English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yaptılar

Yaptılar traduction Anglais

10,337 traduction parallèle
Yarasalar hakkında, bilim adamlarınız herhangi bir test yaptılar mı?
So the bats... have your scientists done - any testing?
Beraber çok güzel alışveriş yaptılar.
And they shopped so well together.
Beni takım lideri yaptılar.
They just made me team leader.
Üstümde test yaptılar.
They ran tests on me.
Görevlerini yaptılar.
They did their duty.
Küba hükümetine baskı yaptılar ve onu İtalya'ya göndermelerini istediler. Onun da bu noktada yapmak isteyeceği son şey buydu.
And they put pressure on the Cuban government... and made the Cuban government send him back to Italy, which was the last thing he wanted to do at that point.
Onlar da karşılıklı bir anlaşma yaptılar.
So, they have a mutual agreement.
Birkaç yıl sonra Costello için başarılı işler yaptılar.
Over the next few years, they run successful rackets for Costello...
Ne yaptılar bize?
What did they do to us?
- Birini kurtarmak için yaptılar.
They did it to save a life.
- Ne yaptılar?
- Well, what did they do?
Dişlerini sökmene neden olacak ne yaptılar?
Why'd they make you take your fangs out?
Dokuz gün oldu, ne yaptılar ki?
It's nine days. What have they done?
Neden böyle bir şey yaptılar?
Why would she do that?
Neden yaptılar bunu?
Why do they do that?
Niye böyle yaptılar?
Why would they do that?
Cinnet halinde olmadıkça ve bir dizi sadizmlik ve zalimlik içinde olmadıkça, en iyi refakatçiliği yaptılar.
Eight-balls. They made the best companions, unless you're into insanity and an unending stream of sadism and cruelty.
Yok hayır, baş ağrısı yaptılar, ben de attım gitti.
Mm-hmm, no, they gave me a huge headache, so I threw'em out.
Tanrım, bu yüzden yaptılar.
Oh, my God, that's Why he did it.
Arkadaşlarına saygıdan yaptılar sadece.
They're just honoring their friend.
Zavallı kız sana ne yaptılar?
You poor girl, what have they done to you?
- Var ki yaptılar.
Yeah, they did that, so yes, they can.
Bayıldıktan sonra başka testler yaptılar.
Then after the seizure, they ran different tests.
- Okulda sana ne yaptılar böyle Brian?
Brian, what did they do to you at that school?
Bu saldırılar eşgüdümlüydü. Öldürdüğümüz Direniş lideri için misilleme yaptılar.
These were coordinated attacks, reprisals for the Resistance leader we killed.
Küreklerle yapabilecekleri kadarını yaptılar.
They've got about as far as they can with the shovels.
- Ona ne yaptılar?
~ What have they done to him?
Sana ne yaptılar böyle?
What have they done to you?
Hemşirelere sende br sorun mu var diye sormak zorunda kalmıştım testler yaptılar ve mutlu olduğun ortaya çıktı!
I had to ask the nurses if there was something wrong with you, but they did tests, and you were just happy!
Sonunda en dibe battılar ve ne istersem yaptılar.
They eventually fall in too deep, and do whatever I tell them to.
Çocuklar bu sabah fazla gürültü yaptılar diye...
The children were turned away from the pool this morning
Tarama yaptılar ve beynimde tümör buldular.
They eventually did a scan and found a tumour, in my brain.
Kolombiyalılar ülke topraklarına baskın yaptığımızı fark ederlerse ordularını alarma geçirirler.
When the Columbians realize just what kind of incursion we've committed, they'll place their military on high alert.
Yıılar boyunca Meyer Lansky ve Charles Luciano Masseria'nın emrinde iş yaptı.
For years, Meyer Lansky and Charles Luciano have operated under Masseria's control.
Yaptığımız bütün bilgisayarların kaderi onu açan kullanıcıların eline bağlı.
The destiny of every box we build lays in the hands of the user turning that mother on.
Pentagon basın toplantıları yaptı.
The Pentagon held press briefings.
Bu stüdyo'dan yaptığım TV programı çok da iyi değildi ama hayatımı biçimlendiren güçlü anılar burada yaşandı.
You know, the TV show I did from this studio was not very good, but some powerful moments that shaped my life happened here.
Maggie ülke dışına yaptığı geziyi örtbas edebilir. Ek randevular, ağrılar veya kramplar falan.
Maggie could explain away the trip out of the country, any follow-up appointments, any pain or cramping.
Ve hatta ajanlarımız, Protestanlarla gizli kapaklı kapılar ardında bu planı yaptığını söylüyor.
And our spies tell us that even once Moderate protestants speak of rebellion behind closed doors.
Yapabilecekleri her şeyi yaptılar ama...
The baby. They did everything they could, but...
1 saatten fazla rötar yaptırdılar.
Had us taxiing in for over an hour.
Bunu nasıl yaptılar ki?
How do they do that?
Tüm yaptıklarımdan sonra Tanrıların bana tekrar gülümseyeceğini düşünmezdim.
After all that I have done, I never thought the gods would smile on me again, and yet...
Ofislerinde hafif bir araştırma yaptım ve bağlantılarından oldukça büyük bir kısmını buldum.
I performed some light surveillance of their offices, and I identified a goodly number of their field associates.
Arılarıma ne yaptın böyle?
What the hell have you done to my bees!
Biraz araştırma yaptım. Yas grupları için toplantılar yapılıyor. Beraber gidebiliriz diye düşündüm.
I checked, and there are some grief groups that meet, and I just thought, look, I can go with you.
Bunu Osela'lar yaptı.
_
Tony'yle yaptığımız müzakere sonucunda durumumuz için en uygun yargılamanın Eski Yunanlıların uzun zaman önce kullandığı bir yargılama türü olduğuna karar verdik.
In consultation with Tony, we have decided that the best trial for our situation is the kind they used to hold long ago in Athens.
Öyle yaptıysam bin kez cezasını çektim asla yapmayacağım şeyleri diğer cadılar yüzünde yaptım.
If so, I have been repaid in lies a thousandfold, used by the other witches to do what I would never, ever do.
Bankston ve Melanie'yi nasıl durdurduğuna dair yazdığım hikayeden sonra insanlar burada ne yaptığımızı merak etmeye başladılar. - Bu harika Sally.
Well, my story about how you stopped Bankston and Melanie made people curious to come see what we do here.
Buğun yaptığınız şey için Tanrılar size cömert olsun
May the gods look kindly on you for what you have done today.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]