There is nothing else traduction Turc
203 traduction parallèle
There is nothing else I can do.
Yapabileceğim başka bir şey yok.
There is nothing else we can do.
- Yapacagïmïz başka şey yok.
But there is nothing else I can do.
Ama yapabileceğim başka bir şey yok.
There is nothing else.
Başka bir şey yoktur.
We work because there is nothing else to do.
Çalışıyoruz çünkü yapacak hiçbir şey yok.
There is nothing else in there. What should I put on?
Tüm kanallarda bu çalıyor.
If there is nothing else, mademoiselle, I should like to go now.
Bagka bir gay yoksa matmazel, gitmek istiyorum.
There is nothing else I can tell you.
Daha fazlasını söyleyemem.
As far as the instruments can make out there is nothing else down there that's alive.
Aygıtların okuyabildiği kadarıyla, aşağıda canlı bir şey yok.
And there is nothing else,
# Başka bir şeyin önemi yok #
Only, and there is nothing else nothing at all.
# Başka hiçbir şey önemli değil # #
Then there is nothing else to do.
O halde yapacak bir şey yok.
There is nothing else. Just my word.
Başka birşey yok, sadece söz veriyorum.
And there is nothing else.
- Ve başka bir şey yok.
There is nothing else.
Başka hiçbir şey yok.
- There is nothing else.
- Yapacak başka bir şey yok.
[Police officer] There is nothing else.
There is nothing else.
- Eh bien, Hastings, when it is cold and dark, and there is nothing else to eat, it is... passable.
Eh, Hastings, hava soğuk, karanlık ve yiyecek başka hiçbir şey yokken.. ... mümkün.
There is nothing else.
Anlatacak başka bir şey yok.
If there is nothing else, I would like to leave now.
Başka bir şey kalmadıysa gitmek istiyorum.
What if there is nothing else?
Ya başka bir şey yoksa?
There is nothing else.
Başka bir şey yok.
- No. All right. Then there is nothing else that I can do.
O zaman yapabileceğim bir şey yok.
If there is nothing else, I'd like to leave.
Eğer başka birşey yoksa, Ben gideyim.
There is nothing else. Maybe I'm old-fashioned, Mitchell but focus should still score?
Benim eski kafalı olduğumu düşünme ancak forvet oyuncuları gol atar.
There is nothing else.
Hayır, hiçbir şey yok.
He tries to cut His work down till it gets to primal energy till it gets to be something tbat's absolutely specific so tbat there is nothing else you can interpret from it.
İşini, özündeki enerjiye ulaşıncaya dek sadeleştirir... ve tümüyle özel bir şey yaratmaya çalışır... öyle ki, farklı bir yoruma meydan bırakmaz.
There is nothing else.
Başka şey yok mu?
Just remember that grave out there is a colossal piece of vanity, nothing else.
O mezarın kocaman bir kibir anıtından ibaret olduğunu unutmayın.
There's nothing else I can do.
Yapabileceğim başka bir iş yok.
At home, there's nothing else to do. It doesn't matter.
Ben her zaman gidiyorum, zaten yapacak başka iş yok ki.
To those who've been there nothing else is anything either.
Oraya gitmiş olanlar için... başka hiçbir şey de bir şey değildir.
Nothing else, is there, Mac?
Başka bir şey kalmadı, değil mi?
♪ There is really nothing else I'd rather do ♪
♪ Yapmayı tercih ettiğim başka bir şey yok ♪
Well, we're very civic-minded and all that, but it is getting late and if there's nothing else we can do here...
Bakın, hepimiz iyi yurttaşlarız, ama vakit geç oldu burada yapabileceğimiz başka bir şey yoksa...
Well it's a disgrace, it's a shame... it's absurd, ridiculous and its just plain silly and there's nothing else... to add unless it's to say that your stable is infamous, oh Caesar! But you really do have to face the facts oh Queen, that Egypt is decadent.
Ama Kraliçe, yüzleşmek zorunda olduğunuz gerçek, Mısır'ın itibarını yitirmekte olduğudur.
Is there nothing else you'd like to say?
Bana söylemek istediğin başka bir şey yok mu?
If you've done that, there's nothing else to tell me, is there?
Eğer öyle yapıyorsanız, bana söyleyecek bir şeyin olmamalı, değil mi?
Reality is reality... there's nothing else.
Hakikat hakikattir. Ve bundan ötesi yoktur.
And there is nothing else only those.
# Başka bir şeyin önemi yok # #
There's nothing else, is there, Nora?
Başka hiçbir şey yok, var mı, Nora?
There's nothing else, is there, Nora?
Başka bir şey yok, Nora, değil mi?
Is there nothing else to do?
Başka işiniz yok mu?
There's nothing else?
Başka iş yok mu?
Is there nothing else to drink?
- İçecek bir şey var mı?
There is nothing that you or anybody else could say... to make me want to spend a weekend in Detroit.
Sibirya'dan Ural'a yürüyorum. Pes ediyorum.
There's nothing else.
Başka iş de yok.
There is absolutely nothing else to tell you about this house.
Size bu ev hakkında anlatmam gereken bir şey kesinlikle yok.
There's nothing else for you to do except hold his hand, which is my job.
Senin yapacağın bir şey kalmadı. Elini tutmak hariç ki, bu benim işim. - Tamam.
Sometimes there is nothing harder in life than being happy for somebody else.
Bazen hayatta birine, onun adına mutlu olduğumuzu söylemekten daha zor birşey yoktur.
If a kiss is just some purely physical thing and if there's nothing else behind it, what's the point?
Eğer öpmek yalnızca fiziksel bir şey ve bunun arkasında başka bir şey yoksa amaç ne?
there isn't 382
there is no such thing 30
there is no need 45
there isn't any 54
there is no escape 44
there is no god 74
there is nothing 106
there is hope 43
there is no time 77
there is 1445
there is no such thing 30
there is no need 45
there isn't any 54
there is no escape 44
there is no god 74
there is nothing 106
there is hope 43
there is no time 77
there is 1445
there isn't time 60
there is someone 42
there is none 72
there is no 294
there is no way 73
there is a difference 51
there is a problem 53
there is no hope 26
there is one 67
there is a way 77
there is someone 42
there is none 72
there is no 294
there is no way 73
there is a difference 51
there is a problem 53
there is no hope 26
there is one 67
there is a way 77