The park traduction Turc
16,952 traduction parallèle
Six-William-23, 2-11 in progress in the parking lot of First National Pacific Bank Plaza,
Altı-William-23, silahlı soygun var. First National Pacific Bankası'nın park yerinde.
It's like giving a squirrel a key to the park.
Bu aynı sincaba, parka girmesi için anahtar vermemize benzer.
The park is always open, and the squirrel Is there with rabbit, And squirrel and rabbit are there all the time.
Park her zaman açık ve sincap da tavşanla beraber her zaman o parkta.
Guess who's in the park?
Bil bakalım, parkta kim var?
Prove it to the park.
Herkese kanıtlayalım.
Set your gear up in the park, the Caesars will be there.
Donanımınızı parka kurarsanız Sezarlar gelir.
Hi! And, uh, we just went to the park, and we had a great park day, and we're gonna have Nice to see you.
Parktan geliyoruz ve mükemmel bir gün geçirdik ve...
Well, you've been preaching nonstop about all the narratives in the park, but all you've done since we've arrived is fuck and drink, so...
Parktaki hikâye döngüleriyle ilgili durmadan vaaz veriyordun ama geldiğimizden beri tek yaptığın düzüşüp içmek gibi şeyler.
As of this morning, Ford's carved out a huge swath of the park for whatever storyline he's cooking up and thrown half of the existing storylines into disarray.
Bu sabah itibarıyla Ford tezgâhladığı hikâye teması her neyse, parkın büyük kısmını yeniden biçimlendirip mevcut hikâye temalarının yarısını darmadağın edip attı.
For three years, we lived here in the park, refining the hosts before a single guest set foot inside. Myself, a team of engineers, and my partner.
Mühendis ekibi, ortağım ve ben konuklar parka adım atmadan üç yıl boyunca parkta yaşayıp ince eleyip sık dokuyarak ev sahiplerini uygun hale getirdik.
Well, he died. Here in the park.
Burada, parkta öldü.
If you're so concerned about her well-being, I'll just blow her brains out, and then the park will come get her.
Kızın iyiliği için bu kadar endişe ediyorsan hemen beynini uçurayım da park ekibi gelip götürsün.
The park sent her so that you will finally have something to give a shit about.
Nihayet ipleyeceğin bir şey olsun diye kızı sana park yolladı.
He died right here in the park.
Tam bu parkta öldü.
- He's creating chaos in the park.
- Parkta kargaşa yaratıyor.
No, he's a robot, just like her and just like Slim here, except that Slim works for El Lazo, and El Lazo is our ticket to the best ride in the park.
Hayır, o robot. Tıpkı şu kız ve burada bulunan Kurnaz gibi. Ancak Kurnaz, El Lazo için çalışıyor ve El Lazo bize parkta hayatımızın eğlencesini yaşatacak olan bilet.
One day, we took it to the park.
Bir gün tazıyı parka götürdük.
Some of the park feels like it was designed by committee or market-tested, but everything out here is more raw. But it doesn't come cheap.
Parkın bir kısmı kurul ve piyasa araştırması yoluyla tasarlanmış gibi hissettirse de buradaki her şey çok daha saf ama ucuza çıkmıyor.
Supposedly, this place was all started by a partnership. And then right before the park opened, one of the partners killed himself.
Söylendiğine göre burası tamamen bir ortaklıktan doğmuş ve park açılmadan hemen önce ortaklardan biri intihar etmiş.
Sent the park into a freefall.
Bu yüzden park kötüleşmiş. Aslında ayrıntılardan pek haberim yok.
Supposedly, it's at the far reaches of the park.
Söylendiğine göre parkın en uzak kısmındaymış.
They said it would improve the park experience.
Bunun park deneyimini geliştireceğini söylediler.
Someone has been using our hosts to smuggle data out of the park.
Birileri parktan bilgi sızdırmak için ev sahiplerimizi kullanıyor.
Well, I can't exactly afford to go to the park, but... yeah, I'm human... like the guests.
Parka gitmeyi kesinlikle karşılayamam ama evet, ben de konuklar gibi insanım.
It's created continuity holes in active storylines all over the park.
Bu da parkın tümündeki aktif hikâyelerin senaryolarında boşluklar yarattı.
I've been here enough to know that the park is all the poison I can handle.
Parkın tamamının başa çıkabileceğim bir içki olduğunu öğrenecek kadar burada bulundum.
These are the only ones left in the park that Arnold built himself.
Parkta Arnold'ın yarattığı robotlardan sadece bunlar kaldı.
Respectfully, sir, this sort of thing troubles me- - unmonitored hosts in the park.
Saygısızlık etmek istemem efendim ama parktaki izlenmeyen ev sahipleri beni biraz tedirgin ediyor.
Yeah, well, there's still relays out there in the park, and it looks like someone turned one on.
Evet ama parkta hâlâ iletişim cihazı var ve görünüşe göre birileri de cihazı açmış.
