English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ O ] / O kadar

O kadar traduction Anglais

129,971 traduction parallèle
Bu aileyi ne kadar çok anlarsak,... o kadar güvende oluruz.
The more we understand this family, the safer we are.
Adamı görmedim... Adam... Adam o kadar da...
I didn't see the man... the man... the man at all... at all... at all.
Bugün, adamı o kadar da görmedim.
Today, I didn't see the man at all.
İşte o kadar.
That's the end of it.
Babamla ne kadar çabuk konuşursam, onu da o kadar çabuk geri alırız.
The sooner i talk to my father, the sooner we get her back.
O kadar süre burada kalmayacağım.
I'm not gonna be here for that long.
Tamam, yeter o kadar.
That's enough. That's enough.
O kadar hızlı kalkma.
Hey, don't get up too fast.
Babamın o kadar mutsuz olduğuna şaşmamalı.
No wonder Dad was so depressed!
Evet.O kadar ekşi ki dili uyuşturmalı.
Yes. So acidic that it dulls the tongue.
Sinemada tavuklara o kadar para veremeyiz.
Hey, we're not gonna pay movie chicken prices.
Pekala, bak. Max'i o kadar iyi tanımıyorum.
All right, look, I don't know Max that well.
O kadar belli mi?
They're obvious?
Sana bir nükleer bomba getireceğime söz verdiğimi biliyorum ve sözümde duracağım ama bu iş o kadar basit değil.
I know I promised we'd get you a nuke, and... I'm gonna make good on that, but... it's not exactly like running down to the corner store for a loaf of bread.
Büyüdüğüm yerden biraz büyük, o kadar farklı değil.
A little bigger than where I grew up, but not that different.
Aynı zamanda normal şeylere karşı o kadar güçlü değil.
It's also not very strong against normal things.
Ama önerdiğim iyi bir anlaşma bu. Ne kadar direnirsen bebeğini de o kadar riske atarsın.
But this is a good deal I'm offering, and the longer you resist, the greater risk to that child.
Hiç o kadar sessiz bir odada bulunmamıştım.
I've never been in a room so quiet.
O kadar paramız olmadığını biliyorsun.
You know we don't have that.
O kadar kötü ki telaffuz bile edemiyorum.
Pre-so-bad-I-can't-even-pronounce-it.
O kadar çok düşünüyorsun ki eyleme geçmekte zorlanıyorsun.
You're thinking so much, you're finding it hard to act.
Neden o kadar şaşırmış gibisin?
Why you look so surprised?
Ayrıntılara gösterilen özen... O kadar...
The attention to detail is... it's just...
Spotsylvania'da tanıştığımızda Augustus Underwood'un ölümüyle ilgili o kadar çok detayı nereden bildin? Mesela tam olarak öldüğü yeri?
When we met in Spotsylvania, how did you know... so many specific things about Augustus, uh... about Augustus Underwood's death?
Bunu o kadar sevdin ki ne bir anlaşma yapabildin ne de bir ilerleme sağlayabildin.
You loved it so much that you couldn't even make a deal or move a single thing forward.
- O kadar güzel ki.
- She is so beautiful.
Sana kraliçe diyorum çünkü bana o kadar çok demek istiyorsun.
I call you queen because you mean that much to me.
Can almak o kadar kolay olmamalı.
Taking a life should never be easy.
Ve ne kadar uzun sürerse, banka o kadar kapalı kalır.
And the longer it takes, the longer the bank stays closed.
O kadar parası yok.
He doesn't have that.
Ne kadar erken söylersen o kadar iyi.
Sooner rather than later.
Kişi ne kadar önemliyse, o kadar intikam ruhu vardır.
Yeah, see, the more important the person, the more juju in the head.
Güven bana evlat, o kadar da kötü değilsin.
And trust me, son... You ain't that bad.
Dürüst olmak gerekirse o kadar uzak mesafede hayatta kalabileceğinden şüpheliyim ama...
And to be honest, I doubt he's gonna make it that far, but...
Bulduğumda o kadar küçüktü ki ona "Pire" diye isim taktım.
When I found her, she was so small that I nicknamed her Flea.
Ama her zaman o kadar pragmatik biri oldun ki benim zayıf, hain oğlumla evlendin.
But you were always so pragmatic, even to the point of, of marrying my weak, traitorous son.
Bu gece kalabilir ama o kadar.
He can stay here tonight, but that's it.
Sadece biraz atıştılar o kadar.
They just had a small disagreement, that's it.
O kadar öfkeli bir katil olması mantıklı görünmüyor.
It certainly doesn't make sense for a killer with as much rage as we've seen displayed.
- O iş o kadar kolay değil.
Afraid it's not gonna be that simple.
Başkanım, o kadar derin ve tehlikeli bir komployla karşı karşıyayız ki kimseye güvenemeyiz.
Mr. President, we're dealing with a conspiracy that's so deep, so dangerous that nobody's safe.
O kadar iyisin demek.
That good, huh?
Henüz geleli o kadar olmadı.
I-I haven't been here that long yet.
Biz dönene kadar o yönetecektir.
She'll manage until we return.
Anneni bu kadar sevmemin sebebi, annenin hep senden daha güçlü biri olacak olmasının sebebi şu : Çünkü... o tamamen...
The reason why I like her so much, the reason she's tougher than you'll ever be is because she is... exactly like...
Van, yaptığımız bu cihaz az önce alarm verdi Jack-O-Lantern bu bölgedeymiş güvenlik için bize yeteri kadar zamamı verecek.
Van, this device we've created has just alerted me that Jack-O-Lantern is in the area, giving us enough time to get to safety.
Yani Celina gönüllü olduğunda Paul'un hayal edebileceğin tüm sebepler için şüpheleri vardı. Ama o çocuğu ne kadar çok istediğimi biliyordu.
So when Celina volunteered I mean, Paul had misgivings for all the reasons you can imagine, but he knew how much I wanted that child.
Tanrım, buraya kadar o zaman.
Oh, God. That's it then.
O zamana kadar, yanıtlamayacağız.
Until then, we will not respond.
O zaman istediğin kadar kalabilirsin.
Well, you can stay as long as you like.
Sonra arkadaşın o gemideki her bir kişiyi karınca yuvasına basan bir çocuk kadar kolayca katletti.
So was your friend... He slaughtered every single person on that ship, as easy as a child stands on an anthill.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]