Düsünmek traduction Anglais
9,497 traduction parallèle
Başına bir şey geldiğini düşünmek istemiyorum.
I don't want to think something happened to her.
Geleceğimi düşünmek zorundayım.
I've gotta think about my future.
İkiniz onların pençesine düşseydiniz size yapacaklarını düşünmek bile bana ürperti veriyor.
Oh, if you two ever fell in their clutches, I shudder to think what they'd do to you.
"Wow", "Gol attım, attım." diye düşünmek...
Like, "Wow," just thinking, " I've scored, I've scored.
Hayır, bunu düşünmek için elimizde bir neden yok.
No. No reason to think that.
- Hayır, şu an düşünmek zorundasın. tamam mı?
- No, you have to, all right?
Düşünmek için bir saniye ver.
Let's just think this through a second.
-... düşünmek zorunda kalacağım. - Gerçeği söyledim.
I've told you the truth.
Düşünmek için zamana ihtiyacım var.
I need time to think.
Ama düşünmek için zamana ihtiyacım var.
But I'd like some time to think it over.
Daha çok insan ona kulak verseydi gezegenin kurtarıcısı olacağını düşünmek hoşuma gidiyor.
I'd like to think if more people had listened to him, he could have been the planet's savior.
Düşünmek için buraya gelirim.
This is where I come to think.
Aslan gibi düşünmek en zayıfı olabilir.
Though like a lion, it may take the weakest first.
Çocuk düşünmek hiç de mantıklı değil.
It's unrealistic to think about children.
Bununla birlikte, siyasetin içindeki biri geleceği de düşünmek zorunda.
At the same time, in politics, one should consider the future.
İsa'yı bisiklet sürerken düşünmek biraz saygısızlık olarak görülebilir sanırım.
Well, I suppose the image of Christ riding a bicycle could seem a little bit disrespectful.
O yüzden çocuğun babasının kim olduğunu tekrar düşünmek isteyebilirsin.
So you might want to rethink who the father is.
Onun programına yaptığın başvuru hakkında bir kere daha düşünmek isteyebilirsin.
You may want to rethink your application to his program.
Tüm bunların arkasında onun olduğunu düşünmek için...
It wouldn't be a stretch to think that maybe he's behind...
Tamam, o zaman bunu düşünmek için uçakta bol bol zamanın olacak.
Okay, well, you're gonna have a lot of time on the plane to think it through.
- Eğer ı'm deli düşünmek edeceksin.
- You're gonna think I'm crazy.
Pekâlâ, işlerin çok beter gözüktüğünün farkındayım ama düşünmek için bir dakikaya ihtiyacımız var.
Okay, I know things seem really bad right now, but we just need a minute to think.
Düşünmek için beynimi bile yormadan pas geçiyorum.
After zero consideration, I'm happy to say, "hard pass."
Zor zamanlarda geçmişi yani medeniyetimizi hayal dahi edemeyeceğimiz bir zenginliğe boğan petrol ve gaz dönemini düşünmek çekici gelebilir.
In difficult times it is tempting to look back to the age of oil and gas, which brought parts of our civilization unimaginable wealth.
Düşünmek veya endişelenmek zorunda değilim.
I don't have to think, I don't have to worry.
Şimdi, bana eski kafalı diyebilirsiniz... Ama ben bu işte beraber olan kardeşler olduğumuzu düşünmek istiyorum ; ... birbirini ve Kappa Evi'nin şerefli geleneklerini korumak için kardeşlik bağıyla bağlı olduğumuza.
Now, call me old-fashioned, but I choose to believe that we are sisters who are in this together, bound by a sisterly duty to protect one another and to protect the proud traditions of Kappa House.
Aslında, düşünmek için fazlasıyla zamanımız olacak çünkü Connecticut'a gidiyoruz.
Actually, we'll have plenty of time to think,'cause we're driving to Connecticut.
Ama bu kadın hakkında bildiğim şeylere bakılırsa, seninle ilgili önlemler almayacağını düşünmek mantıksız.
But given everything I've learned about this woman, it's not unreasonable to think she'd take measures against you.
Normal bir hayata sahip olacağımı düşünmek...
It means that it's ridiculous for me to think that...
Tekrar en tepeye çıkmayacağımı düşünmek bir hata olur.
It would be a mistake to think that I will not be back on top.
