Ama bu doğru traduction Anglais
3,337 traduction parallèle
Ama bu doğru değildi, ben de hayır dedim.
But it just wasn't right, so I said no.
Senin adına sevindim, ama bu doğru olamaz.
Well, I'm glad for you, but... this ain't right.
Ama bu doğru değil.
But it's not true.
Biliyorum kızlar kurşunlardan daha fazla zarar verebilir gibi gözüküyor, ama bu doğru değil.
I know it seems girls can do more harm than bullets, but it's not true.
Ama bu doğru.
But it's true.
Ama bu doğru değil.
But that's not true.
Ama bu doğru değilmiş.
But it's not true!
Ama bu doğru değil.
But this is not right.
Ama bu doğru değil!
But that's not true, is it?
Sen kabul etmeyebilirsin, onlar da etmeyebilir ama bu doğru olmadığı anlamına gelmez.
They may not admit it, and you may not, either, but doesn't mean that's not the way it is.
Navid'e öylesine bir şeydi dedim ama bu doğru değil.
Yeah, I know. I told Navid that it was just a random hookup, but that's not true.
Eger bu karisma olayi olmasaydi hep Daphne gibi olacagimi sanirdim ama bu dogru degil.
I always thought that Daphne is who I would've been if the switch hadn't happened, but that's not true.
Doğru ama hidrat donmuş halde bu yüzden ısı veren reaksiyona neden olan şey gaz olmak zorunda.
Right, but the hydrate's frozen, so it has to be a gas that will cause an exothermic reaction.
- Dogru bildin ama bu seviyede senin anlamanin imkani yok Nick.
That's right, but it's on a level that you - couldn't possibly understand, Nick.
Ama bu, bunun doğru olduğunu göstermez.
Doesn't mean it's true.
Ama doğru ellerde ve doğru yöntemlerle kullanıldığında İngiltere ekonomisinin atan kalbi de işte bu kablodur.
But in the right hands and with a bit of razzle dazzle, this is the beating heart of the British economy.
Ama bu şımarık kuş zor işi bu araca yaptırıp doğru yüksekliğe geldiğinde ayrılıyor.
.. taking off when she reaches the correct altitude.
Barbra Landau için bu doğru olabilir ama herkesin hayalleri gerçekleşmeyecek diye bir şey yok.
Yeah, well, that might be the case for Barbra Landau, but not for everyone with dreams that didn't come true.
Doğru, ama bu statikonun çöküşü ile liderliğin üstünlüğünü tek başlıkta topluyor.
True, but it's all of one piece... fall of the status quo, ascendency of new leadership.
Hadi ama Billy, bu doğru değil.
Come on, Billy. That's not true.
Bu gece bir istisnaya doğru gittiğine sevindim ama.
Well, I'm glad you're making the exception tonight.
Bölüyorum ama aslında geçen gün bir telefon aldık ve bu gerçekten doğru, karşıdaki ; yeni "Zor Ölüm" filmi için Moskova boyunca bir kamyon kovalama sahnesi isteyen bir Hollywood yapımcısıydı.
Can I just say, actually, we got a call the other day, and this is absolutely true, from a Hollywood producer who asked if we could film a lorry chase through Moscow for the new Die Hard film. Seriously.
Tamam, biraz dengesizleştiğim doğru ama amansız bir fiziksel rahatsızlık insanı bu hâle getirir.
Yeah, I get a little moody, but unrelenting physical discomfort will do that to a person.
Gitmeliyiz. Hadi ama doğru olan bu.
It's the right thing to do.
Kocam adına konuşamam. Ama bana göre, bu doğru.
I can't speak for my husband, but for my own part, that is true.
Ama doğru yoldan şaşmayacağız. Bu şirket onurlu bir şekilde kuruldu.
But we'll push through, I mean, this company was built on simple pride.
- Evet, doğru. Ama ne yazık ki bu ikinci önceliğimiz.
Yes, we do, but that's of secondary importance right now.
Ama işkence aletleri devreye girince bu doğru değildir.