Earlier today, I found some anomalies in the park.
Bu sabah parkta bazı anomaliler buldum.
Meanwhile, Ford is suddenly using half the park's resources to build some new narrative?
Aynı anda Ford da birden bire yeni bir hikâye döngüsü kurgulamak için parkın kaynaklarının yarısını mı kullanıyor?
If there's a problem in the park, should we bring a security team?
Parkta sorun varsa yanımızda niye güvenlik ekibi götürmüyoruz?
I was charged with safeguarding the park's intellectual property.
Parkın fikir mülkiyetini korumakla sorumluydum.
The corporation was concerned he'd destroy all of the park's IP on his way out the door.
Şirket Ford kapıdan çıkarken parkın tüm fikir mülkiyetini yok eder diye endişeliydi.
This building isn't in any survey of the park.
Bu bina parkın hiçbir haritasında yok.
Ford and his partner used them when the park was in beta.
Ford ve ortağı park daha kontrol aşamasındayken bunları kullanırmış.
You said the park of magnolia was your spot, you didn't say anything about this.
Manolya Parkı'nın sizin yeriniz olduğunu söylemiştin. Bura hakkında bir şey demedin.
All right, we're gonna cut through the park, okay?
Pekala, parkta yollarını keseceğiz, tamam mı?
Yeah. So I park. I walk down the side of the Allen's house,
Arabayı kenara çektim, Allen'ın evinin yanından aşağıya doğru yürüdüm.
Over the last few months, Officer Irving had gathered substantial evidence on Arceneaux's criminal activities, and he had just met a group of his accomplices, and participated in an armed robbery of a drop house in Highland Park.
Geçtiğimiz birkaç ayda Memur Irving Arceneaux'nun suç faaliyetlerine ilişkin önemli deliller elde etti. Yakın zamanda Arceneaux ve suç ortaklarıyla beraber Highland Park'ta hasılatın toplandığı bir eve yaptıkları silahlı soygunda yer aldı.
I was just enjoying myself at Echo Park, looking at the lake, who should sidle up next to me but special agent Jay Griffin.
Echo Park'ta kendi kendime takılıyor göle bakıyordum. Yanıma kim sokuldu tahmin et Özel Ajan Jay Griffin.
The drop house in Highland Park that your crew ripped off last week.
Highland Park'taki hasılat evi senin tayfanın geçen soyduğu yer.
There's three things you can do on Patriots Day. One's watch the marathon, the other one's run the marathon, and the third one is get down to Fenway and yell for those Red Sox.
Vatanseverler Günü'nde ancak... 3 şey yapabilirsin ; maratonu izlersin, maratona katılırısın... a... ya da Fenway Park'a.'gidip Red Sox için tezahürat edlersin.
We started getting people driving by the house, and parking, and ripping at the shrubbery to have a souvenir, you know, and taking my grass, and my leaves, and whatever.
Evin önünden arabasıyla geçenler, park edenler, hatıra olsun diye çalılardan bir parça koparanlar, çimlerimi, yapraklarımı alanlar falan oluyordu.
We can't park in the driveway.
Evinin yanına park edemeyiz.
That is from a guest room at the Gramercy Park Hotel.
Gramercy Park Hotel'den bir misafir odasından.
The bakkie found parked next to the body, that too was registered in the name of the accused?
Cesetlerin yanında park edilmiş kamyonet de sanığın adına mı kayıtlı?
I walked them back to the car park through the prison garden.
Araba parkına giderlerken hapishane bahçesi boyunca onlarla yürüdüm.
You have to know my chief concern has always been the well-being of this park and the people in it.
Öncelikli sorumluluğumun her zaman bu parkın ve içindeki insanların iyiliği olduğunu bilmelisin.
The camera saw nothing because of a van parked outside.
Dışarıya park eden bir kamyonet yüzünden kamerada bir şey çıkmamış.
The NSA headquarters has 112 acres around the building, just for parking.
NSA'ya ait, sadece park alanı için 450 metre kare alan var.
park 214
parker 861
parks 125
parking 45
parkour 16
parkman 56
park avenue 24
parked 42
parking lot 29
park it 18
parker 861
parks 125
parking 45
parkour 16
parkman 56
park avenue 24
parked 42
parking lot 29
park it 18
park sun 16
park ha 18
parking tickets 27
parkinson's 23
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
park ha 18
parking tickets 27
parkinson's 23
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the plane 59
the police station 24
the point is 1527
the phone rang 17
the prince 110
the party's over 96
the policeman 19
the painter 35
the party 90
the plane 59
the police station 24
the point is 1527
the phone rang 17
the prince 110
the party's over 96
the policeman 19
the painter 35
the player 16
the people 229
the phone rings 24
the point 85
the patient 39
the phone 197
the police came 16
the package 31
the princess 70
the phone's ringing 18
the people 229
the phone rings 24
the point 85
the patient 39
the phone 197
the police came 16
the package 31
the princess 70
the phone's ringing 18