Wherever he is traduction Turc
380 traduction parallèle
Whoever he is, wherever he is, he's not going to be able to escape detection indefinitely.
Her kimse, neredeyse, kendisini sonsuza kadar gizleyemeyecek.
Here's hoping that Hyde rots wherever he is... and burns where he ought to be.
İnşallah bu Hyde denen adam her ne delikteyse orada çürüyüp... layık olduğu yerde yanıp geberir.
Here's hoping that Hyde rots wherever he is.
Umarım o Hyde denen mahluk her neredeyse çürüyüp gider.
I said, find him wherever he is.
Her neredeyse, onu bulun.
I don't even know where he is, but wherever he is...
Nerede olduğunu bilmiyorum, ama nerede olursa...
Wherever he is sooner or later, he's gotta come out for a fix.
Her neredeyse, er ya da geç mal almak için ortaya çıkacaktır.
I don't know, but wherever he is, he'd better stay there... because ifhe comes back here, I'll settle with him.
Bilmiyorum. Fakat neredeyse orada kalsa iyi olur çünkü dönecek olursa onunla hesaplaşacağım.
Your husband, wherever he is... right now he's getting hotter and hotter.
Kocanız nerede ise şu anda daha da pişiyor.
Can't you imagine, wherever he is, what he must be feeling?
O her neredeyse neler hissettiğini hayal edebiliyor musun?
Make sure you done taking into account all the hills and valleys he come through before he got to wherever he is.
Bugüne gelene kadar karşılaştığı zorlukları tümüyle hesaba katıp katmadığından emin ol.
Locate McNeill, wherever he is, send him out for chewing gum.
Her neredeyse McNeill'e ulaş. Sakız alıp getirmesini söyle.
Wherever he is now, he knows I believe him.
Şimdi her neredeyse benim ona inandığımı biliyor.
Wherever he is, I've got to find him,
Her neredeyse, onu bulmam gerekiyor.
Now go back to him... wherever he is hiding... and tell him never to return again.
Haydi şimdi gidip ona katılın. Saklandığı yere gidip onu bulun. Ayrıca da ona bir daha buraya hiçbir zaman dönmemesini söyleyin.
We will find him wherever he is.
Nerede olursa olsun onu bulacağız.
Wherever he is, he should only stay there, huh?
Her neredeyse orada kalmalı, değil mi?
Just as Jim is trapped wherever he is.
Tıpkı Jim'in olduğu yerde kapana kısılması gibi.
We can only hope that he is well, wherever he is.
Her neredeyse sadece iyi olmasını umabiliriz.
Well, he'll be working on it. Wherever he is.
Çalışmaya devam etsin her neredeyse.
If you want you find him wherever he is.
Siz isterseniz dünyanın öbür ucunda olsa buldurtursunuz.
Wherever he is, it's soft and warm.
Her neredeyse, sıcak ve yumşaktır.
Find her son, whoever he is, wherever he is, and I'll pay you $ 10,000.
Her kimse ya da her neredeyse, oğlunu bulun. Ben de size 10.000 dolar ödeyeyim.
"Wherever he is, he makes such sparkling conversation"
Sıkıcı mı? Nerede olursa olsun, çok güzel konuşma yapar.
Are we not happy for him? Wherever he is.
Onun adına mutlu değil miyiz?
I only hope... that wherever he is now...
Umarım şimdi neredeyse...
Uh, he told me that a true Cherokee believes... that, wherever he is, he is at the center of the universe.
"Gerçek bir Cherokee nerede olursa olsun evrenin merkezinde olduğuna inanır." demişti.
Well, wherever he is, he oughta be ashamed of himself.
Her neredeyse, kendinden utanıyor olmalı.
EVEN THOUGH ROSCOE ISN'T WITH US WHEREVER HE IS, I'M SURE HE'S SMILING BECAUSE WE HAVE HERE TONIGHT ALL THE ORIGINAL MEMBERS
Roscoe aramızda olmasa bile neredeyse, orada eminim ki gülümsüyordur, çünkü bu akşam tüm gerçek üyeleriyle birlikte
Wherever he is, I'm sure he'll manage.
Her neredeyse, başaracağından eminim.
