English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ S ] / Sabahleyin

Sabahleyin traduction Anglais

1,277 traduction parallèle
Sabahleyin ağzına dört tane at ve bırak da yavaşça erisinler.
Just pop four in your mouth in the morning and let them dissolve slowly.
Bu konudan bana sabahleyin bahsetti.
He did mention it to me this morning.
Biraz uyu, sabahleyin her şey düzelir.
Get some sleep and it'll all get fixed in the morning.
- Sabahleyin işe koyulacağız.
- We start in the morning.
Bunu sabahleyin konuşabilir miyiz?
Can we talk about this in the morning?
Sabahleyin Dr. Stafford nöbette.
Dr. Stafford's on in the morning.
Sabahleyin ayrılıyorum.
I'll leave in the morning.
Geceleyin hapse atılır sabahleyin de, merhametsizce giyotinde idam edilir.
They're put in prison for the night and brutally guillotined in the morning.
Sabahleyin seni gördüklerinde yüzlerindeki o ışıltılı ifadeyi görmek.
It's just seeing their faces light up in the morning when they see you.
Sabahleyin o kadar kazı, ses çok kötü.
It's an awful lot of digging and hammering early in the morning.
Değişen ne olacak ki ha şimdi gitmişim ya da sabahleyin?
What difference does it make whether I leave now or in the morning?
Kovboy, sabahleyin Scrimshaw'la buluşacak, onu otelden alacaklar.
The Cowboy is meeting with Scrimshaw, they're picking him up at the hotel.
Sabahleyin beni arayıp sana bir mesaj iletmemi istedi.
She called this morning and asked me to give you a message.
Sabahleyin ben içeri aldım.
I let him in this morning.
- Sabahleyin.
- In the morning.
Sabahleyin bir arabaya ihtiyacımız olacak.
We need a car in the morning.
- Sabahleyin aramaya devam ediyoruz.
We are resuming the search in the morning.
Sabahleyin arama ekibine katılıyorlar.
He is joining the search party in the morning.
Sabahleyin Mary ile aramaya çıkmadan önce meydana çıkarmış olmalı.
He must have uncovered it this morning before going off with Mary on the search.
- Peki, sabahleyin ona selamımı söyle.
Well then send her my love in the morning. Righty ho!
Dinle, Beth, Bayan Billings, sabahleyin evde pastayı hazır etmemi istedi.
Look, Beth, Mrs. Billings says I've got to have this cake ready... for Home Ec in the morning.
Sabahleyin cevabımı veririm.
I'll let you know in the morning.
Öyle, ben şu saçma sapan sözleri okumak zorunda kalırken annesi de, sabahleyin kurşuna dizileceğinden ötürü üzüntülerini anlatan bir yazı almak üzere.
Yes, his mother's about to get a note telling her he's sorry she's going to be shot in the morning, while I have to read this drivel.
Al, gerekli belgelerle sabahleyin burada olacağım.
Al, I'll be over in the morning with the paperwork.
* Sabahleyin * * Ateş tüm gece boyunca *
Yes, "whee" indeed.
Sabahleyin çıktılar.
They left this morning.
Generalin emir erine göre, kitap dolu karton sabahleyin geldi askerler ise geceleyin teslim edildi.
According to the General's orderly, the carton of books came in the morning, and the soldiers were delivered at night.
Başçavuş Keegan'ın öldürüldüğü gece kitaplar akşamüstü, "askerler" yazılı kutu içinde teslim edildi. Bu kutunun ise, üzerinde "kitaplar" yazılı olanı yani sabahleyin açmış olduğunuz içinde askerler olmalıydı diyorum.
The night Mr. Keegan was murdered, the books were delivered here in the evening in that box marked "soldiers", and this box, the one marked "books", the box you opened in the morning, sir,
Bardağın kenarı boyunca kremanın katılaşma biçimi, belki bu sabah diyebilirim, fakat sabahleyin siz dondurma yemiyorsunuz, bu nedenle belki dün bir ara olduğunu söyleyebilirim.
And the way the cream has hardened along the rim, I'd say maybe this morning, but you wouldn't use ice cream in the morning, so I'd say maybe sometime yesterday.
Sonra sabahleyin, beni eve götürdü.
And then in the morning, he took me home.
Sabahleyin büroya uğra.
Drop by the office in the morning.
Sabahleyin, haberleri okurlar.
In the mornings, they like to read the news.
Sabahleyin tüm Queens'e mide fıtığı olduğumu anlattı.
This morning she told the entire borough of Queens that I had a hiatus hernia.
Bir kere sabahleyin, bir kere de gece geç vakit.
One in the morning and late at night.
Nurmo'lu çocuklar sabahleyin saldırıp Manastır Tepesi'ni alacaklarmış.
Nurmo boys will attack in the morning and take the church hill...
Sabahleyin işe gelecek misin?
Will you be at work in the morning?
Sabahleyin işe geleceğimi söyledim.
I said I'd be at work in the morning.
Sabahleyin?
In the a.m.?
Bu gece mi, sabahleyin mi?
Tonight or in the morning?
Sabahleyin işe gelmeyeceksin.
You are not coming in to work in the morning.
Onun bir şeyi yok, bunları sabahleyin bulur.
That's all right, he'll find them there in the morning.
Sabahleyin de vardı.
Also in the morning there.
Sabahleyin.
Tomorrow morning.
Sabahleyin kahvaltısını yatağına getirirsin belki.
Perhaps you can bring her breakfast in bed in the morning.
Sabahleyin erken Güneş doğduğunda
Early morning when the sun rose
Soapy küllerini sabahleyin dökmemizi vasiyet etmiş.
Soapy wanted us to drop his ashes in the morning.
Natacha'ya inanıp geldiğime sabahleyin veya Natacha aradığında gitmediğime kızıyorum.
To have believed Natacha and came to not have left this morning, or earlier when she called.
Sabahleyin, annelikleri onları çağırdı.
" In the morning, their stepmother called them.
- Sabahleyin aramamın bir sakıncası var mı?
Do you mind if I call you in the morning? I dont know.
Sabahleyin her şey farklı görünecektir.
Things will seem different in the morning.
Sabahleyin, hepsini ormana götürmüşler.
[Lanzmann] How were they taken into the woods?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]