The monster traduction Turc
4,470 traduction parallèle
I started to see the man, not just the monster.
Sadece canavarı değil, insanı görmeye başladım.
I told her not to be afraid, you know, that the monster had gone away.
Sana, korkmamasını söyledim canavar uzağa gitmişti, biliyorum.
Did the monster go away?
Canavar gitti mi?
That I was the monster.
Canavarın ben olduğumu.
You've got to be the monster.
Bir canavar olmak zorundasın.
The monster ate them all.
Canavar hepsini yemiş.
The monster takes them away.
Canavar onları yiyecek.
I'm not gonna let the monster get you.
Canavarın seni yemesine izin vermeyeceğim.
I run and I hide, but the monster finds me.
Kaçıyorum, saklanıyorum ama canavar yine beni buluyor.
I won't let the monster anywhere near you.
Canavarın yanına yaklaşmasına dahi izin vermeyeceğim.
Did the monster find him?
Canavar onu buldu mu?
Where the monster lives.
- Canavarın yaşadığı yerdeyiz.
The monster takes everything from me.
Canavar benden her şeyimi alıyor.
Stories of the monster who fed on the blood of men.
İnsanların kanlarıyla beslenen bir canavar hakkında.
She said the monster was drawn to human misery.
Canavarın insanlığı sefalete sürükleyeceğini söylemişti.
I'm not the monster you think I am.
Ben düşündüğün gibi bir canavar değilim.
Sarah, Laura stopped taking my calls just about the time that that book came out claiming that my daughter is the monster who created the monsters who are scaring the shit out of half the country.
Sarah, Laura artık telefonlarıma cevap vermiyor. Ülkenin yarısında terör estiren o canavarları yaratan asıl canavarın kızımın ta kendisi olduğunu iddia eden o malum kitap çıktığından beri.
I prefer to see you as the monster you are.
Seni olduğun gibi canavar olarak görmeyi yeğlerim.
Once I unlink my friends from Klaus'sire line, I will unleash you to be the monster that you are so eager to be.
Arkadaşlarımı Klaus'un bağ zincirinden kurtardığımda dönüşmeyi istediğin canavar olmana izin vereceğim.
And I'm the monster now.
Ve yaratık olan benim.
But as it turns out... the monster's you.
Ama asıl canavar sendin.
Actually, you're the monster, I'm Dr. Frankenstein, and our bald friend here is Igor.
Ben Doktor Frankenstein'ım. - Buradaki kel arkadaşımız da Igor.
The part where the captain is cornered by the monster,
Kaptanın, canavar tarafından köşeye sıkıştırıldığı şu sahne...
The monster hit you again?
Canavar yine mi vurdu sana?
Lana, in case you haven't noticed, this place is crawling with rebels. And not the good kind you get drunk with at Myrtle Beach and cruise the strip in the bed of their monster truck with a big rebel flag on it, flinging empty longnecks at people.
Ne Myrtle Beach'de birlikte sarhoş olabileceğin türden iyi kişiler ne de büyük isyan bayrağı taşıyan boş bira şişelerini insanlara attıkları canavar kamyonlarındaki yatakta çıplak seyahat edebileceğin türden asiler.
There is a monster vein heading right into the tumor.
Bir canavar damar var sağtümör içine başlığı.
The birthday monster and I have a bunch of things to do today.
Doğum günü canavarıyla ikimizin yapmamız gereken işler var.
It soon became clear that Koch had increased the size of his monster skeleton by adding extra vertebrae, ribs and even blocks of wood.
Yakında belli oldu ki, Koch, canavarın iskeletine, boyutunu arttırmak için fazladan omur, kaburga ve hatta ahşap parçaları eklemişti.
Whoa! Monster in the window!
Pencerede canavar var!
Then it's back to the terrible, sick monster that he was.
Ardından yine o eski iğrenç hasta ruhlu canavar haline geri döndü.
If I'm such a monster, why'd you call off the oni?
Eğer ben bir canavarsam, o zaman neden oniyi geri çağırdın?
That girl has no idea she's living with a monster and the worst of it is... there's not a damn thing we can do to warn her.
