic.
Bu kitap Hollow'un büyüsünü taşıyor.
That'll make a lovely epitaph on your tombstone.
Mezar taşına yazılacak güzel bir söz olacak.
Now the bodies were moved to two separate locales...
Cesetler iki farklı yere taşındı.
Okay, it means their crypt was moved to St. Ailbhe Cemetery.
Demek ki onların mezarları St. Ailbhe Mezarlığı'na taşındı.
You bear the mark of the Crescent. So did she.
Sen Hilal sembolünü taşıyorsun.
Whoa. I didn't even ask you to move in, Pipes.
Yanıma taşınmanı teklif etmemiştim.
Why there is an army of lemmings dressed like you, moving out here.
Neden senin gibi giyinmiş bir ordu müridin buraya taşınıyor?
I have a hot plate and a fridge I can move downstairs.
Bodrum katına taşıyabileceğim portatif ocağım ve buzdolabım var.
He jerks his family from Chicago and $ 8 million from the bank, transporting both to southern Missouri.
Şikago'daki ailesini de yanına alıp bankadan çektiği sekiz milyon dolarla Güney Missouri'ye taşındı.
Oh, I got myself a pet rock.
Kendime bir taş aldım sokaktan.
Well, then I sentence you to let me carry those bags.
O zaman ceza olarak çantaları taşımama izin vereceksin.
You've been saying for years we're gonna get off this ranch and move to the city.
Yıllardır burdan gidip şehire taşınacağımızı söylüyordun.
! This whole valley feels like a tornado is gonna tear it to pieces.
Sanki bütün vadiyi tufan vuracak taş üstünde taş bırakmayacak gibi.
Let's take him to the other room.
Diğer odaya taşıyalım.
Why don't you try a different rock?
Niye farklı bir taş denemiyorsun?
I help move this country forward.
Ülkenin ileriye taşınmasına yardım ediyorum.
It's enough to move anyone... with an ounce of compassion.
İçinde bir nebze dahi merhamet taşıyan birini derinden etkileyecek bir konuşma.
Can I move in tonight?
Bu akşam taşınabilir miyim?
I'll use the tardis. Take it all to your room.
TARDIS'i kullanıp odana kadar taşıyabiliriz.
I'll help you in.
Taşınmana yardım edeyim.
He's just helping with the move.
- Taşınmama yardım ediyor.
You're assisting with the relocation?
- Taşınması için yardımda mı bulunuyorsunuz?
They move in... relax... go to their rooms... then panic.
Buraya taşınmışlar keyiflerine bakmışlar odalarına gitmişler sonra paniğe kapılmışlar.
Move in with me, Betty.
Benim yanıma taşın, Betty.
Betty, move in with me.
Betty, benim yanıma taşın.
Your mother, sister and I are moving to Italy.
Annen, kardeşin ve ben İtalya'ya taşınıyoruz.
Mother, I appreciate your interest, and I adore Marie, but I'm not ready for marriage, and I don't plan on moving to Milan.
Anne, ilginiz için teşekkür ederim ve Marie'yi çok seviyorum ama evliliğe hazır değilim. Milano'ya taşınmayı planlamıyorum.
I want to take the business to the next level.
İşimizi bir üst seviyeye taşımak istiyorum.
If your casino is going to the town I need it to.
Kumarhanen şehre taşınacaksa buna ihtiyacım olacak.
Your mother, sister and I are moving to Italy.
Annen, kız kardeşin ve ben İtalya'ya taşınıyoruz.
You really should find a man to carry all those books for you.
O kitapları sizin için taşıyacak bir erkek bulmalısınız.
- Your best friend moves to Hawaii.
- Aman. - En yakın arkadaşınız Hawaii'ye taşınıyor.
Is it Tinder for people who have herpes?
Uçuk mikrobu taşıyanlar için Tinder mı?
Yes, you and everybody else who moved here.
Evet, sen ve buraya taşınan diğer herkes.
You're having my child.
Benim çocuğumu taşıyorsun.
Einstein,'one stone.'this paper, every paper, it's both of us.
"Ein-stein". "Bir taş". Bu makale, her makale ikimize ait.
Light carries mass.
Işık, kütle taşır.
It's true.
- Doğru. - Chris "Taşıyıcı".
He used to be a waiter, so he knows how to carry a bunch of drinks at once.
Eskiden garsondu, bir kerede birden çok içki taşımayı biliyor.
he can fold his body into a box the size of a domestic carry-on.
Vücudunu ev taşımada kullanılan kutulara sığdırabiliyor.
It's a stone totem from the Incan Empire.
- İnka imparatorluğundan kalma taş totem.
Does Mileva want to move again so soon?
Mileva bu kadar çabuk geri taşınmak istiyor mu?
I can't move to Berlin, Elsa.
– Berlin'e taşınamam, Elsa.
Actually, he's moved back to Zurich. But I think he's rather restless there.
Aslında Zürih'e geri taşındı ama bence orada çok huzursuz.
And then she was moved.
Sonra da taşınmış.