English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / The half

The half traduction Turc

22,044 traduction parallèle
What's the half for?
Yarım ne için?
♪ But they don't even know The half of this right ♪
Yarısının doğru olduğundan Haberleri bile yok
♪ But they don't even know The half of it ♪
Ama daha hiçbir şey Görmediler
♪ But you don't even know The half of this right now ♪
Daha hiçbir şey Görmediniz bile
You don't even know the half of it.
Yarısından bile haberin yok.
And Bakshi would play half the recording in court and use it against me.
Bakshi, mahkemede konuşmamın yarısını oynattı.
Half the time they divvent turn up.
Günün yarısında aylaklık ediyorlar.
What is it, half-baked recalls of how Mark White liked his tea in the morning?
Ne yani, Mark White'ın sabahları çayını nasıl sevdiği falan mı?
I'd barely even got the question out about a half-brother.
Daha üvey erkek kardeş ile ilgili soruyu bitirmemiştim bile.
And this is Max, the other half of Max's Homemade Cupcakes.
Bu da, Max'in Ev Yapımı Kap Kekleri'nin diğer yarısı olan Max.
I gather half the Downing Street staff didn't?
Sanırım Downing Caddesi çalışanlarının yarısı gelmemiş.
I also gave half your business to the partners that backed you and the rest to Jessica and Louis.
Ayrıca işlerinin yarısını sana arka çıkan ortaklara verdim. - Geri kalanı da Jessica ve Louis'e.
Mike, in a week and a half, our dirty laundry is gonna be aired in front of the whole world.
Mike, bir buçuk hafta içinde şirketin kötü sırlarını tüm dünya görecek.
Even if we lose half the firm, if we don't try to save him, who are we?
Şirketin yarısını kurtarsak bile onu kurtarmaya gayret etmezsek, kim olacağız?
Over the past four months, a crew of mine has been lifting a piece here, a piece there from their showroom, adding up to almost half a million dollars.
4 ay önce çetem buradan bir parça kaldırdı sergilenen bir parçayı, neredeyse yarım milyon değerinde.
We've got two, three dozen photos here, half of Randy Brenner, half of Jon Adelson, the partner.
Burada 2, 3 düzine fotoğraf var ve yarısı Randy Brenner'a ait diğer yarısı ise ortağı Jon Adelson'a ait.
Whoever tapped them can intercept digital communications across half the eastern seaboard.
Bu bağlantıyı yapanlar bütün Doğu Sahili kıyı şeridinin dijital iletişimini kesebilir.
Here we played one game of Two Truths and a Lie with half of the group, and then it was like, "Good luck, see you later."
Burada ise takımın yarısıyla iki doğru bir gerçek oynadık ve "İyi şanslar, görüşürüz."
Hope you're in the mood for Half Moon Wok,'cause I just bought a ton.
Umarım Half Moon Wok havasındasındır çünkü ondan bolca aldım.
because he's half-man, half-animal in the sack...
Çünkü kendisi yarı insan, yarı hayvan- -
♪ But half of the shit Inside the burrito spilled out ♪
Ama dürümün içindeki şeylerin Yarısı fışkırdı
♪ It don't even matter if the package came a half short
It don't even matter if the package came a half short
I was in Raleigh, two hours away, but I made it home in half the time.
2 saat uzaklıktaki Raleigh'deydim ama bir saat içinde eve vardım.
Half the world is in denial, Sarah.
Dünyanın yarısı inkar içinde, Sarah.
Well, and even though you unleashed evil on the world, you didn't get in my way while I cleaned it up, so I guess you're an okay half-demon, half-person yourself.
Dünya'ya kötülüğü salmış bile olsan ben temizlik yaparken yoluma çıkmadın, yarı iblis yarı insan birine göre sen de düzgün biri sayılırsın.
You don't remember where you've been for the last year and a half? No.
- Son bir buçuk yıldır nerede olduğunu hatırlamıyor musun?
All right, so he's been on the run for half an hour, could've covered four to five miles at most.
Pekala, demek ki yarım saat ortadan kaybolmuş en fazla 7-8 kilometre uzaklaşabilmiştir.
Also I had to take in the waste half an inch. Who was she?
