Ve bak traduction Anglais
39,114 traduction parallèle
Çok endişelendik, bütün gece uyuyamadık ve bak sonunda ne oldu?
We were so worried, we didn't sleep all night, and then look what happened.
Sesleri modüle edilmemiş haline çevirin ve bakın NSA kayıtlarındakilerle uyuşuyor mu.
Un-modulate the voices, see if it matches anything in the NSA database.
Katlanmak zorunda kaldığım şeye bakın :
And look at what I've had to put up with :
İşte şimdi, bak, ekranda geliyor... Ve o iyi görünüyor!
Here he comes now, look, on the screen... and he's looking good!
Sadece manzaraya bakıyordum.
Well, I've seen the view.
Trenden hızlı gidip onu geçmeliyim ki trendeki herkes bana bakıp "Yanlış seyahat aracını seçmişim." diyebilsin.
I have to go faster than the train so everyone on the train looks at me and goes, " I've made the wrong travel choice.
Bak, amblemini bir tepeye çizdim.
Look, I've drawn your badge on a hill.
Bakın, markalaşmada para olduğunu anladık ve hazır İskandina'dayken araba markalı Noel kazaklarımızı ürettik.
Well, yes, look, we realised that branding stuff, obviously there's some money in it, so we thought, since we're in Scandinavia, we would launch our own range of car-branded Christmas jumpers.
- Evet, bak, Bağlanmış çubukları aldım.
- Yeah, look, I've got the rods attached.
Ileriye bakıyorum Ve ben görmüyorum Sonsuz bir kum denizi.
I'm looking ahead, and I'm not seeing an endless sea of sand.
Bakın, orada biraz su var.
Look, you've got some water there.
Ben seninkine bakıyorum ve git
I look at yours and go,
Ama bakın bu zamana kadar, 15 kilo verdim.
But, hey, I've lost 30 pounds now so far.
Şimdi lütfen, bi'bak ve bana yanıldığımı söyle.
So, please, take a look, tell me I'm wrong.
Sadece dur ve şöyle bir bak, aslında ne oluyor, ve nasıl görünüyor.
Just make sure you step back, see things for what they really are, not what they seem to be.
Bak, söz vermiyorum, fakat Sarah'a odaklanmaya çalışacağım... -... ve Oscar hakkında da çok konuşmayacağım.
Look, no promises, but I'll try to focus on Sarah and not talk about Oscar as much.
Git Marcia ve Peter'ı bul da yolunu bak bari.
Well, go find Marcia and Peter and get going.
Bak ne hâle getirdin!
And look what you've done with it!
Bir vakum tüpü, bir bakır bobini ve vakum tüpüm var.
I've got a vacuum tube, a copper coil and a vacuum tube.
Benim de bulanmaya başladı bak.
Oh, now I've got it.
Bak, yaşayacak sekiz ayımız kaldı.
Look, we've got eight months left to live.
Bak, Jesse'ye yeni bir pasaport alacağım ve onu yurtdışına göndereceğim.
Look, I'll get Jesse a new passport, fly him out of the country.
Şimdi gözlerime bak ve benden nefret etmeyeceğini söyle.
Now look me in the eye and tell me that he won't hate me.
Ve ne olduğuna bak.
And look what's happened.
Git ve aynaya bak.
Take a look in the mirror.
Ve görünüşe bakılırsa sen de Karanlık Olan tarafından esir tutulan bir başka ruhsun.
And by the looks of things, you're another soul held captive by the Dark One.
Yoğun bakımı arayın ve geleceğimizi söyleyin.
Somebody call up to ICU and let them know we're coming.
Bakın, çok meşgul olduğunuzu biliyorum ve çoktan vaktinizin beş dakikasını aldık ama lütfen sadece şunu okur musunuz?
Look, I-I know you're really busy, and we've already taken up five minutes of your time, but... please, will you just read this?
Hitchcock ve Scully'nin masasına bakın.
Hitchcock and Scully's desk.
Bakın, tarzınıza ve işlevselliğinize göre daha fazla şey istiyorsanız İç Çamaşırı Garajı'nı deneyebilirsiniz.
Look, if you want something more your style and more, you know, functional, you might try the Undergarment Garage.
Bak esas şey şu ki elinden geleni yaptın, denedin ve seninle gurur duyuyorum.
Look, the main thing is you stepped up to the plate and you took a swing, and I'm proud of you.
Aşırı gergin olduğun için üzgünüm ama bana bir iyilik yap ve sağına bak.
I'm sorry you're stressed out, but you got to do me a favor and look to your right.
Kamera görüntülerini tekrar izleyip bunun olmaması için ne yapabilirdim diye bakıyorum.
I've been reviewing the footage to try and see what could've been done to prevent it.
Ve Randall a bak.
And look at Randall.
Resimlere bakıp tekrar buraya geliriz ve son kararımızı veririz.
Yes. We'll look at all the pics, we'll come back here later, - Mm-hmm.
Dolaplara internetten bakındım.
I've been looking at cabinets online.
Dolaba bakıyor ve "tabaklarım içinde" diyorum sadece.
I just see cabinet, and then I go, like, "Oh, my plate's in there."
Alet katındaydım hortumların durduğu yere bakıyordum ve düşündüm ki bu hortum yığınlarının arasında bir hikâye yatıyor.
Well, I was on the apparatus floor, looking at the hose bed, and I thought, somewhere in the folds of that hose, there's a story.
Bak, bilmeni istedim, Donna ve ben konuştuk...
Look, I wanted you to know that Donna and I, we have talked...
Brundi'de Twa halkıyla çalışmak, kariyerime, dünyadaki rolüme ve insan olmanın anlamına olan bakış açımı tamamen değiştirdi.
Working with the Twa people in Burundi, it forever altered my perspective on my career, my role in the world, and what it means to be human.
Kıyafetine bakıyorum da, detaylara veriğin önemi çok beğendim, alyans falan takmışsın.
I've seen this one, and I-I like the attention to detail, with the wedding ring and everything.
Bak, tekrar söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim.
Look, I-I will say it again, and I will keep saying it.
- Bakın, ben de oradaydım ve...
Look, buddy, I was there.
Bu davaya kaçırılma gözüyle bakıyoruz.
We've been investigating this case as a kidnapping.
Bak, sekiz kuşumun etrafında dolaştım. New York limanı sizin için.
Look, I've had eight of my birds fly around the harbor of New York for you.
Yine aynı bakış.
You've got that look.
Yani, bilirsin Andi'yi de davet edebilirdin? Ama bak kimi seçtin?
I mean, you know, you could've easily invited Andi, but who'd you pick?
Bak tatlım, sana bir şey söylemeliyim ve bu seni sinirlendirebilir. Ama...
Uh... listen, honey, I got to tell you something, and it might make you mad, but...
Bak, işe geri döndüğünde çocuklarla daha çok zaman geçireceğimi ve bunun eğlenceli olacağını söylemiştin.
Look, you told me when you went back to work I'd get more time with the kids, and that would be a fun thing.
Bak, yaptım çünkü istediğin halde yapamadığını düşündüm yeminimizdeki gibi "hastalıkta ve sağlıkta" ve tatlım senin küçük bir hastalığın var.
Look, I only did it because I felt like you couldn't, even though you wanted to, like our vow said, "In sickness, and in health," and honey, you have a little sickness.
Bak, evet ve buraya çocukların için hatıra kutuları yaptım.
Look, yeah, and over here, I made keepsake boxes for all the kids.
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bak sen 266
bakire misin 19
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bak sen 266
bakire misin 19
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50