That is the question traduction Turc
1,378 traduction parallèle
"To be or not to be, that is the question."
"OLMAK YA DA OLMAMAK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU."
Mm, that is the question. Just finished a novel about two men, set in Paris in the'30s.
Şu soru... 30'lu yıllarda, Paris'te yaşayan iki adamla ilgili bir romanı yeni bitirdim.
That is the question.
İşte soru bu.
If you have something in mind, then the question arises - "Why is that true?"
Eğer aklınızda bir şeyler varsa şu soru doğuverir "Neden bu doğru?"
The only person who can answer that question is Juan Pedilla.
- Olayı bilen tek kişi Juan Pedilla.
It would seem that the answer to that question is apparent.
Bence bu sorunun cevabi cok acik.
That, detective, is the right question.
Iste bu... Dedektif... Dogru soru.
But the question is what really matters if we have Fred, Robert and Bob who believe that democracy is Western form of government among others, and if Fred wakes and continues to believe in it.
Yine de asıl soru şu : Demokrasinin en kötü yönetim biçimi olduğuna inanan Bob değil de Fred olsa bir şey değişir miydi? Fred bir sabah uyandığında buna inansa ne fark ederdi?
Is that the question?
Bunu mu sormalıyım?
As parish priest, I have to satisfy myself that the teacher in question "is giving public witness to their faith in their daily life."
Bölge rahibi olarak söz konusu öğretmen hakkında tatminkar bir yargıya varmalıyım, "günlük yaşamına" tanık olarak.
Yeah. But the big question is : what is the big plan that the small plan was gonna screw up?
Asıl soru, bir yerin içine edecekleri büyük plan neydi?
And isn't it true that you accepted large cash payments from lesbians to impregnate them? Is this true? Answer the question, please.
Lezbiyen bayanlardan onları hamile bırakmak için yüklü miktarda nakit kabul ettiğiniz doğru mu?
So the question is, at what point will it become acceptable to publicly hector fat people in the way that smokers are publicly hectored?
Sigara tiryakileri gibi şişman insanlar da ne zaman toplum tarafından kabul görecek?
Well, that is the ultimate question, isn't it?
İşte, esas soru bu, öyle değil mi?
I guess the question now is whether that stuff's actually going to work.
Esas mesele elimizdeki araçların bir işe yarayıp yaramayacağı.
And that question is the question - why is there anything at all? As distinct from - how are things, given that we've got them?
Ve o soru "sahip olduğumuz farzedilen şeyler nasıldır?" dan... farklı olarak "neden herhangi... bir şey var?" dır.
Even more important than the question about whether God exists is the question of what questions are legitimate, and a standard answer to the theistic position in our time is that the question which the name "God" appears to be some sort of answer to doesn't make sense as a question. It gets ruled out.
Tanrının var olup olmadığı sorusundan bile daha önemlisi hangi soruların mantıklı olduğudur ve zamanımızda teistik duruşa standart bir cevap olan "Tanrı" adının bir tür cevap olduğu sorunun bir soru olarak mantıklı olmadığıdır.
Why is it troubling to you that there should be people like myself, for whom it's a matter of indifference, to whom - to speak for myself - the question really never occurred?
Neden benim gibi umursamayan, bunun hiçbir zaman onlar için gerçekten sorun teşkil etmediği insanlar olması sana rahatsızlık veriyor?
"and my consciousness has content at all." But where I find I differ from you, even in this attenuated, non-idolatrous form of theism, is that if you can ask the question, "Why is there anything at all?" and the answer to that seems to be,
Ancak bu azalmış, putlara tapmayan teizm türünde bile senden ayrıldığım nokta "Neden herhangi bir şey var?" sorusunu sorabilirsen cevabın "Bunu açıklayacak bir şey vardır." olduğudur.
And that there is a problem here at least moves one away from that condition of absolute intellectual indifference to the question of God.
Ve burada bir problem olması en azından bir kişiyi tanrı sorusuna karşı mutlak entellektüel aldırmazlık durumundan uzaklaştırır. Şu an bir kavga devam ediyor.
It seems to me that there is all the difference in the world between the question concerning how things are and the question concerning THAT things are - a question which has to do with the fact that things are.
Dünyadaki bütün aldırmazlık bir şeylerin nasıl olduğuyla ilgili soru ve bir şeylerin olduğu gerçeği ile ilgili soru arasındaymış gibi görünüyor.
And I think there is a case to be made for saying that the question doesn't make sense, but you can't simply say the world is just a fact - there isn't anything more to be said about it.
Aksi durumda buna ekleyecek bir şeyimiz olmaz. Soruların bir anlam ifade edip etmediği konusunun tartışılması reddedilir.
But what intrigued me, since Denys had been quite clear in his lecture that anything that went beyond the idea that God was the answer to the question "Why is there something, rather than nothing?" is mere idolatry...
Ve Denys'in bu çeşit bir tanrı anlayışını günlük hayatına nasıl soktuğu çok ilginç geldi bana.
That is the question.
İşte bütün mesele bu.
Where's the van? That is a very good question.
Peki minibüs nerede?