But when it comes to torture devices, that's pretty much never true.
Bu sayede okulda doğru yerlere geldi ama asla bizim aramıza giremedi.
It got him into the right school, but it didn't make him one of us.
Bu biraz da olsa dramatik dostum. Ama yine de doğru.
Oh, that's a tad dramatic, my friend, but accurate nonetheless.
- Bu doğru. Öyle düşünmüş olabilirsiniz ama insanları böyle bağlayamazsınız, Peder.
You might have, priest, but you can't just tie people up like that...
Bu kız benim Büyükannem olmayabilir, ama çete Lily Jones'u arıyorsa doğru kişiyi bulmaları yalnızca an meselesi artık.
This girl may not have been my grandmother, but if the gang is looking for Lily Jones', it's only a matter of time before they find the right one.
Az önce söylediği her şey doğru. Bu bir oyun ama oynayabileceğiniz bir şey değil.
Everything he just said... is the truth.
Bu dogru. Ama diger tablolarin hepsi zenginlere satildi ve onlar da...
That's true, and they've all been sold to all these other rich people, and that...
Ama bu sefer doğru.
Except this time, it's true.
Lauren'e saygı duyuyorum, o yüzden bu samimiyete göz yumuyorum ama B Takımından amatör bir tuhaflık aradığım doğru değildir.
I respect Lauren, so I put up with the touchy-feely thing, but I'm not looking for amateur weirdness from the B-team.
İşin bu raddeye doğru gitmediğini biliyorum ama aklınızda bulunsun diye... -... bir insan gibi özür dilemen gerektiğini söylüyorum.
I know that's not where we're headed, but I'm just gonna go on record and say I think you should apologize, like a human.
Bu doğru olabilir. Ama iki polis daha öldürdüğün için koruyucu gözetimde kalma hakkını kaybettin.
That might be true, but since you've killed two more cops, you have lost your right to be housed in protective custody.
Koltuklarım kabardı ama sen beni dağıtırdın. Bu doğru.
I'm flattered, but you'd crush me.
Bir çok insan korkunç şeylere inanır ama bu onu doğru yapmaz.
A lot of people believe terrible things but that doesn't make them true.
Peki, evet, doğru. Bu eller, bu ezikler için çok küçük görünüyor, ama...
Ok, yeah, sure... these hands seem too small for that...
Bu bilgileri iyice incelemem gerekecek ama genel bakacak olursak, doğru söylüyor.
I'd have to study the data, but just eyeballing it, he's telling the truth.
Bu doğru, oy veremiyoruz ama gerçekten orada olup seni desteklemek isterdim.
That's true. We can't vote, but I really wanted to be there to support you.
Evet doğru ama bu son seferki gibi değil.
Yeah, okay, well, this isn't last time.
Bu herkes için doğru bir karar değildi ama benim için doğru karardı.
Now that's not the right decision for everyone, but it was the right decision for me.
Bak bu doğru, onunla beraber yaşıyorum ama yalan söylemedim.
Look, it's true, I am living with her, but I didn't lie.
Daha önce silah kullanmadığım doğru. ... Ama bu beni işe yaramaz yapmaz ki.
I agree that I've never used a gun before... but that doesn't mean I'm useless, sir.
Ama bu nasıl- - Bu doğru olamaz.
But how could - - look, this - - this can't be right.
Beni arayıp Rachel'ın cinayetiyle ilgili bir bilgi vereceğini söyledi Jensen'ı... ama telefonda konuşamayacağını söyledi, bu yüzden oraya gittim ve şimdi anlıyorum ki benim doğru yerde doğru zamanda olmamı garantilemeye çalışıyormuş.
He called me to tell me he had a lead in Rachel's murder... but he wouldn't tell me anything over the phone, so I went there, and now I just...
Doğru, ama bu aşamada, hepsi tahmin.
Right, but at this point, that's all speculation.
Ama bu yeterli değildi, doğru mu?
But that wasn't enough, was it?
ama bu doğru değil 56
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17