O kız bir canavarla birlikte olduğunun farkında değil, daha da kötüsü onu uyarmak için yapabileceğimiz bir şeyin olmaması.
- I was with Camomile, cleaning up after the séance, and this monster killed me.
Canavar mı? Çok iyi inceleyemedim.
I went to the police chief's office, and I told him how sorry we were for invading his lovely city when the real killer was a homegrown American monster.
Ben, polis şefin ofisine gittim ve biz onun güzel şehri işgal için nasıl üzgün söyledim gerçek katil bir Homegrown Amerikan canavar zaman.
Stop! Whatever that poor stone child may be, you are the true monster!
O zavallı çocuğun ne olduğunu bilmiyorum ama gerçek canavar sensin!
Bridget Bishop, you have delivered a monster into the world.
Bridget Bishop, bu canavarı Dünyaya sen getirdin.
And perhaps in the hands of a monster.
Ve belki de bir canavarın elindeler.
The occasion is you're a monster when you skip breakfast.
Olay, kahvaltı yapmayınca canavara dönüşmen.
So the Piper's a real monster.
Demek Flütçü gerçek bir canavar.
A monster that I thought existed only in the pages of Greek mythology.
Sadece Yunan mitolojilerinde olduğunu sandığım canavardı.
I know I was the one worried about releasing another monster into the world, but I have to say... this one seems to be on our side.
Dünyaya başka bir canavar salmaktan endişelenin ben olduğumu biliyorum ama itiraf etmeliyim bu seferki bizim tarafımızda gibi.
You're the real monster here.
Buradaki gerçek canavar sensin.
In the news, they're going to make him into a monster.
Haberlerde onu canavar olarak gösterecekler.
I cannot breathe the same air as this monster!
Bu canavarla ayni havayi soluyamam!
It sickens me that the only way to save Patrick was to let him think I was a monster who wanted Stevie Grayson dead.
Patrick'i kurtarmanın tek çaresi, Stevie Grayson'un ölmesini isteyen bir canavar olduğuma onu inandırmaktı. Bu da midemi bulandırıyor.
Being a monster would be putting your client on the stand and making her testify that her husband's death was his own damn fault.
Canavar olmak, müvekkilini kocasının ölümünün kendi suçu olduğuna tanıklık ettirmektir.
Those who chase... you and I... this monster, Swift... the man we would bring down... he saw this done to me.
Takip edenler... Sizi ve beni... Swift denen canavar...
The giant pizza monster?
Dev pizza canavarı.
Kraang is trapped in the body of a monster.
Kraang bir canavarın bedenine hapsoldu.
Thorough the mountains, through draws, over these monster rocks, and its like, we move, you know, one of our 50-cals and the tripod, you know, we move it 50 feet, and we're like, "oh, man, that's a smoker."
Dağlardan, düzlüklerden, canavar kayaların üzerinden, biz, bizim 50 kalibreyi ve tripodunu alıp 15 metre taşısak "Oturup biraz dinlenelim." oluyoruz.
That's a multi-headed sea monster from Greek mythology, in case you haven't read The Oddysey.
Yunan mitolojisinden bir canavarın adı.
monster 303
monsters 180
the mentalist 91
the more the merrier 116
the message 46
the moon 186
the middle east 33
the man 273
the merrier 49
the music 166
monsters 180
the mentalist 91
the more the merrier 116
the message 46
the moon 186
the middle east 33
the man 273
the merrier 49
the music 166
the money 459
the moment of truth 36
the money's gone 37
the mask 38
the more i think about it 71
the money's good 16
the men 76
the man himself 21
the maid 51
the mother 105
the moment of truth 36
the money's gone 37
the mask 38
the more i think about it 71
the money's good 16
the men 76
the man himself 21
the maid 51
the mother 105
the mall 39
the movie 102
the map 56
the more 64
the manager 72
the music box 16
the master 100
the mirror 38
the murder weapon 51
the military 42
the movie 102
the map 56
the more 64
the manager 72
the music box 16
the master 100
the mirror 38
the murder weapon 51
the military 42