English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ Y ] / Young fellow

Young fellow traduction Turc

288 traduction parallèle
I like to see a young fellow getting up in the world that's all.
Genç bir adamın yükselişini görmek hoşuma gidiyor o kadar.
What's his name, that young fellow with the attractive wife?
Hani şu çekici hanımı olan genç arkadaşın adı neydi?
But he looked like a nice, upright young fellow, Ma.
Ama anne, adam dürüst, namuslu birine benziyordu.
Look here, young fellow, I want you to tell me... just exactly what were you doing tonight?
Buraya bakın, bu gece ne yaptığınızı olduğu gibi anlatmanızı istiyorum.
Hey, young fellow, sit in the back.
Dostum, arkaya otur.
From before the beginning, young fellow.
Başından da önce delikanlı.
Sometimes a young fellow deserves credit for looking around him... see what's going on.
Bazen genç biri etrafında neler olup bittiğini görmek için sağa sola bakabilir.
Sure wish I was a young fellow.
Keşke genç olsaydım. Sen de gel, Zeke.
You better wash your mouth out, young fellow.
Bir gargara yapsan iyi olur delikanlı.
Isn't he, Father? He was a fairly wild young fellow 20 years ago.
Yirmi yıl önce oldukça heyecanlı biriydi.
- What of it, young fellow?
- Ne olmuş genç adam?
- Come along, young fellow.
- Gel bakalım delikanlı.
Hello, young fellow.
Merhaba, genç adam.
Goodbye, young fellow.
Allaha ısmarladık, genç adam.
But if it helps to break the ice with this fine young fellow.
Ama bu genç arkadaşla buzları kırmaya yardımı olacaksa...
I'll punch your head for that, young fellow!
Bu dediğin yüzünden suratına yumruğu geçireceğim genç yoldaş.
I don't want to get this young fellow into trouble.
Bu genç çocuğun başını belaya sokmak istemiyorum.
That young fellow told you something.
O genç adam sana bir şeyler anlattı.
A very ordinary, young fellow who worked there.
Orada çalışan, çok sıradan, genç bir adam.
This needs a young fellow...
- Genç bir adama ihtiyaç...
A young fellow huh?
Genç biriymiş?
That's why I'm such a self-controlled and dignified young fellow.
Bu yüzden bu kadar kontrollü ve ağırbaşlı bir gencim.
Hello, young fellow!
Merhaba dostum.
I am the bearer of an offer to relieve you of this young fellow.
Seni bu genç arkadaşın yükünden kurtaracak bir teklifim var.
I come now to this young fellow.
Şimdi de gençle konuşayım.
That young fellow...
O genç adamı...
- You're a nice young fellow, ain't ya?
Sen genç ve iyi birisin, değil mi?
Hey, young fellow.
İşte bu genç dostum.
Let me tell you young fellow.
Bak sana ne diyeceğim, genç dostum.
I don't reckon on what you talking on young fellow.
Neden bahsettiğini anlamıyorum, genç dostum.
I was a young fellow myself - not a day over 60.
Kendim genç bir adamdım — o gün bu gün 60 yıl oldu.
DIDN'T TELL ME HIS NAME. WAS A YOUNG FELLOW.
Adını bana söylemedi.
A girl puts on a piece of silk, and the next thing that happens, a young fellow like you is sure he knows exactly what he's doing.
Kızın biri sırtına bir parça ipek giyiyor, sonra bir bakıyorsun senin gibi bir delikanlı ne yaptığını iyi biliyor oluyor.
Well, you remember a young fellow...
Genç bir adamı hatırlarsınız...
Some young fellow at the Yard was checking over licences the other day.
Yard'daki bazı genç arkadaşlar geçen gün ruhsatları inceledi.
Well, you've come to the right place, young fellow.
Eh, tam yerine geldin delikanlı.
Come and see me one day anyway, young fellow.
Yine de gel ve beni gör bir gün, genç dostum.
Only young fellow in 1, 000 square miles, only young girl in 1, 000 square miles.
sadece bir tek genç adam 1,000 millik bir alanda... sadece bir tek genç kız 1,000 millik bir alanda.
Young fellow like you ought to get it kind of light.
Senin gibi genç birisi biraz hafif atlatmalı.
Is the young fellow, my deep breath.
Derin nefes alıyorum, genç adam.
Young fellow, you knock them dead like your old man used to.
Genç adam, babanın yaptığı gibi göster onlara.
A young fellow like you can't stack what he knows against the professor.
Senin gibi genç birisi profesörün bildiklerine karşı çıkamaz.
And I want to take this auspicious occasion... to say that this young fellow here... is gonna grow up to be one of Reata's top hands.
Bu hayırlı fırsattan istifade şunu söyleyeyim bu delikanlı büyüyünce Reata'nın patronlarından biri olacak.
Never too busy for you, young fellow.
Sana ayıracak zamanım hep var yavrum.
Look here, young fellow, I've got an office and I work in it, remember?
Bak şimdi, genç adam, benim bir bürom var ve orada çalışıyorum, anımsa?
He's a fellow who can tell us all about young mrs.
O bize genç bayandan söz edebilecek tek kişi.
Hey, what you got there, young fellow?
Sende ne var, genç dostum?
Rather a dashing fellow, young Horace Perkins, eh, Gladys?
Horace Perkins yakışıklı bir genç, değil mi?
How do you know what sort of a fellow I was when I was as young as you 40 years ago?
Senin kadar gençken, kırk yıl önce nasıl bir yoldaş olduğumu nereden bilebilirsin?
The next fellow I want you to meet is young Clavering an army engineer.
Seninle tanıştırmak istediğim bir diğer arkadaş bir ordu mühendisi olan Clavering.
Just saw a young girl and a fellow swimming without a stitch on.
Bir oğlan ve bir kız anadan doğma yüzüyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]