4 saat önce Ayrıca elbisenin fazlasını bir santim daraltmak zorunda kaldım.
About half an hour down the road.
- Yaklaşık yarım saat.
We're gonna be pretending to be someone else half the time, and the other half, we're gonna be isolated and alone.
Zamanımızın yarısını başkası olmakla diğer yarısını da yalnız ve ayrı olmakla geçireceğiz.
Well drinks are half-off over at the Tavern, unless you don't drink.
Barda içkiler yarı fiyatına tabii sen içmiyorsun.
So, that's why you only made eye contact half the time.
O yüzden günün çoğunda göz teması kuruyordun.
Look, you take half the ice, we'll take the other half.
Dinle, pistin yarısını siz, diğer yarısını da biz alırız.
Anyway, she's ordered that the trial resume in a half an hour.
Mahkemenin yarım saat içinde başlayacağını söylemiş.
He was half asleep, I had the knife at his throat, a-and then it came to me in a flash.
Yarı uyuyordu, bıçağı boğazına dayadım, sonra birden aklıma dank etti.
What's down there, what we saw... Well, under the terms of the concession, half of it will go to Cairo, but the other half will go to your father.
Orada olanların, gördüklerimizin yarısı ruhsat çerçevesinde Kahire'ye gidecek.
The terms of the concession, the law, is that whatever is found is to be divided half and half. Between...
Ruhsat ve kanun çerçevesinde her ne bulunursa iki taraf arasında yarı yarıya bölüşülür.
Half the day we're just gossiping amongst ourselves wondering what that fantastic object that your chap's carrying past is.
Günün yarısı yanımızdan geçen çalışanınızın hangi harika objeyi taşıdığını merak edip aramızda yaptığımız dedikoduyla geçiyor.
Someone's spread the story he's got half of King Tut's treasures stashed under his bed.
Birisi Firavun Tut'un hazinesinin yarısını zulasına attığı hikâyesini yaymış.
I don't know, I'd say it's a half-decent front by the smell of it. No one's stumbling in here by accident.
Bilmiyorum, kokusuna bakarak çok iyi diyemem ama kimse kazara burayı bulamaz.
Half her cells are Castor ; the other half are Leda.
Hücrelerinin yarısı Castor, diğer yarısı Leda.
Susan gets the brilliant and delightful Cosima, forging ahead to save your lives, while we get you, Rachel, and your half-baked plan to take down Evie Cho.
Susan sizin hayatınızı kurtarmak için zeki ve tatlı Cosima'yı alırken sen bize kaldın Rachel. Evie Cho'yu alt etmek için yaptığın saçma sapan planınla birlikte.
The midwife doesn't remember what half of her instruments are for.
Ebe araç gereçlerinin yarısının ne işe yaradığını hatırlamıyor.
We put aside half the supplies. No, Rick.
- Malimizin yarisini ayirdik.
Now, we're gonna go through the place and take half of everything you have.
Şimdi mekânınızı gezip elinizdeki her şeyin yarısını alacağız.
I'll show you around. You know, you do the same damn stink-eye as your dad, except it's only half as good'cause... well, you know, you're... missing an eye.
Sen de baban gibi insana pis pis bakıyorsun ama senin bakışın onun yarısı kadar etkili çünkü yani işte bir gözün yok ya hani.
Half the Internet's calling me "the diaper dipwad."
İnternetin yarısı bana kaz kafalı çocuk bezi diyor.
The other half when it's done. "Bruno."
Diğer yarısı iş bitince Bruno.
Jimenez cartel has the other half.
Jimenez Karteli diğer yarısında hüküm sürüyor.
Even the smallest percentage number, the one that's running through your head right now, the one you're hoping I will agree to, even if you cut that number in half, and then cut it in half once more, you would be able not only to lease an entire floor here, but to buy the whole damn building.
Şu an aklından geçen, kabul etmemi düşündüğün küçücük bir rakam olsa bile eğer bu rakamı yarıya düşürsen, sonra bir daha yarıya düşürsen bile bırak burada bir kat kiralamayı, koca binayı satın alırsın.
Then some volcano goes off in Wyoming, wipes out half the western states.
Wyoming'de bir yanardağ patladı ve batıdaki eyaletlerin yarısı yok oldu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]