English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / What evidence

What evidence traduction Turc

1,603 traduction parallèle
With what evidence? He's playing rockabilly.
Hangi delille?
I was just wondering what evidence Mrs Bréan has.
Ben sadece Bayan Bréan'ın elindeki kanıtı merak ediyordum.
What evidence?
- Ne kanıtıymış bu?
What evidence?
Ne kanıtı?
What evidence do you see that the Gods of Light have come back to the world?
Işık Tanrıları'nın döndüğüne dair ne gibi bir kanıt görüyorsun?
- What evidence?
- Ne kanıtı?
What evidence?
- Ne kanıtı?
Just tell me what evidence you want me to get rid of.
Yok etmemi istediğin kanıtı söyle.
Oh, come on, what evidence is there to suggest that it'll end any other way?
Haydi ama, bu ilişkinin başka yollarla biteceğini gösteren kanıt mı istiyorsun?
Evidence of what...
Neyin delili bu?
I don't know what kind of evidence I left on the body.
Cesedin üzerinde nasıl bir kanıt bıraktığımı bilemiyorum.
What, you want me to call for an evidence truck to come down here?
Kanıt kamyonu ile buraya gelmeleri için telefon etmemi ister misin?
Okay, people, what we're looking for is evidence of a dogfighting operation.
Tamam millet, köpek dövüşü için bir kanıt arıyoruz.
What is your evidence?
Kanıtınız nedir?
TO PLANT EVIDENCE, NOT TO GET PREGNANT. WHAT IF SHE DID BOTH?
Ya ikisini de yaptıysa?
SHE WOULD HAVE BEEN EXPOSED TO THE CASE EVIDENCE, SEEN FIRSTHAND WHAT HE DID TO HIS VICTIMS.
Delillere ulaşıp kurbanlara neler olduğunu ilk elden görmüştür.
What evidence?
Ne delili?
We give you evidence and you tell us what it is.
Sana kanıt veriyoruz, ne olduğunu söylüyorsun.
And he doesn't care what his guys do to the women, but he's meticulous enough to scrub down the evidence.
Ve kadına ne yapacakları umurunda değil, ama kanıtları yok etmek konusunda çok titiz davranıyor.
What's the evidence?
- Deliller neymiş?
What if he left behind evidence?
Ya arkasında delil bıraktıysa?
I don't have any hard evidence, but that's just what it feels like from where I'm standing, man and he's gonna break your heart, man.
Elimde güçlü bir kanıt yok, ama durduğum yerden öyleymiş gibi gözüküyor, ahbap ve kalbin çok fena kırılacak, adamım.
Where I come from what you did is called tampering with physical evidence, and it's a Class E felony.
Geldiğim yerde, buna "somut kanıtta tahrifat yapmak" denir. - Bu da bir suçtur.
That's what the evidence says.
Kanıtlar bunu söylüyor.
What further evidence do you require of the Jedi's weakness?
jedi'ların zayıflığını görmek için daha ne kanıt istiyorsunuz?
- Evidence of what? She likes music?
- Neyin kanıtı, müzikten hoşlandığının mı?
Evidence of what?
Neyin kanıtı?
Circumstantial evidence - what does that mean?
"İkinci derece deliller" diyerek ne demek istediniz?
And you believe him? I believe the evidence, and here's what it's telling me...
Ben kanıtlara inanırım ve kanıtlar şu an bana şöyle söylüyor :
And the more evidence that we can gather about what they're doing down there, the Better.
Ve aşağıda ne yaptıklarına dair ne kadar çok kanıt toplayabilirsek, o kadar iyi olur.
There is good evidence that there were schools of Pythagoreans, and they may have looked more like sects than what we associate with philosophical schools, because they didn't just share knowledge, they also shared a way of life.
Fakat yalnızca başkalarının matematiğini çevirmek, Bilgelik Evi'nin alimlerinin hoşuna gitmiyordu. Kendi matematiklerini oluşturarak matematiğin daha ileri götürmek istediler. Böylesi bir entellektüel merak, İmparatorluğun ilk çağlarında etkili bir şekilde teşvik ediliyordu.
Mr. Ludlow, it is fucking evidence of what they did to you.
Size yaptıklarının kanıtı, Bay Ludlow.
- "guess what, the joke's on us?" - Not to mention that the evidence against the traffickers arrested last week is tainted.
- Geçen hafta tutuklanan uyuşturucu tacirleri aleyhindeki delillerin kararmasından bahsetmeye de gerek yok.
The FBI's searching the area, but there's no sign of her, or any evidence telling us what the target might be.
Fbi alanı tarıyor ancak bir iz yok, ya da hedefin ne olacağına dair bir iz.
What, so after a big Tuesday night of wild muskrat love with her antique British boyfriend, I can help wash the evidence out of the sheets?
Ne yani salı gecesini o İngiliz antikasıyla vahşice sevişmesinin çarşaftaki delillerini temizlemesinde yardım mı edeceğim?
What? Evidence.
- Ne oldu?
Bazil, this blackmail evidence, what is it?
Bazil, bu şantaj için sakladıkları şey nedir?
What I'd like to know when I can see the evidence.
Kanıtları gördüğüm zaman gidip öğrenirim.
We what? We plant enough circumstantial evidence that it points to me.
Beni gösterecek kadar 2. derece delil yerleştireceğiz.
What I mean is, as a freshman homicide investigator, - could you have overlooked evidence?
Kastettiğim şu ki, tecrübesiz bir cinayet soruşturmacısı olarak gözden kaçırdığınız kanıt olabilir mi?
What kind of evidence is that?
- Ne biçim bir delil bu?
What about the rest of the forensic evidence?
- Peki ya diğer onca adli kanıt?
All right, cdr Taylor, would you please pull those files and see what physical evidence was collected?
Pekâlâ, Binbaşı Taylor, O dosyaları çıkarıp hangi fiziksel kanıtlar toplanmış bakabilir misiniz?
- What about physical evidence?
- Fiziksel kanıt yok mu?
We're going to swing by, pick up the evidence and deliver it to the Grave Digger. What? Whoa, whoa, whoa.
Hızla gidip, kanıtı alacağız ve Mezarcı'ya vereceğiz.
- What's their evidence?
- Delilleri ne?
That's not what the evidence is telling us.
Kanıt öyle demiyor ama.
So, what, we're gonna Wait for more evidence?
Daha fazla kanıt bulmayı mı bekleyeceğiz? Zaman yok.
When you weren't talking about forensic evidence, what'd you talk about?
Adli kanıtlar dışında nelerden bahsederdiniz?
Whoever it is in evidence, please make sure they know what they're doing.
Dinleyin, ilgili uzmanlar kanıta lütfen hassas davransınlar.
It's what used to pass for evidence.
Bu kanıt diye kabul edilir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]