English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ U ] / Unclear

Unclear traduction Turc

831 traduction parallèle
The details are still unclear...
Detayları henüz bilmiyoruz...
The signs are yet unclear, and time presses.
Yeterince işaret yok ve henüz zamanı da değil.
If you do not sleep, you might become unclear in the head.
Eğer uyumazsan, kafan bulanıklaşır.
Then his head started to become unclear, and he asked himself :
O an zihni bulanıklaştı, ve kendi kendine sordu :
Unclear.
O karışık.
It's unclear whether they were one and the same thing, or whether the Mafia spawned the outlaws.
İkisinin de aynı şey olup olmadığı ya da haydutların Mafya'nın bir ürünü olup olmadığı kestirilemiyordu.
There has been no emergency call, so it's unclear why Thunderbird 2 would be active here at all.
- Bildiğimiz kadarıyla bu alandan acil durum çağrısı yok - Neden Thunderbird 2 burada bilinmiyor.
The background is still quite unclear to me.
Eğitim seviyesi, benim için bütünüyle belirsizliğini koruyor.
Obviously only one point in your confession is unclear.
Açıkçası itirafında sadece bir nokta açık değil.
- God's ways are unclear!
- Tanrının işine akıl sır ermez.
Unclear whether it intends to attack or merely communicate with us.
35 bin ve yaklaşıyor. Saldırmaya mı yoksa iletişim mi kurmaya çalışıyor belli değil.
Remarkably unclear.
Oldukça karışık.
Answer unclear and irrelevant.
Cevap belirsiz ve alakasızdır.
It's unclear exactly when my husband died...
Kocamın ölümünün ne zaman olduğu tam olarak belli değil...
Things become unclear.
Görüntüler bulanıklaşıyor.
For reasons which still remain unclear Edvard Munch is now formally invited by the Berlin Art Association the Verein Berliner Künstler to arrange a one-man exhibition of his work in their new exhibition hall, the Architektenhaus a converted beer-parlour on the WilhelmstraBe,
Hâlâ belirsizliğini koruyan sebeplerle Edvard Munch Berlin Sanat Derneği'nin Berlin Sanatçılar Birliği tarafından çalışmaları için WilhelmstraBe üzerinde bulunan bir birahaneden dönüştürülmüş olan yeni sergi binaları, Mimarlar Evinde tek kişilik sergi açmaya davet edilir.
The moat there is solid situation is unclear We have to plan again Our troops retreated, you've got to have a plan
Hendek çok sağlam Durum ise bulanık iyi plan yapmalıyız birliklerimiz geri çekildi, plan için zamanımız olacak mı?
Since your memory is unclear about Alfred Miller do you know any of these other people :
Hafızanız Alfred Miller hakkında bulanık olduğundan bu insanlardan herhangi birini tanıyor musunuz? :
But from research done by my colleagues in the U.K., it's unclear... - as to Mr. Newton's true background.
Ama İngiltere'deki meslektaşlarım aracılığıyla yaptığım araştırmalarca,... Bay Newton'ın geçmişi pek temiz değil.
Your future's so unclear now
Geleceğin şimdi belirsiz
The circumstances of the Hammond girl's death are unclear.
Hammond'ın kızının ölümüyle ilgili koşullar açığa kavuşmuş değil.
- Unclear... - How can you say they're unclear?
- Neresi karışık ki?
- Well, they're unclear to me.
- Bana karışık geldi.
The descriptions you gave the officers about your attackers they're very unclear.
Saldırganlar hakkında, memurlara verdiğiniz bilgiler çok az.
It is unclear what impact this incident will have on the minority community, and the increasing racial tensions that- -
Bu olayın, azınlıkların cephesinde ne etki yaratacağı belli olmaz, ve artan ırkçı gerginlik...
It's unclear.
Bu çok karışık.
It's all unclear.
Açıkça göremiyorum.
The picture in Cambodia is increasingly unclear.
Kamboçya'nın hali, sürekli artarak daha da kötüye gidiyor.
All of us waiting here, in the small courtyard below are very unclear as to what the man's motives are.
Hepimiz avluda bekliyoruz aşağıdan adamın derdi ne belli değil.
- The transmission is unclear?
- Sinyal karışık mı?
It is unclear at this hour exactly why the accident happened.
Fakat böyle bir kazanın tam olarak neden kaynaklandığı şuan için bilinmiyor.
It's unclear what's happened to him.
Ona ne olduğu belirsiz.
COMPUTER : Direction unclear.
Yön belirli değil.
It's unclear where the light is coming from.
Işığın nereden geldiği belli değil. Kapsam yok.
Even now It's unclear how Nikolaev got there.
Şimdi Nikolaev orada belirdi.
Yet there are, in the white South, millions of people of good will whose voices are yet unheard whose course is yet unclear and whose courageous acts are yet unseen.
Buna rağmen, beyaz Güneyde, milyonlarca iyi niyetli insan sesini duyuramamış yollarını henüz çizememiş cesur eylemlerini gösterememiştir.
I'm still unclear about a couple of things.
Hala birkaç sey hakkinda düsünüyordum.
It's a bit unclear, the number.
- Ancak bu numara çok net okunmuyor.
Meaning unclear.
İfadeniz anlaşılır değil!
What is causing the neural activity is unclear.
Artan sinirsel aktiviteye neyin sebep olduğu belirsiz.
It is unclear what effect a photon torpedo would have on two-dimensional beings, sir.
Bir foton torpidosunun 2 boyutlu varlıklar üzerinde ne etkisi olacağı belirsiz, efendim.
Unclear.
Belli değil.
Did you have any luck? A few things are still unclear, but before the night is out,
Birkaç şey hala net değil ama gecenin karanlığından kurtuluyoruz.
Her powers are, at the best, unclear.
Güçleri, biraz belirsiz.
But I'm a little unclear about the change itself.
Ama şahsen ben, bu değişimden pek de emin değilim.
Exactly which part of the plan were you unclear on?
Planın tam olarak hangi bölümünü anlamadın?
The attacker's motives remain unclear.
Saldırganın sebepleri bilinmemekte.
- Negative, too dark. Target unclear.
- Olumsuz, çok karanlık.
My future is... Unclear.
Geleceğim... net değil...
You're unclear on this concept?
Bu konuyu pek anlamamış gibisin?
Command unclear.
Komut anlaşılmadı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]