Ilk traduction Anglais
171,762 traduction parallèle
Bu, Carol Anne'in tezgahlayamayacağı ilk iş olacak.
This will actually be the first thing that Carol Anne can't counter!
Neyse, hepimiz paramızı dümdüğe koyduk ilk tur için atımızı seçtik.
So, anyway, we'd all put in our diddlum money and chose a horse each for the first round.
Getireyim, bugün ilk günüm.
I'll get you some. It's my first day. So...
Ben söyleyene kadar içeri ilk giren adamı vuracağım.
I will shoot the next person who walks through that damn door until you tell me.
Elbette, 14 çividen hangisinin ilk olduğunu söylersen.
Sure, if you can tell me which of the 14 nails went in first.
Yarın ilk iş, özel dedektife onu kimin tuttuğunu soralım.
First thing tomorrow, we'll ask our P.I. friend who hired him.
Bak, ilk başlarda sana kızmıştım çünkü bunu bana neden yaptığını anlamamıştım.
See, at first, I was... I was mad at you because I-I didn't understand why you would do that to me.
Ve onunla ilk oynama şansımızı finallerde kazanacağız.
And the first chance we'll get to play her is in the finals.
Bu noktada, muhtemelen ilk olanı dolabının arka kısımlarına koydun.
At which point you probably put the first one in the back of your closet.
- Ralph annene ilk mikroskobun gibi davranamazsın evlat.
Hey, Ralph, uh, you can't treat your mom like your first microscope, kid.
Rocinante'yi ilk kez sürdüğün zamanı hatırlıyor musun?
Do you remember the first time that you cantered Rocinante?
Bu gemiye ilk kez bindiğimde... bana söylediğin şeyi hatırlıyor musun?
Do you remember what you told me the first time I was on this vessel?
Ama şimdiye kadar... ilk defa... bu benim için sorun değil.
But, for the first time in... well, forever... I'm okay with that.
Üstelik bu ilk erkek arkadaşı.
And this is her first boyfriend.
Belki de taşındıktan sonraki ilk birkaç ay izleyeceklerdir.
Maybe they watch him for the first couple of months after they move in.
Ben ilk oynadığımda topu o kadar hızlı attım ki yandaki alana girdi ve başkasının lobutlarını devirdi.
The first time I bowled, I threw the ball so hard it went into the lane next to me and knocked down some other guy's pins.
İlişkimizi pek iyi değerlendiremediğimi biliyorum ama sen gerçekten harika bir kadınsın. Senden gerçekten çok hoşlanıyorum, bunu bildiğini de biliyorum. Ben sadece ilk tanıştığımızda her şeye yanlış başlayalım istememiştim.
I know I haven't handled things, um, perfectly, but... you're a really terrific woman, and I-I really like you, and I know you know that... and I-I just didn't want to get off onto the wrong foot
Ülkemiz içinse Moskova'ya ilk gidenin evrakları ayarlaması gerekecek.
As for the State, whoever comes to Moscow first will have to file the paperwork- -
Dün gece, uzun zamandır ilk defa sabaha kadar uyumuşum.
I slept through the night yesterday for the first time in like... forever.
Onları vurduğum ilk sefer.
That I shot them.
"The Beast from a Belly of a Boeing" tv'de ilk kez.
"The Beast from a Belly of a Boeing" airing live.
Ben hostesim, ilk yardım biliyorum.
Here, I'm a stewardess, I know first aid.
- Burada ilk yardım çantası var mı?
- Is there a first aid kit?
Sanki ilk okuldaymışız gibi köşelerde fısıldaşmalarınızdan ve benden sır saklamanızdan bıktım usandım artık.
I am sick of you whispering in corners and keeping secrets from me like we're in bloody primary school.
Gömleğin ilk düğmesi iliklenmemiş ve sakalı var.
A button down and a beard.
Şimdi bu sizin ilk suçunuz,
Now, given that this is your first offense,
Onu bölersin, gösteriye ilk çıkan ve son çıkanla onu paylaşırsın.
And you break it, and share it with the opener and the headliner.
Hepinizi ilk tanıştığımız günden çok daha fazla seviyorum ve birbirimizi her an terk edebilme özgürlüğümüzün olduğu gerçeği... bunu daha da güçlü kılıyor.
I love you all far more deeply than the day we first met, and the fact that we all still have the free will to abandon each other at any given moment... makes it all the more compelling.
Ben ilk müşterinizim.
I'm your first customer.
Annenin dikkati dağınıktı ama sırf orada olmak, bebeğin ilk gülüşünde yani...
You know, Mom's distracted, but just to be there. You know, for baby's first laugh.
Pazartesi ilk işim bu olacak.
First thing Monday. Mmm.
Buluştuğumuz ilk gece, sen tuvaletteyken telefonunu hacklemiştim.
I hacked into your phone the first night we were together when you were in the bathroom.
İlk size söylemek istedim.
I wanted to tell you first.
- Yarın sabah... -... gönderirim. İlk iş.
I can get it wired tomorrow morning, first thing.
İlk konuşmamızda bize her şeyi anlattın mı Piper?
Did you tell us everything the first time we talked to you, Piper?
İlk önce ona bir çay yapayım.
I'm going to make him a cup of tea first.
İlk kez mi oynuyorsun?
Is this your first time playing?
İlk hamlemiz polis araçlarını durdurmak için at savunmasıydı.
And our first move was a knight block to cut off the cop cars.
İlk mikroskobunu hatırlıyor musun?
Do you remember your first microscope?
- İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun?
Do you remember when we first met?
İlk fırsatta Oklahoma'ya gideceğiz.
We'll get to Oklahoma as soon as we can.
Matthew'dan ilk tanıştığımızda hoşlanmıştım.
You know, I had a crush on Matthew when I first met him.
Birinci sınıfa başladığın günü hatırlıyorum da "Ona bir kurşun kalem, bir defter, bir de beyin lazım" demişti "İlk ikisini siz alın, üçüncüsü zaten bolca var kızda."
I remember the day you started first grade. He said, " You need a pencil, a notebook, and a brain. You buy her the first two.
İlk defa bu gece peşimde birilerini yakaladım.
That's why I go out of state.
İlk seferinde o kadar çok içki içirdiler ki ayakta zar zor duruyordum.
The first time, they gave me so much to drink, I could barely stand up.
İlk seferi mi?
The first time?
İlk eşimden bir tane var Darla,... sonrakinden iki tane, Monica and Ivy.
Uh, well, I have, uh, one by my first wife, that's Darla, and then two, Monica and Ivy, by my ex.
İlk karım da diyabetliydi.
My first wife was a diabetic.
İlk olarak ateşi ben yakacağım.
For starters, I'll build the fires.
İlk ticari gayrimenkul oluşumum.
My first commercial real-estate development.
- İlk kötü kararları seni tutmaktı.
- First was hiring you.