English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ Y ] / You really shouldn't have

You really shouldn't have traduction Turc

213 traduction parallèle
Yes, but really, shouldn't you have sent them to a museum?
Evet, ama hakikaten, bunları müzeye göndermiş olmanız gerekmez miydi?
Tony, you really shouldn't have worried me like this.
Tony, beni böyle endişelendirmemelisin.
Now, that's most awfully kind of you and you shouldn't have troubled, really.
Hiç zahmet etmeseydiniz. Gerçekten.
Well, I really shouldn't have asked, but... I'll do anything I can for you, Father.
Aslında sormamalıyım ama... Yapabilecğim bir şey olursa yaparım Peder.
I really shouldn't have pulled a thing like that on a fella like you.
Senin gibi bir adama böyle bir numara çekmemeliydim.
You shouldn't have bothered. I really don't have that much of an appetite.
Zahmet etmeseydiniz.
You know, Nan, you really shouldn't have.
Yapmamalıydın.
You really shouldn't have.
Buna gerçekten gerek yoktu.
You know, really, I shouldn't have come up here so early but we've been, sort of, drinking.
Gerçekten, bu kadar erken gelmemeliydim ama biz biraz içtik.
You really shouldn't have.
Yapmamalıydın.
You really shouldn't have done it.
Bunu gerçekten yapmamalıydınız.
This really shouldn't have happened! What do you think you'll do?
Ne yapmayı düşünüyorsun?
Out of respect for such a day, you really shouldn't have opened the door!
Böyle bir günde dikkatli olmalıydın, kapıyı asla açmaman gerekirdi!
Oh, you really shouldn't have bothered. Oh, don't be silly.
- Size de zahmet oluyor.
Rohit, I'm really hurt You shouldn't have hidden it from me.
Rohit, ben gerçekten de incindim.
You really shouldn't have bothered.
Hiç zahmet etmeseydiniz.
I guess I really shouldn't have done it, but I'll tell you something.
Öyle yapmamam gerekirdi ama size bir şey söyleyeyim.
Well, Balki, thank you, but, really, you shouldn't have.
Balki. Çok teşekkür ederim ama, bunu yapmamalıydın.
- Ann, you shouldn't have, really.
- Ann, bunları yapman gerekmezdi.
You really shouldn't have.
Teşekkür ederim. Hiç gerek yoktu.
You guys really shouldn't have done- - I can't accept this.
Gerçekten yapmamalıydınız. Bunu kabul edemem.
You really shouldn't have said that.
Bunu söylemeyecektin işte.
You really shouldn't have done this to her.
Cidden ona bunu yapmamalıydın Michael.
Oh, Roz, you really shouldn't have.
Bunu yapmamalıydın Roz.
You shouldn't have gone to all this trouble, really.
Bu kadar zahmete girmeniz gerekmezdi.
Uh, you really shouldn ´ t have.
Uh, bunu yapmana hiç gerek yoktu.
You really shouldn't have.
Keşke zahmet etmeseydin.
You really shouldn't have.
Keşke, zahmet etmeseydin.
You know, Niles, you shouldn't have any kind of gun, really.
Niles, türü ne olursa olsun senin silahının olmaması lâzım.
You shouldn't have, you know, lads. should've brought me... flowers or summat. really.
Gerçekten buna gerek yoktu beyler.
Bob. You really shouldn't have.
Bunu yapmamalıydın Bob.
You really shouldn't have!
Neden zahmet ettin!
You shouldn't have, really.
Gerçekten, olmamalısın.
You really shouldn't have done that, honey.
Bunu gerçekten yapmamalıydın.
Something happened that shouldn't have happened if you and I were really...
Olmaması gerekirdi, eğer sen ve ben...
You really shouldn't have killed Kelly.
Kelly'i öldürmemeliydin.
Surprise! You really shouldn't have!
Gerçekten, bunu yapmanıza gerek yoktu.
Roz, oh, gosh, you know, you really shouldn't have.
Buna hiç gerek yoktu Roz.
Well, you see, you really shouldn't have.
Yine de yapmamalıydın.
I really shouldn't have given you the puppy first.
Köpeği sana daha sonra vermeliydim.
It's nice, Dad, but you really, really shouldn't have.
Bu çok hoş baba ama hiç gerek yoktu.
I shouldn't have come with you, Daniel... but you have a really nice smile.
Seninle gelmemem gerekirdi, Daniel ama gerçekten güzel bir gülümsemen var.
- You shouldn't have, really.
- Gerek yoktu, gerçekten.
You really shouldn't have done that.
Bunu gerçekten yapmamalıydın.
You know, they really shouldn't have given us the finger.
Parmaklarını asla bize doğrultmamalılardı.
You really shouldn't have to do it all.
Her şeyi siz yapmamalısınız.
I mean, really, you shouldn't have.
Ciddiyim, gerçekten, bunu yapmana gerek yoktu.
You should have held on to her, really, shouldn't you?
Onu elinde tutman gerekirdi, öyle degil mi?
Good point, you shouldn't, but I do have a really good excuse.
Haklısınız. Ama çok iyi bir mazeretim var.
Yeah, you really shouldn't have said anything,
Evet, gerçekten bir şey söylememliydin.
No. I shouldn't have forced you to come with me... when what I really wanted was just... just to do something for myself.
Sadece endim adına bir şeyler yapmak istedim ve sizi bana yardım etmeye zorlamamalıydım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]