Tüm gün traduction Anglais
5,601 traduction parallèle
Tüm gün arabaların altında sürün bakalım kendini ne kadar gururlu hissedeceksin.
Yes, you try to crawl under cars all day. You'll see how much dignity.
Tüm gün ne yaptığımı biliyor musun Valerie?
Do you know what I do all day long, Valerie?
Autumn tüm gün boyunca mesajlarıma cevap yazmadı.
Autumn hasn't responded to my texts all day.
Ben tüm gün vajina buldum.
I got vagina all day.
Sonra ben tüm gün kendi kendime oyalandım. Geldiğimde bir bakıyorum yemeği oda servisinden söylemişsin.
Then I amused myself all morning, and when I come back, you ordered room service?
Melanie, Angie ve tüm gün ne yaptığı hakkında.
Melanie, Angie, what he's been doing all day.
Asıl soru şu ki Julia tüm gün boyunca neredeydi?
Real question is, where has Julia been all day?
Tüm gün donmuş bir kayanın üstüne oturduk.
We'd sit there all day freezing our stones off.
Özür dilerim, tüm gün toplantılarım vardı.
I'm sorry, I was caught up in meetings all day.
Tüm gün seninle konuştum ama karşılığında tek kelime etmedin.
Now, I have been talking to you all day, and you've yet to say a word in return.
Tüm gün keyifsizdi. Ben de moralini düzeltmek için,... ne kadar istemese de kolundan tutup buraya sürükledim.
She's been pretty down about that all day so I wanted to cheer her up and dragged her here even though she didn't want to.
Tüm gün uyuduğumuza inanamıyorum.
I cannot believe we slept the day away.
Ve hastalığı sebebiyle tüm gün bunu fark edemeyeceğini biliyordu.
And because of his condition, he knew he might not recognize it when that day came.
Benim yüzümden mi tüm gün oturup hiçbir şey yapmıyorsun?
I'm the reason you sit around all day doing nothing?
- Hadi be dostum. Tüm gün boş değilim.
Let's go, buddy!
Tüm gün nerelerdeydin?
Where have you been all day?
Hayır, o tüm gün dışarıdaydı.
No, she's been gone all day.
Tüm gün ondan veya Matty'den bir haber alamadık.
We haven't from heard from her or Matty all day.
Tüm gün çalışıp yanında olamadığım için üzgünüm, tamam mı?
I am sorry that I have to work all day and that I am not here, okay?
Tüm gün seni aradim.
I've been looking all over for you.
Tüm gün oyun oynadım, bana oyun oynama.
I pretend all day long. Don't you pretend with me.
Tüm gün boyunca hazırlandı.
She's been preparing all day.
Tüm gün pislik yerim, düşene kadar içerim, anlıyor musun?
I eat crap all day, I drink until I drop, you know?
Havuz bakım yüzünden kapalı. Tüm gün evde olacağım. "
The pool is closed for maintenance, I'll be home all day. "
- Tüm gün soru bombardımanına tutuldum
I've been fielding questions about her all day.
Tüm gün ofis dışında olan sendin.
You were the one out of the office all day.
Tüm gün gezsen bitmez.
We could make a day of it.
Bak, bunu tüm gün ya da tüm gece yapabiliriz ama ikisini birden yapamayız.
Look, we can march all day or all night, but we can't do both.
Tüm gün çalışıp güçbela bir gedik açmak gibisi yok.
Ah, nothing like working all day and barely making a dent.
Tüm gün.
All day long.
Tüm gün sürecek, değil mi?
This is going to be all day, isn't it?
Surlardan çıkıp kafanı toplamak için tüm gün ortadan kayboluyorsun ve sadece "anladım" mı?
You go outside the walls, disappear for an entire day to clear your head, and you're all, "I get it."
Tatlım, tüm gün evdeydin.
Honey, you've been inside all day.
Tüm gün elim ayağım buz kesti.
I've had the chills all day. Do you have any tea?
Gümüş bir Subaru'da arabasına oturmuş tüm gün beni izleyen adamla.
Guy in a silver Subaru who sat in his car all day watching me.
Tüm gün okulu ekebiliriz.
So Bam, we just got a whole day off school.
- Bunu tüm gün boyunca yapabilirim.
I could do this all day.
Düşündüm ki eğer tüm gün çalışacak ve araştırma yapacaksak, belki birşeyler...
I figured if we're gonna be working all day and researching, we could use some...
Lorelei eğer Dünya'da doğsaydım plajda yaşar ve tüm gün sörf yaparım demişti.
Lorelei said that if she was born on Earth, she would've lived on the beach and surfed all day.
Esposito, Emily'nin ailesiyle konuşup o gün 14 yaşındaki ağabeyinin ona göz kulak olacağı yerde tüm gün video oyun oynadığını ve... -... saatlerce onu görmediğini teyit etti.
So Esposito confirmed with Emily's parents that her 14-year-old brother was supposed to be watching her that day, but he was playing videogames and he didn't check on her for hours.
- Hadi Yussef, tüm gün bekleyemem.
Come on, Yussef, I haven't got all day.
Lee Da Young kelepçelerinden kurtulup kaçtığı zaman tüm ülkede 25 bin dedektif on altı gün boyunca ne bir şey yiyebildi ne de evine gidebildi.
When Lee Dae Young got out of his handcuffs and escaped 25000 detectives across the nation... couldn't go home or eat for sixteen days.
Tüm dişilerin yarıdan fazlası bir kaç gün arayla doğum yapacaklar.
More than half of all the females will give birth within a few days of each other.
Bütün gün alışveriş yapmanı tüm akşam da sevişmeni istiyorum.
I want you shopping all day... and screwing all night.
Şu andan itibaren her gün 17 : 00-18 : 00 arası benden ihtiyacınız olan her türlü şeyi tüm dikkatimle dinlemek için mutfaktaki masada oturacağım.
It means that from now on, every day between 5 : 00 and 6 : 00, Frankie : I will be sitting at the kitchen table with my undivided attention waiting to hear whatever crap you kids need from me.
Hiçbir sebep yokken, tanıdığım en sağlıklı insanlardan biri benden tüm servetini dağıtmamı istedi böylece öldüğü gün, geriye hiçbir şey kalmamış olacaktı.
Out of nowhere one of the healthiest men I knew had me start dissolving and dispersing his fortune, so on the day he dies it'll all be gone.
Ödevi 2 gün önce tüm sınıfa yollamıştım.
I e-mailed the assignment to the entire class two days ago.
- Tüm gün ne yapıyorsun?
Mm? What do you do all day?
Tüm sorulara doğru cevap veremezse o gün çalışamazdı.
He had to answer all of the questions correctly, or he couldn't start his day's work.
Üniversite başvurumu yapıyordum, son gün yarın ve bilgisayarım dondu ve galiba tüm raporum gitti.
I was working on my college application because it's due tomorrow and my computer froze and I think I just lost my entire essay.
O gün annemin odasında otururken yaptığın şeyin sorumluluğunu üstüne almalıydın ama bunun yerine sessiz kaldın ve annemin tüm kariyerini bir kenara bırakmasına neden oldun.
When we were in mom's office that day, you could have taken responsibility for what you did, but instead you stayed quiet and let mom throw her whole career away.
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192