You ask me traduction Turc
20,048 traduction parallèle
Tanya, if you ask me, we are cool.
Tanyuşa, şahsen sana kızgınlığım çoktan geçti ama...
A little too much, if you ask me.
- Bana sorarsan biraz fazla.
If you ask me, I think we came too late.
Bana sorarsan çok geç geldiğimizi düşünüyorum.
Why would you ask me that now?
Nereden çıktı şimdi bu konu?
If you ask me, it's got Reagan's fingerprints all over it.
Bana sorarsan her yerinde Reagan'ın parmak izleri vardır.
Well, if you ask me, they never should have reinstated her.
Bana sorarsan onun haklarını iade etmemelilerdi.
And if you ask me, I believe her when she says that your parents want to meet with you and just explain why they did what they've done.
Neden böyle bir şey... yaptıklarını açıklamak için ailenin seninle buluşmak istediğini söylediğinde ona inandım.
"I told you so, Damon." Sounds pretty miserable if you ask me.
Oldukça acınacak haldeymişsin.
Why'd you ask me up here, Clary?
Neden buraya gelmemi istedin Clary?
You ask me every day, "when can we go see Mommy?"
Bana her gün "Annemi ne zaman göreceğim?" diye soruyordun.
So then... why did you ask me to meet you at an empty grave?
Yani beni boş bir mezar göreyim diye mi çağırdın?
So how can you even ask me that?
Bana böyle bir şeyi nasıl sorarsın?
I-I didn't ask you about this, but it's really important to me.
Özür dilerim, sana sormadım ama benim için çok önemli.
You're gonna ask me to deliver the baby, too?
Bebeği doğurtmamı da isteyecek misin?
Well, let me ask you this... one of the reliable signs of drowning at autopsy is the presence of a fine, white froth around the nose and the mouth, correct?
Şunu sorayım... Otopside boğulmanın en güvenilir işaretlerinden biri burnun ve ağzın çevresindeki epey belli olan beyaz köpürme izleri, değil mi? - Evet.
Jessie, I'm gonna ask you something, and you have to answer me honestly.
Jessie sana bir şey soracağım ve bana dürüstçe cevap vermelisin.
Would it cross the line for me to ask... when you said my name, what did it feel like?
Şunu sorsam sınırımı aşmış olur muyum adımı söylediğinde nasıl hissettin?
You want me to ask her out for you.
Benden senin için çıkma teklif etmemi istiyorsun.
But in case you were going to ask, nothing's going on with me and London either.
Senin sorma ihtimaline karşı, benim de London'la aramda hiçbir şey yok.
But then, you never ask me, do you?
Öte yandan, hiç sormadın bile değil mi?
Sometimes, love... you mystify me.
Bazen aşkım aklımı karıştırıyorsun.
Now, uh, let me ask you this.
Şimdi sana şunu sorayım.
You come over here to ask me about some brush fire?
Çalı çırpı yangınını sormak için mi geldin buraya?
You didn't ask me to do anything.
Sen benden hiçbir şey yapmamı istemedin ki.
Please don't tell me you drove all the way over here to ask about The Flash again.
Bunca yolu tekrar Flash'ı sormak için geldim deme.
You don't get to ask me that.
Bana bunu soramazsın.
Now, they're gonna come after me and each of you... ask questions, play to your weaknesses, but it won't work as long as everyone in this room keeps their mouth shut.
Şimdi her birimizin peşine düşecekler sorular sorup zayıf yanlarımıza vuracaklar ama bu odadaki kimse ağzını açmazsa bir sıkıntı çıkmayacak.
And I can't tell you what that means or what I've done, so don't ask me. Just...
Ne bu cümleyi ne de yaptıklarımı açıklayamam o yüzden sorma.
I actually started thinking that since so much time had passed, that... you know, that she wanted me to come find her, kind of, like, a test or proof that I loved you.
Bu kadar fazla zaman geçince seni bulmamı istediğini düşünmeye başladım, sana olan aşkımın ispatı gibi.
Yeah. So, you want me to just go in there and ask her out?
İçeri girip kıza çıkma teklif etmemi istersin yani, öyle mi?
Why did you need to ask me?
Neden bana sorma ihtiyacı hissettin?
I mentioned this to the Queen... the Queen Mother, this morning, who then asked me, quite unusually, to ask you whether you might like
Bundan Kraliçe'ye bahsettim. Yani Ana Kraliçe'ye. O da bana garip bir şekilde oradan ayrılmayı isteyip istemediğini
- Let me ask you another question.
- Sana başka bir soru daha sorayım.
When you were small... you used to... used to ask me to make it stop, the dark.
Küçükken benden karanlığı durdurmamı isterdin.
But let me ask you... is it fear?
Size bir şey sorayım... Bu korku mu?
Because when they ask me : Because when they ask me : "How did you get these invoices?"
Çünkü bana "Bu faturaları nereden buldun?" diye sorarlar.
She did ask me to give the money back to you.
Parayı sana geri vermemi istedi benden.
Uh, let me ask you something.
Size birşey sorayım.
But I must admit that seeing you with someone your own age, it does make me wonder what do you hope to gain from being my lover?
Ama kabul etmeliyim ki seni yaşıtlarından biriyle görünce merak ettim benim aşkım olmanın sana ne kazandırmasını umuyorsun?
- what would you do? - Ask me dad.
- Babamdan isterdim.
I tried to catch your eye at the crem, but obviously you had a lot on your mind, and I realise you probably might not want me here, but I just wanted to say sorry, again, about that other business.
Törende göz göze gelmeye çalıştım ama tabii işin başından aşkındı ve beni burada istemeyebileceğini fark ettim ama yine de özür dilemek istedim diğer işle ilgili.
Well, in truth, seeing as you do ask me directly, Your Lordship...
Aslında o ki bana doğrudan sordunuz Lord Hazretleri...
Reid : What do you want to ask me?
- Bana ne sormak istiyordun?
You can ask me as many times as you want, and you can continue to waste your time, but I'm still not gonna tell you.
İstediğin kadar sorup vaktini harcayabilirsin, ama bunu cevaplamayacağım.
You profiled so much about me, except you forgot to ask the most important question.
Benim hakkımda bir sürü şey söyledin, ama en önemli soruyu sormayı unuttun.
Ask me something harder if you want us to get somewhere.
Eğer bizi başka bir yere oturtmak istiyorsan daha zor bir şey sor.
Ask me why I'm nice to you.
Neden sana karşı iyi olduğumu sor.
Baby... it is so hot that you'd rather kill me than let someone else have me.
Aşkım, beni bir başkasından, öldürecek kadar kıskanman çok hoşuma gidiyor.
Why ask me if you know him better than me.
Onu benden iyi tanıyorsan ne demeye bana soruyorsun?
By decree of Ember and Umber, you must give me what I ask.
Ember ve Umber'ın emrine göre bana istediğimi vermekle yükümlüsün.
Well, this is an excellent opportunity for me to ask you about the business, instead of me bothering Miss Havisham. More drinks!
Size iş hakkında soru sormam için harika bir fırsat benim yerime Bayan Havisham'a zahmet ettiririz.
you asked for it 145
you asked me 62
you asked for me 32
you asked 123
you asked for my help 19
you asked me to 28
you asked me a question 21
you asked to see me 72
you ask too many questions 34
you ask 150
you asked me 62
you asked for me 32
you asked 123
you asked for my help 19
you asked me to 28
you asked me a question 21
you asked to see me 72
you ask too many questions 34
you ask 150