Your key traduction Turc
2,012 traduction parallèle
Here's your key.
Buyurun anahtarınız.
Here. Take your key...
Al anahtarını.
You just gave that guy your key!
Az önce anahtarını verdin ama!
Comes in handy when you lose your key, not so handy when you kill someone.
Anahtarı kaybettiğinizde işe yarıyor ama birini öldürdüğünüzde pek sayılmaz.
Here's your key.
Buyur, bu da anahtarın.
{ \ pos ( 192,210 ) } Here is your key to the executive washroom.
İşte yönetici tuvaletinin anahtarı.
Forgot your key card?
- Giriş kartınızı mı unuttunuz?
I'll need to see your key
Rezervasyonunuz var mıydı?
- And your key.
Ve anahtarınız.
I packed up all my stuff and I wanted to give your key back and say thanks.
Her şeyimi topladım ve sana anahtarını geri verip teşekkür etmek istedim.
You shouldn't keep your key in your mailbox.
Anahtarını posta kutusuna koymamalısın.
Look, Barry's tied up right now, but he wanted me to let you know that Brenda Marsh, your key witness in the Kenneth Waters case, has just recanted her original testimony.
Bakın, Barry şu an meşgul Kenneth Waters davasındaki kilit şahit Brenda Marsh'ın orijinal ifadesinden caydığını bilmenizi istedi.
Here is your key.
İşte anahtarın.
- You have your key In there, sir? - Yeah.
- Anahtarlar arabada mı efendim?
Everything okay? Here's your key.
İşte anahtarın.
First thing you need to do is secure your key, take a metal file and go through and start taking those mountains and valleys all the way down to the lowest possible setting on the key.
İlk yapmanız gereken şey anahtarınızı sağlama almak. Bir metal törpüsüyle tüm girintileri ve çıkıntıları törpüleyin. Anahtardaki her yeri iyice törpüleyin.
And here's your key.
Ve, işte anahtarın.
So you're wondering whether demolishing the key prosecution witness didn't just save your ass as first chair...
Şimdi, davacının kilit tanığını yere sermek, asıl davadaki yerimi korumuş mudur, diye merak ediyorsundur.
You keep your key.
Siz kendi anahtarınızı taşıyın.
You have to be totally in sync with your magician, know when to pull the wire, slip him the key, ice his nipples.
Sihirbazınla eş zamanlı hareket etmen lazım kabloyu ne zaman çekeceğini bilmen lazım anahtarı uzatman, meme ucuna buz sürmen lazım.
The rune on your hand is a key to one of the most precious objects in the world :
Elindeki o rün dünya üzerindeki en değerli eşyalardan birinin anahtarı :
And that person is the key to this whole mystery, a mystery that goes far beyond your original plan.
Ve o kişi bütün bu gizemin ahantarı, senin orjinal planından çok uzağa uzanan bir gizem.
{ \ pos ( 192,210 ) } - This is your house key?
- Bu evinin anahtarı mı?
I wanted to bring your key back.
Anahtarını getirdim.
I've had a key to your place since, like, forever, remember?
Ezelden beridir bende buranın anahtarı var, unuttun mu?
- That you took out of my closet with all of my clothes Miss "I've been up all night and I have my own key to your room."
- Bütün kıyafetlerimle beraber, onu da dolabımdan aldın. Sevgili bayan "bütün gece ayaktaydım, hem bende senin odanın anahtarı da var".
One where your illicit key card will be of no use.
Yasadışı anahtarının faydası dokunamayacğı bir yerde.
Once you became captain, the methods used to stop the Japanese definitely became more aggressive. Was that the key to helping boost your ratings?
Ancak Japonları durdurmakta kullandığı yöntemlerin çok sertleşmeye başlamıştı reytinglerinizi artıran olay sence bu mu?
- Even your apology is off-key.
- Özrün bile akortsuz.
- Do you have a key in your shoe?
- Ayakkabında anahtar mı var?