Fırsattan istifade edebileceğini düşündüğün için Leah'ı bana getirdiğini düşünmek hiç hoşuma gitmez.
I would hate to think that you only brought Leah to me because you thought you might exploit the opportunity.
Sanırım bunu düşünmek gerek.
I suppose it is something to think about.
Bunu iyice düşünmek gerek.
This is a lot to think about.
dürüst olmak gerekirse, düşünmek bile kendimi öldürmek istememe neden oluyor beni 3 ay boyunca çıplak, görmesini istemiyorum, en az.
Honestly, the thought of it makes me want to kill myself. I don't want him to see me naked for another three months, at least.
Afganistan'ın bizi nasıl etkilediğini düşünmek için nadiren durduk.
" journalists and political advisers who passed through it.
Ama sadece birkaç tanesi Ruslara 20 sene önce olanların, kendilerine de olabileceğini düşünmek için durdu.
But few of them stopped to think whether what had happened to the Russians 20 years before might also happen to them.
O ve babasından ayırıldığını düşünmek.
That and the thought of him being taken away from his father.
Her şeyi böyle detaylı şekilde düşünmek yorucu bir şey olmalı. Kendi öldürme içgüdünü inkâr edip onları bırakmak...
It must be so exhausting overthinking everything, denying your own urge to kill and just be done with theme.
Düşmanla nasıl başa çıkacağını düşünmek onu durdurmanın ilk adımıdır.
Outthinking the enemy is the first step to outfighting them.
Dinlenip düşünmek için bir fırsat olarak algıla.
Just take this as an opportunity to relax and reflect.
Öyle saçmaydı ki onları düşünmek bile kendimi kötü hissetmeme neden oluyor.
Doubts so ridiculous that I actually feel bad for even having had them.
Aksini düşünmek için çok çabaladım.
I told myself over and over... to just think of you as a stranger.
Düşünmek için biraz zaman verin.
Give us a little time to think about it.
Ne söyleyeceğini düşünmek için, güzel, uzun bir araba yolculuğun oldu, o yüzden bahaneler uydurma.
You had a nice long car ride to think about what you're gonna say, so don't make any excuses.
Bunları bir döngü olarak düşünmek gerekir.
These things go in cycles.
Bunu düşünmek için zaman var.
You got time to think about it.
Düşünmek güçlü yanların arasında değil, bu yüzden yemeğini yemeye devam et.
Thinking isn't your strong suit, so just keep eating your food.
Asıl önemli olanları düşünmek dışında her şey için boşa vakit harcıyorum.
I mean, I waste so much time thinking about everything but what really matters.
İnsanlar mutlu olduklarını düşünmek istiyorlar.
People like to think that they're happy.
Çünkü hiç kimse ebeveynleri sevişirken düşünmek istemez.
But nobody likes to think of their parents having sex.
Keşke bunu hiç düşünmek zorunda kalmasaydım.
I wish I didn't have to think about this.
düşünmek 24
düşünmek mi 21
düşündüm 122
düşünüyorum 297
düşünüyorsun 44
düşün 451
düşünün 108
düşüneceğim 105
düşünmüyorum 81
düşünceler 16
düşünmek mi 21
düşündüm 122
düşünüyorum 297
düşünüyorsun 44
düşün 451
düşünün 108
düşüneceğim 105
düşünmüyorum 81
düşünceler 16
düşünmedim 36
düşünemiyorum 69
düşünceli 20
düşünme 63
düşünürüm 38
düşünüyor 23
düşüneyim 58
düşünmeliyim 39
düşünmem lazım 60
düşünüyordum 129
düşünemiyorum 69
düşünceli 20
düşünme 63
düşünürüm 38
düşünüyor 23
düşüneyim 58
düşünmeliyim 39
düşünmem lazım 60
düşünüyordum 129
düşününce 41
düşünüyorum ki 20
düşünüyor musun 27
düşünsenize 76
düşünsene 342
düşünüyorum da 210
düşündüm de 330
düşündüğüm gibi 49
düşün bunu 33
düşündüm ki 259
düşünüyorum ki 20
düşünüyor musun 27
düşünsenize 76
düşünsene 342
düşünüyorum da 210
düşündüm de 330
düşündüğüm gibi 49
düşün bunu 33
düşündüm ki 259