Tamamıyle traduction Anglais
261 traduction parallèle
Evet işte buradayım İşe tamamıyle hazırım.
Well, here I am. All ready for work.
Şimdi, bir adam herşeyi tamamıyle kendi içinde yaşarsa... Eğer iş ve oyun arasındaki normal dengesi bozulursa... Akıl başkaldırabilir.
Now, if a man lives completely within himself... if he upsets the normal balance between work and play... the mind may rebel.
Kavgadan sonra direkt olarak buraya geri döndüm... ve tamamıyle ne yaptığımı biliyorum.
After that quarrel I came directly back here... and I know exactly what I did.
Çocuklarımıza karşı gerçekçi ve tamamıyle dürüst olmak için... itiraf etmeliyim ki, başka bir planım yok.
To be truthful with the child, I must admit I haven't any other plans.
Sanırım bunları tamamıyle düşündün.
I find that I have completely forgotten the incident.
Tom, Rutledge'ı savunacağın için sana hayranım ama,... çok iyi bilmelisinki, O tamamıyle suçlu.
Tom, I admire you for defending Rutledge, but you might as well know, I think he's as guilty as hell.
Tamamıyle yeni bir gelişme.
An entirely new development.
Ve hepsi kendini adamış kişilermiş, tamamıyle adamış.
But that they're very convinced men - very convinced.
Tamamıyle!
Absolutely!
Ben yeterince öğrettim kız tamamıyle senin...
I've had enough she's all yours...
Bir kısmı Sonny'yi ve eylemini destekliyor, diğerleriyse... gelişmeleri kınıyor ve evliliği maskaralık olarak nitelendiriyor. Ve tırnak içinde "Tamamıyle Gösteriş" olduğunu söylüyorlar.
Some on support of Sonny and hos actoons, others condemnong the present events and callong the marroage a farce, and, quote, "A case of sheer exhobotoonosm." End quote.
Ne yapacağını bilmiyor her zaman ne yapacağı tamamıyle kestirilebilir Wicks'in tersine.
Doesn't know what to do... unlike Wicks... who has always been entirely predictable.
Neredeyse Tüm Koleksiyonum tamamıyle yokoldu veya zarar gördü
Almost all my collection was either destroyed or damaged.
Tamamıyle kısa.
Quite short.
Tamamıyle, 10 poundluk o elmasları düşünmekten dolayı.
It's the thought of all those ten-pound diamonds.
Sen tamamıyle deli misin?
Are you absolutely nuts?
Anne, yaptığım şey tamamıyle güvenli.
Mom, what I do is perfectly safe.
Ve bu adam tamamıyle aklını kaçırmış.
And this guy is completely out of his mind.
Her şey burada, tamamıyle yasal.
HERE IT IS, ALL LEGAL.
Tabi, bu tamamıyle savcıya bağlı
But that's solely up to the prosecutor.
Olay tamamıyle Tanrı'nın kontrolünde.
The issue is in God's hands.
Bu yerlileri izlemek tamamıyle çılgınlık.
Following these Indians is fucking crazy.
Bu andan itibaren o artık tamamıyle bir referans kitabı.
That is strictly a reference book from now on.
Tamamıyle el yapımı ve motiflerine hayran kaldım.
It's all handmade, and I love the inlay.
Belki sonunda, tamamıyle bana uyum sağlayacaksın.
Perhaps in the end, it'll be all of you that have to adapt to me.
- Anlıyor musunuz? - Tamamıyle.
- You include / understand?
Bu günlerde tamamıyle kalp nakli yapılabiliyor.
They can do complete breast transplants nowadays.
İki gün önce tamamıyle bu dine geçtim.
I finished converting two days ago.
Ama kendim de tamamıyle kabahatsiz değilim. Bir generalin, Morcerf Kontunun ve Fransız asilzadesinin böyle bir şey yapacağına...
I can't believe that a general Count of Morcerf and peer of France...
Matrak, hatta kurnazca, ama tamamıyle aptalca.
Amusing, subtle even, but completely stupid
Kaptan, koruma alanı az önce tamamıyle eski haline döndü.
Captain, full containment has just been re-established.
Bu tamamıyle çılgınlık!
This is completely nuts!
Tamamıyle.
Totally
Tamamıyle mı?
Complete?
Tamam, ondan önce, Ougi'yle...
Ohgi is...
Tamam, Rudy'yle gidiyorum.
All right, I'll go with Rudy.
- Tamamıyle.
Perfectly.
Tamamıyle unutmuşum.
I completely forgot.
Jessica'nın Sally'yle kalmasını istiyorsan tamam.
You wantJessica to stay and take care of Sally, that's fine with me.
Eğer dün gece arabaya girmeseydim Jerry'yle konuşma şansını bulamayacaktın bunu unutma, tamam mı?
You're very wrong. If I hadn't gotten in that car, you'd never even have had the chance to talk to Jerry. What?
Baba, ben de Mookie'yle gidiyorum, tamam mı?
Hey, Pop, I'm gonna go with Mookie, okay?
- Tamam, James Mackey'yle yattım!
- Okay, I slept with James Mackey!
Tamam, Ayçiçeği'yle bağlantı kurun ve beni İsviçre'ye ulaştırın.
- Contact Sunflower. Get me into Switzerland.
Conchi, sen Luci'yle kal tamam mı?
Stay with Luci, all right?
Bankacı Charlie'yle senin evde buluşmalıyım, tamam mı?
I gotta meet Clean Face right away.
Tamam. Matty'yle birlikte George'a kahve alın.
- So I want you and Matty to get George some coffee.
Tamam. Vali ve Emniyet Müdürü'yle toplantım vardı. Dinleyin.
All right.
Cumartesi günkü hedef saptama seansı için Pre'yle randevu hazırla, tamam mı?
For Saturday's goal-setting session make Pre my last appointment.
Sana tamamıyle güveniyorum. Napolyon.
Edmond Dantes.
Eğer Chelsea'yle konuşmak istiyorsanız, o artık burada oturmuyor, tamam mı!
If you want to talk to Chelsea, you should really ask yourself why!
Ben Corbin Technology'yle ilgileneceğim. Tamam öyleyse.
All right then.
tamamiyle 25
tamam 65623
tamam mı 13610
tamam mi 103
tamamdır 2135
tamam canım 67
tamamen 264
tamam o zaman 544
tamam olur 25
tamam anladım 45
tamam 65623
tamam mı 13610
tamam mi 103
tamamdır 2135
tamam canım 67
tamamen 264
tamam o zaman 544
tamam olur 25
tamam anladım 45
tamam tatlım 105
tamam efendim 298
tamam anne 127
tamamlandı 26
tamamı 16
tamamıyla 47
tamam oldu 33
tamam öyle olsun 18
tamam baba 89
tamam hayatım 43
tamam efendim 298
tamam anne 127
tamamlandı 26
tamamı 16
tamamıyla 47
tamam oldu 33
tamam öyle olsun 18
tamam baba 89
tamam hayatım 43
tamam tamam 209
tamam dostum 85
tamam mıyız 25
tamam patron 67
tamam o halde 42
tamam da 58
tamam evlat 70
tamam millet 88
tamam işte 104
tamam öyleyse 133
tamam dostum 85
tamam mıyız 25
tamam patron 67
tamam o halde 42
tamam da 58
tamam evlat 70
tamam millet 88
tamam işte 104
tamam öyleyse 133