But the big question is : How'd they get the gold out of that vault?
Ama en önemli soru, bu altınları nasıl dışarı çıkardıklarıdır.
May I remind my counterpart that this is simply a question of whether or not the situation should be reversed.
Durum geri alınmalıdır olup olmadığı soru l Bu sadece bir olduğunu benim meslektaşı hatırlatmak olabilir.
In fact that is what I think becomes the salient question because the deaths could end with Lieutenant Morris, that's what I think.
Aslında Bu bence ne ölüm Bence ne Teğmen Morris, ile sonuçlanabilir çünkü belirgin soru olur.
QUESTION : That's not the only reason, is it?
Tek neden bu değil, yanılıyor muyum?
I tell you what, I can get one and fix that for y'all in the mornin'... but the question is what to do with y'all tonight?
Size ne söyleyeceğim, sizin için bir tane bulup, sabaha tamir ederim... ama asıl sorun, siz bu gece ne yapacaksınız?
That is the $ 40,000 question.
Bu 40 bin dolarlık bir soru.
I just know that one of those weasels in the front row is gonna ask me a question that I can't answer.
Ya ön sıradan biri bana bir soru sorar da ben de cevap veremezsem diye.
The question that we are dealing with here is..
Aslı sormamız gereken soru şu..
I guess what I am trying to say is that I am really starting to question some of the choices I've made.
Sanıyorum söylemek istediğim şey, vermiş olduğum bazı kararları sorguluyor olmam.
If the answer to that question is that he's the only one young enough to have never made a phone call like this : Hello? Operatah, gimme Stuyvesant 45-45-45, then you would be right.
Eğer bu sorunun cevabı, telefonu çevirip, "Alo, santral, bana Stuwasant 45-45-45'i bağlar mısınız" diyemeyecek kadar genç olan tek kişinin o olduğuysa, o zaman haklı olabilirsin.
And the question that I need to ask... is just impossible to ask.
Sormam gereken soruyu sormak imkansız.
The question is whether you're going to allow them to put that identity behind bars for ten years.
Sorun, onların bu kimliği 10 yıl boyunca parmaklıkların arkasına koymalarına izin verip vermeyeceğin.
"Who is it that asked the question?"
"Soruyu kim soruyor?"
There is never any question that I will be on both sides of the transaction.
İşlemin iki tarafında da yer almayacağım.
But then a question was asked to Tom White,'how is it that we made the numbers? ' And his answer was,'One word, California.'
Tom White ` a bunu nasıl yaptığımız sorulduğunda tek bir kelime ile cevap veriyordu : "Kaliforniya"
The question, Mr. Fastow, is how could you believe that your actions were in any way consistent with your fiduciary duties to Enron and its shareholders or with common sense notions of corporate ethics and propriety?
Bay Fastow, Enron ve hissedarlarına karşı taşıdığınız yükümlülüklere rağmen eylemlerinizin ahlakla bağdaştığına nasıl inanabiliyorsunuz?
Is that the answer to your question, Danny?
Sorunuzun cevabı bu mu, Danny?
For me that is a really difficult question, Dr. Lorenson because the world around me is shrinking, and the Four Horsemen of the Apocalypse are coming to see me today, and they're not bringing flowers which just makes it really difficult to get organized.
Bu benim için çok zor bir soru Doktor Lorenson çünkü dünyam küçülüyor ve mahşerin dört atlısı beni görmeye geliyor, ayrıca beraberlerinde bir buket çiçek de getirmiyorlar.
That question is, who will be the winner of the last gold- -?
"Şimdi merak edilen son altın bilet kime çıkacak...?"
A very good sign that you're crazy is an inability to ask the question, "Am I crazy?"
Deli olduğunun en iyi göstergesi "ben deli miyim?" sorusunu soramamandır.
The only person that could really answer that question is its designer, Keith Orbit.
Bu sorunun gerçek anlamda cevabını verebilecek kişi onun tasarımcısı, Keith Orbit.
Due to insufficient evidence as to the witness's problem with the truth there's no proof that the defendant has committed the acts in question and so the defendant is acquitted.
Tanığın gerçekle ilgili sorunları bakımından yetersiz kanıt olduğundan ayrıca mevzubahis davalının, öyle bir hareket içerisinde bulunduğuna bir kanıt olmadığından ötürü, zanlı beraat ettirilmiştir.
What is the relevance of that question?
Sorunun davayla ilgisi ne?
I can't say that, but the question is :
Bunu söyleyemem, ama soru şu :
But then a question was asked to Tom White,'how is it that we made the numbers?
Tom White'a bunu nasıl. ... yaptığımız sorulduğunda.
The question, Mr. Fastow, is how could you believe that your actions were in any way consistent with your fiduciary duties to Enron and its shareholders or with common sense notions of corporate ethics and propriety?
Bay Fastow, Enron ve. ... hissedarlarına karşı taşıdığınız. ... yükümlülüklere rağmen.
that is 2872
that is so lame 16
that is not 75
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is all 319
that is weird 91
that is not true 434
that is good 189
that is so lame 16
that is not 75
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is all 319
that is weird 91
that is not true 434
that is good 189