Bakıyorum da traduction Anglais
1,814 traduction parallèle
Bakıyorum da Uk-kwan seni bir güzel benzetmiş.
I see Uk-kwan knocked you up pretty good.
Bakıyorum da bugün burası oldukça dolu, garson efendi.
I see you have a full house today, waiter.
Bakıyorum da iyileşmişsin.
I can see you're feeling better.
Bakıyorum da Kate taşınmış.
I see Kate moved out.
Bakıyorum da ayağa kalkmışsın.
Uh... back on your feet, I see.
- Bakıyorum da idare ediyorsun.
- I see you're managing.
Bakıyorum da çok dikkatlisiniz Bay Smith.
You're on the ball, Mr Smith.
Ama şimdi bakıyorum da, bu ev benimkine on basar.
I mean, this setup is so much better than my place.
Yüzüne bakıyorum da sanırım gelecek pek parlak değil.
From the look on your face, I take it the future isn't so bright.
Bakıyorum da, krallar gibi yaşıyorsunuz.
You must make a good living.
Çaldığınız müzik baya güzel bakıyorum da.
Looked like you were playing some good music out there.
Sonuçta bir baba olacağım ve bakıyorum da bu şeyler inanılmaz derecede pahalı.
Dude, now that I'm going to be a dad, I'm realizing how expensive this baby stuff is.
Bakıyorum da aleminiz güzel geçmiş.
Oh, I see the moving in went well.
Ruiz, bakıyorum da odacığından çıkmana izin vermişler.
Ruiz, I see they let you out of your cubicle.
FBI arkadaşınla iyice bağlanmışsınız bakıyorum da. Tamam, bak aramaya devam et Moz.
Oh, your FBI friend keeps you on a tight leash.
Ama bakıyorum da kendininkini kaybetmişsin.
But I see... you lost yours.
Dönüp bakıyorum da pek iyi bir fikir değilmiş.
In retrospect, I'm not so sure it was a good idea.
Wimber, bakıyorum da hepsini halletmişsin.
you were quite thorough.
Yıldızlara bakıyorum da.
I am looking at the stars.
Bakıyorum da hala fırtına çiziyorsun.
Still painting thunderstorms, I see.
Ama bakıyorum da herkes salatadan memnun görünüyor, değil mi?
But, uh, everyone seems to be loving the salad, right?
Bakıyorum da Brezilyalıyı kapmışsın.
ALL RIGHT. I SEE YOU GOT THE BRAZILIAN.
Demek istediğim, etrafıma bakıyorum da, cennet gibi. Cennetin ıslak bir parçası sanki.
I mean, I look around and it's like heaven, just a wet little slice of heaven.
Bakıyorum da arkadaş edinmişsin.
Well, I see you made a friend.
Bakıyorum da bir arkadaşını getirmişsin.
Oh, I see you brought a friend.
Bakıyorum da bugün sıçan delikten çıkıyor.
Today, the rat has come out of the hole.
Bakıyorum da...
Well, I spy...
Bakıyorum da prensesin için geri dönmüşsün.
I see you've returned for your "Princess".
Ne bencillik ne başka bişey Şimdi gençlere bakıyorum da kalbim kanıyor
There's no ego, no attitude, I look at these young people today, my heart bleeds.
- Bakıyorum da sen artık öyle yapıyorsun.
- l see you're starting to mind yours.
Bazen bakıyorum da sanki kendisini Antonio'nun yerine koyuyor.
Sometimes I have the impression he walks in Antonio's shoes.
Bakıyorum da hakimiyete giden yolu öğrenmişsin.
- I see you've learned the ways of the imperium.
Bakıyorum da tekrar ilgini çekebildim.
I see I have your attention again.
Bakıyorum da en güzel kıyafetlerinizi giymişsiniz.
I see you've come out of the closet. Nice outfits.
İkinize bakıyorum da gitmesine izin vermeniz çok mu zor?
By the looks of you two, it seems like it's hard to resolve this. Can't you just let her go?
Şu an üç köşeden görüntü sağlayan üç kameradan da bakıyorum.
Okay, now I've got all three video cameras from the three corners synched up.
Bir süre bakınıyorum, sonra da gidip uyuyorum.
Watching for a while, then off to sleep.
San Francisco'da bir hastane acilinde Pennsylvania'dan bir kızla tanışıyorum. İşe bak.
I meet a girl from Pennsylvania in an emergency room in San Francisco, that's... crazy world.
Şartlara bakılırsa savcının ceza için bastıracağını sanmıyorum.
Given the circumstances, I don't think the DA will press charges.
Bakın, ben sadece kafamı aşağıda tutmaya ve Kanadalı aksanımı bastırmaya çalışıyorum.
Look, i'm just trying to keep my head down and suppress my canadian accent.
Biliyor musun, bazen senin gözlerinin içine bakıyorum ve düşünüyorum kendime ne kaltak birisin diyorum ve biliyor musun saçlarımdan da nefret ediyorum.
YOU KNOW, SOMETIMES I LOOK AT THINGS THROUGH YOUR EYES, AND I THINK... WHAT AN ASSHOLE I AM AND, YOU KNOW,
Bakıyorum da sevgilimle tanışmışsınız.
- How are you? Ah. I see you've met my better half.
- Bakıyorum ve tüm gördüğüm 50 yaşın üstünde insanlar ve bizi dava edilmekten kurtarmak için yeteri sayıda genç çalışan...
- I'm looking and all I see are people who are over 50 With enough young ones unable to protect us from litigation.
Bebek bakıcısına vereceğin bin'liğin olduğunu da sanmıyorum.
I don't know that you've got 1,000 bucks to give the babysitter.
Ona bakıyorum ve o da bana bakıyor. Sanki benim vicdanımmış gibi. Sonra kendimi onunla konuşur buluyorum.
So I look and he's staring at me, like he's my conscience.
- Bakıyorum arkadaşını da getirmişsin.
- So, I see you brought your friend.
Etrafıma bakınıyorum da dostum buradaki tüm bekârlar bizi tanımak istiyorlar özellikle de şuradaki haşin kızıl.
I mean, look around, pal. Every single person here wants to know who we are, especially that spunky-looking redhead over there.
Tery ve Dianne e gidince bakıyorum 6,7 mil ediyor o da.
I checked the mileage when he goes to Tery and Dianne's house. That is 6,7 miles.
Kitabımız da var bakıyorum.
Lots of books.
Kitapçıda yığınlarca kitaplarınla falan kendi başına yaşamak hoş olmalı. ama, bak ben aslında bir kariyerimin, ve bir karımın ve bir sevgilimin olmasını ve bilmiyorum sonra boşanmayı ve ereksiyon olamadığım, sinsi vakalarla dolu bir orta yaş geçirmeyi planlıyorum.
It must be nice living at the bookstore by yourself with all your stacks of books and all that, but, see, I actually plan on having a career, and a wife, and a girlfriend, and, I don't know, a divorce
Bilgisayar çıktılarına da bakıyorum ama Kevin Peterson adında kimseyi göremiyorum.
I'm looking at my computer printout and I don't see a Kevin Peterson.