You claim that no one else has a key to your place.
Dairenin anahtarının, başka kimsede olmadığını iddia ediyorsun.
So somebody broke into your apartment, took the key, borrowed your car, committed a homicide, dumped the car and then put the key back.
Öyleyse, biri dairene girdi, anahtarları aldı, arabanı ödünç aldı, cinayet işledi, arabayı bıraktı, ve sonra da anahtarları yerine koydu.
But you have to understand, your father holds the key to our future. I don't believe this.
Seni gerçekten seviyorum ama anlaman gereken bir şey var baban geleceğimizin anahtarını elinde tutuyor.
Why don't you have your own key?
- Neden kendi anahtarın yok?
This girl could be the key to your future.
Bu kız, geleceğinin anahtarı olabilir.
If you wish to return home these crystals are the doorway. Your device is the key.
Eğer evinize dönmek istiyorsanız bu kristaller sizin kapınız, cihazınız da anahtar.
Yes, but the vampire can be key to your immortality.
Ama bu vampir sana, ölümsüzlüğün yolunu açabilir.
- Your locker key to the boys'gym at your old high school.
- Eski okulunun kapalı spor salonunun anahtarı.
I'm not going to bring someone in for questioning just because your patient draws something you think resembles his key chain.
Sadece hastanın, bir adamın anahtarlığına benzeyen bir şey çizdiğini düşündüğün için o adamı sorguya çekemem.
And you know, this thing you threw away, this is the key to your future.
Ve biliyorsun ya kaldırıp attığın o şey geleceğinin anahtarı.
The key to surviving those tough days is to pick yourself up... and stay focused on your life's purpose.
Bu zorlu günlere göğüs germek ; kendine çeki düzen verip hayatın amacına odaklanmaktan geçer.
I stole the key from your locker and make a duplicate of it.
Anahtarını çaldım ve... aynısını yaptırdım.
Your words hold the key
Esas anahtar kelimelerin.
I think it's time you had your own key.
kendi anahtarının olma vakti geldi.
Your parents have you under a lock and key.
Anne baban iplerini ellerine almışlar.
Do you know of any reason she would be in possession of a key card to your residence at the U.N.?
BM'deki odanızın giriş kartının onda ne aradığını biliyor musunuz?
And the key that went missing from my clasp, after your "friendly" touch? It did not by "mistake"
Dostça dokunuşundan sonra kemer tokamdan kaybolan anahtar?
In radiography, see the key Nina's survival, that will shut down your device.
radyografi, anahtar görmek Nina's sağkalım, o kapanacak Cihazınızı.
Make your way until the key.
yolunuzu olun anahtar kadar.
So, uh... in your mind, Mr. Glaser, Stonehenge is, uh... a machine... that you turn on and off with a key, rather like, uh... an automobile.
Yani size göre, Bay Glaser, Stonehenge araba gibi anahtarla açılıp kapanabilen bir makine.
We have to cut $ 34 million this month, and I'II have to pull key players from your group into MA.
Bu ay 34 milyon dolarlık kesinti yapmalıyız. Ve sizin grubunuzdan bazılarını Birleşim ve Kazanç bölümüne aktarmalıyım.
your keys 40
keys 492
keyser 16
keyes 113
keys clacking 30
keys jingle 29
keys jangle 38
keyboard clacking 43
your phone 169
your honor 7894
keys 492
keyser 16
keyes 113
keys clacking 30
keys jingle 29
keys jangle 38
keyboard clacking 43
your phone 169
your honor 7894
your own 34
your hat 64
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your tea 43
your sister 409
your mum 57
your hat 64
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your tea 43
your sister 409
your mum 57
your majesty 3240
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your face 246
your heart 112
your call 269
your father called 16
your friend 527
your voice 78
your lunch 18
your wedding 23
your hand 189
your heart 112
your call 269
your father called 16
your friend 527
your voice 78
your lunch 18
your wedding 23
your hand 189