Gün traduction Anglais
192,527 traduction parallèle
Her gün hile yapamazsın.
You can't cheat every day.
Bir gün buna mecbur kalacağımı biliyordun.
You always knew that one day I'd have to- -
Teyzecik seni tüm gün boyunca seviyor.
Auntie loves you all day long.
Tatlı şeyler, önce güzel hissettirir, fakat ertesi gün bir tür, karın ağrın vardır?
Sweet stuff, and at the time it feels great, but then the next day you got, like, a tummy ache?
Sana bütün gün burada durup ekonominin iniş çıkışlarını anlatmayacağım?
I'm not gonna just stop the whole day and explain the ins and outs of the economy to you, all right, now?
Malikânemizde üç gün geçirdiğin için onu mu alıyorsun?
You get that for living in our mansion for three days?
Uzun bir gün oldu, öyleyse neden hepimiz yukarı gidip pijamalarımızı giymiyoruz?
Hello, Grandma. Now, it has been a long day, so why don't we all go upstairs and change into our PJs?
Umarım acı ve şişkinlik bir kaç gün içerisinde geçer ama eğer geçmezse bu çok daha ciddi anlamlar taşır. Verimsizlik bile olası.
Hopefully the pain and swelling will subside in the next few days, but if not, that could mean something more serious, maybe even infertility.
Birkaç gün sonra da bir çöp kamyonununa atıldı.
Then he wound up a few days later in the back Of a garbage truck, getting crushed
Ben'in bütün gün ormanda kendi kendine konuşmasının sorumlusu sizsiniz.
You're the reason Ben is out in the woods all day just talking to himself.
Dört gün sonra bir RSH'de * ayıldığımda saçlarımı Lou Diamond Phillips olduğunu sanan birine ördürüyordum.
I came to, like, four days later in a mental institution getting my hair braided by a woman who thought she was Lou Diamond Phillips.
Yaralayıcı bir gün oldu.
You took some tumble today.
Ne demek son gün?
- What are you talking about, last day?
Sabrina'nın kurnazlığı ve cazibesi sayesinde öğrendik ki Oliver her gün, öğlen yemeğinden sonra bronzlaşmak için havuza gidiyor.
Thanks to Sabrina's cunning and charm, we know that Oliver goes to the pool every day after lunch to work on his tan.
Ansel her gün bana aklımda öğretmeye devam ediyor.
Ansel continues to teach me every day.
Bunun yerine, beni cehenneme sürdün. Her gün yeni bir iblis adlarını etime yaktı.
Instead, you banished me to a circle of Hell where every day a new demon burned their name into my flesh.
1781'de yazıldı, Ölümün atlısıyla karşılaşmamdan birkaç gün önce.
These were written in 1781, mere days before I first met the Horseman of Death.
Ve bir gün, FBI'daki kontaklarımdan biri bana 250 yaşında bir adam hakkında söylentilerden bahsetti.
Then one day, one of my feelers at the FBI tells me he got wind of a 250-year-old man.
Birkaç gün sonra Brad'le dünya turuna çıkacaklar... Bir yıl boyunca onunla uğraşmana gerek kalmayacak.
But she and Brad are leaving in a couple days for their around-the-world tour, so you won't have to deal with it for about a year.
Bir gün evleneceğimizi düşününce elini sıksam çok soğuk gelir... Connecticut'a taşınırız... Köpeğimiz Dude, Emma ve oğullarımız Bennie, Benjamin, ve Benzo'yla.
I mean, a handshake seems super cold considering we are gonna be married one day and... probably move to Connecticut with our dog, Dude, Emma, and our three boys...
- Daha tanıştığımız gün ona çip taktım.
I had him chipped like a dog the day I met him.
Gün
Day-ay-ay-o!
Ama iki ordumuzdan da rica ediyorum yaralılar savaş alanından alınabilene kadar dost olun ve ateşkes yapın. Gün gelir ;
But I implore both of our armies for this one moment to come together as allies and honor a ceasefire so that the injured may be removed from the field of battle.
cesaretimizi yitirebiliriz dostlarımızı yüzüstü bırakıp, kardeşlik bağlarımızı koparabiliriz. Ama bugün, o gün değil.
There may come a day when our courage fails us, when we forsake our friendships and break the bonds of fellowship, but today is not that day.
Bir gün ısmarladı.
One time, he did.
Kali-diyarında her gün hafta sonu
♪ Every day in Cali land is a weekend ♪
Resitale dört gün var ve herkes izleyecek.
The recital is four days away, and the world will be watching.
Gösteriye dört gün var ve Felicia uluslararası yıldız olmak üzereymiş.
The show was four days away, and Felicia was on the brink of becoming an international star.
İki gün sonra 100,000 olmuş...
Two days after, she had 100,000,
Bir gün kahramanım.
One day, I am hero.
İki gün önce Bobby'nin anaokulundan aradılar.
Then two day's ago, Bobby's preschool called me.
DNA makinelerinin algoritmalarını çalıştırmaları neredeyse bir gün sürüyor.
DNA sequencing machines to run their algorithm?
Öyle olacaktı. Birkaç gün önce başka birinin teklifini kabul etmemiş olsaydı.
Yeah, would have been, if she hadn't accepted the invitation of someone else a few days earlier.
Helen 10 gün önce bünyesinde 20 uyku hapıyla arabasında ölü bulunmuş... -... ve intihar olduğu düşünülmüş.
Helen was found dead in her car 10 days earlier with 50 sleeping pills in her system and it was ruled a suicide.
Çok uzun bir gün oldu.
It's been a really long day.
Müdür onu gün boyu görmemiş.
Castenada : Manager says he hasn't seen her all day.
Barker bodrumda bir gün geçirdikten sonra açılır diye düşündüm.
I thought Barker would crack after one day in that basement.
Bunun yanında, ciddi bir sorunu gün yüzüne çıkardı.
In spite of that, he has raised a real issue here.
Sanırım, o gün kötü bir şeyler yemiş olmalıyım.
I think I must've eaten something bad that day.
Bütün gün hastalarla uğraşıyorum.
I've got to see patients all the time. - Sorry. I don't want to interrupt you.
Tuniği temizleme görevini yerine getirerek her geçen gün ona daha çok benziyorum.
I am becoming more like him by the day-observe the clean tunic.
Uzun bir gün olacak.
It's going to be a long day.
Tarlalarda sıkışan, yaz mevsiminde yanan. Kışın titreyen Her gün çalışan zavallı insanlar bunlar.
You have a poor wretch, toiling in the fields, burning in summer, shivering in winter.
Birkaç gün önce bana, Fidye.
You asked me some days ago if I agree with the payment of a ransom.
Öyle ki bir adam ertesi gün çalışabilir, Ve kılıçlarda kılıç kalır.
It is so a man can work the next day, and swords remain in scabbards.
Ama bir gün, kılıcım Bebbanburg'a ait olacak.
But one day, my sword will belong to Bebbanburg.
Tüm gün böyle mi olacaksın?
Are you going to be like this all day?
İki gün.
Two days.
İki gün, bir şey olmadı bu.
It's two days, you haven't had anything.
Geçen gün olan şey için özür dilemek istedim. Yani, öpücük...
I wanted to apologize for what happened the other day- - the kiss.
Gün
- day-o!
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192