Wherever he is, Lois I know that he would want to thank you.
Her neredeyse, Lois sana teşekkür etmek isteyeceğinden eminim.
Let me catch Nyanankoro, wherever he is.
Nianankoro her nerede ise onu yakalamamı sağla.
Wherever he is, give me Nyanankoro!
Nianankoro her nerede ise onu bana ver! Her şeyi bilen, kudretli Mari, bana onun yerini göster.
Wherever he is, I'll kill him!
Her nerede ise onu bulup öldüreceğim.
I shall find the sahib. wherever he is.
Her neredeyse Sahibi bulmalıyım.
We'll fight him wherever he is.
Neredeyse onunla orada dövüşeceğiz.
I hope... it will bring him back from wherever he is.
Onu her neredeyse oradan geri getirmesini umuyorum.
But wherever he is... he's probably stealing another 50 Gs from me.
- Hayır. Ama her nerede ise... Herhalde benden gene para çalıyordur.
All right, lookee, why don't we pause for a moment of silence, kinda send Rick our thoughts, wherever he is.
Şu an her neredeyse, Rick'e düşüncelerimizi sunmak için saygı duruşunda bulunalım.
Wherever he is a slave will make no difference.
Başka bir yerde köle olması bir şeyi değiştirmez.
"Wherever he goes, he is greeted with sorrow and despair."
Nereye gitse, keder ve çaresizlik ile karşılaşmakta.
Now, wherever that boy Breck Coleman is at, he's a-lookin'out for hisself.
Breck Coleman şu an her neredeyse kendi başının çaresine bakıyordur.
Home is wherever he finds a woman
Nerede kadın bulursa evi orasıdır.
Well, whoever he is and wherever he's from, he's a man to reckon with.
Şey, her kimse ve her nereli ise, dikkate alınması gereken bir kişi.
THE FACT THAT WHEREVER I GO, THERE HE IS. WHEREVER I STOP, I SEE HIM.
Biraz kasvetli gibi, biraz çekingen.
Wherever it is, he's in for a surprise when he returns.
Nereye giderse gitsin, döndüğünde büyük bir sürprizle karşılaşacak.
There is a serious fear that this man could leave a trail of blood and death wherever he goes.
Ancak zanlının hala yakalanmaması... gittiği yerlerde yeni cinayetler işleyeceği korkusunu yaşatıyor.
But wherever he may be going, it seems sure Hal Phillip Walker is not going away, for there is genuine appeal... and it must be related to the raw courage of this man... running for president, willing to battle vast oil companies,
Ama nereye gidiyorsa Hall Philip Walker yok olmayacak gibi görünüyor. ... ki bu da gerçek bir çekicilik yaratıyor ve bu durum, bu adamın doğal cesareti ile alakalı.
Wherever you go, tell everyone that he is a tyrant, a devil thirsting for blood and his only pleasure is to impale innocent people.
Gittiğiniz her yerde onun bir zorba ve kana susamış bir şeytan olduğunu, ve tek zevkinin masum insanları kazığa oturtmak olduğunu anlatın.
Well, I hope wherever Dad is, he's nowhere near another woman.
Babam her nerede olursa olsun umarım başka bir kadının yakınında değildir.
Wherever she turns, he is there, pouring into her ear only what she most wants to hear.
Nereye bakarsa oradadır, kulağına sadece en çok duymak istediği şeyleri fısıldar.
Pao is a big shot wherever he goes
Pao nereye gitse büyük biridir.
he is alive 57
he is mine 25
he is my brother 37
he is so cute 33
he is a doctor 16
he isn't 329
he is my friend 35
he is fine 24
he is 2605
he is not 130
he is mine 25
he is my brother 37
he is so cute 33
he is a doctor 16
he isn't 329
he is my friend 35
he is fine 24
he is 2605
he is not 130
he is gone 57
he is lying 27
he is handsome 23
he is a 27
he is here 120
he is dead 154
he is cute 35
he is my husband 34
he is gay 17
he is sick 32
he is lying 27
he is handsome 23
he is a 27
he is here 120
he is dead 154
he is cute 35
he is my husband 34
he is gay 17
he is sick 32