English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ A ] / Annen

Annen traduction Anglais

33,140 traduction parallèle
Annen burada.
Your mom's here.
Annen evinizine bir şeyin musallat olduğuna inanıyor, hımm... bir varlık.
Your mother believes that your house has been visited by, um... a presence.
Annen mucize gerçekleştirilen Our Lady of Mount Carmel'i onurlandırmak istedi.
That's what your mother wanted, to honor Our Lady of Mount Carmel who performed the miracle.
Ve iyikide yapmışım, çünkü, annen bana seni verdi erkek bir evlat.
And I did well, because your mother gave me you, a son.
Annen soğuk görünüyor.
- Your mom seems chill.
Annen nasıl?
How's your mother, feeling better?
Annen sana emanet, tamam mı?
Take good care of your mommy, okay?
Jackson, annen kayıp.
Jackson, your mother's missing.
Sepati duyuyoum Jackson Ama korkarım ki annen kayıp vaka.
I sympathize, Jackson, I do, but I'm afraid your mother is a lost cause.
Annen.
Your mother.
Annen haftalardır semptomları azaltmak için kendi kendine ilaçlar kullanıyormuş.
Your mother had been self-medicating for weeks, trying to reduce her symptoms.
Annen beni terketti.
Your mother left me.
İnanması güç belki senin için yaptığım her şey sen ve annen içindi.
I know this may be hard for you to believe... but everything I've ever done was for you and your mother.
"Ne olursa olsun, kahraman olan, akşam yemeği için zamanında evde olur." Annen bunu ne zaman yemeği kaçırsam söylerdi.
"Against all odds, a hero still makes it home in time for supper" " Your mother used to tell me that whenever the pot roast was getting cold.
Üzgünüm, Raimy, o senin annen.
I'm sorry, Raimy, it's your mom.
Geçen gece, Tiffany'de olduğunu söyledi, çünkü annen alkollü araç kullanmaktan nezaretteydi?
Last night, he told me he was at Tiffany's because your mother was in jail with a D.U.I.?
Kasabalı! Duyduğuma göre annen kamyoncularla restoranın arkasında işi pişiriyormuş.
Hey, Townie, I hear your mom gives truckers handles at the diner.
Gördün mü bak, annen nasıl güzel vakit geçirilir biliyorum diyorsa, annene güvenmek zorundasın.
See, now, you have to trust your mama when she says she knows how to have a good time.
Annen nerede?
Where's your mom?
Ben de seni annen gibi biri sanıyordum.
Now, I thought you were your mother's son.
Annen ne dedi?
Well, um, what did your mom say?
İstersen ailenden birilerini yanına çağırabiliriz Kara. Annen olabilir mesela.
Kara, we can get someone from your family, your mom, maybe?
Ne kadar kötü olursa olsun annen seni her zaman affedecek.
Your mom will always forgive you no matter how bad it gets.
Tam bir baş belasıymış, annen.
She's a hot piece of ass, your mother.
Annen iş çıkartıyor.
Your mom's a piece of work.
Sonra annen ne yaptı?
What'd your mom do next?
Flora, annen veya baban o gece seni hiç gördü mü?
Flora, did your mom or your dad ever see you that night?
Senin annen nasıl?
What's your mom like?
- Annen küfrettiğini biliyor mu?
You kiss your mother with that mouth, Cross?
Annen mi?
Your mom?
Annen ve babanla çok zor oluyor.
It's really hard with your parents.
Annen burada öldü.
Your mother died here.
Ve son öldüreceğimiz kişiler Babam sonra sen ve ardından Annen olacaktı.
And the last kills was gonna be my dad, and then you, and then your mother.
Sen annenin karnındayken annen parti yapmayı severdi.
♪ Momma liked to party when you were in her belly ♪
Chris, ben annen.
Chris, this is your mother.
Aşk yarışında bazen birden fazla kazanan olabilir. Tıpkı annen, arkadaşı Linda ve Linda'nın kız kardeşi Stacey gibi.
Sometimes in the, uh, pageant of love, there can be more than one winner, like your mom and her friend Linda and sometimes Linda's sister, Stacey.
Sorun şu ki annen bu tacı başkalarıyla paylaşmak istemiyor.
The point is, your mom doesn't want to share the crown.
Annen yemek zilini çalıyor.
That's your mama's dinner bell ringing.
Böyle sürekli annen kıçımın dibinde yaşıyorum. O çok despot bir kadın.
I've always had your mother on my back, she's been so oppressive.
İlginç olan şu ki, bütün hayatım boyunca annem gibi olmamak için uğraştım ama bir şekilde annen gibi oldun Alison.
What amazes me, though, is that I spent my whole life trying not to become my mother, and, um... somehow that's... You haven't become her, Alison.
Annen gelmene izin vermez sanıyordum.
I thought your mum wouldn't let you come.
Annen Vivian'la evlendim. İki yıl sonra kardeşlerin oldu.
I married your mother, Vivian, and then two years later, we had your brothers.
Yaparsan annen vedalaşamadan seni kaybetmiş olacak.
Then your mum would have lost you without saying goodbye.
Annen için bir şeyler seçtikten sonra beni alır mısın?
Do you want me to pick up that linen for your mother?
Okul aradı ve annen burada değildi, o yüzden ben açmak zorunda kaldım.
School called, and your mother wasn't here, so I had to answer it.
Annen ile ben seni askeri bir okula göndermeye karar verdik.
Your mother and I have decided that we're sending you to a military boarding school.
Annen teyzenin yanına gidince benden yapmanı istemişti.
Your mother told me to do it while she was away at her sister's.
Annen.
Mom.
- Oh, annen de gelsin.
- Shh!
- Annen nerede?
Where's your mother?
Annen haklı.
And your mom is right.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]