Yüzüne bak traduction Anglais
785 traduction parallèle
Yüzüne bakılmayacak biri değilsin.
You're not so hard to look at.
Bunu yüzüne bakıp söyleyebilirsin.
I could just see it in his face.
Biliyor musun, kimi zaman sabahları kalkıyorum onun yüzüne bakınca benim de ödüm kopuyor.
You know, sometimes I get up in the morning... and I take a good look at him and he frightens me, too.
Yüzüne bak!
Look at her face!
Yüzüne bakın.
Just look at his face.
Issie bir insanın yüzüne bakıp, onun katil olup olamayacağını söyleyebilir.
Issie can tell by looking at a person's face whether he or she is capable of murder.
Hem yüzüne bakıp hem de yürütemezsin.
You can't look at him and lead him at the same time.
Yüzüne bak.
Look at her face.
Yüzüne bakıp anlayamazsınız ki.
You can't just look at a person and tell a thing like that.
- Yüzüne bakıp da şüphe edebilir misiniz, Lordum? - Hayır.
- Can you look at her face and doubt, my Lord?
Yüzüne bakın!
Look at his face, mates!
henüz öldüğünde yüzüne bakıyorum... ve gözyaşlarına boğuluyorum.
Yet, I look upon his face in death... and I'm moved to tears.
Birinin yüzüne bakıp karar verme.
You shouldn't judge a man by his face.
- Yüzüne bak!
- Look at your face!
Yüzüne bakınca herşeyi buradakilerden daha iyi bildiğin belli oluyor.
You ought to know better than to show your face around here.
Üç jüri de o sevimli, ağlamaklı yüzüne bakıp da yumuşak ve düzgün konuşmasını işitince şöyle dedi...
Three juries looked at that lovely dewy face... and heard that melting, cultured voice and said :
Seni dinliyorum, yüzüne bakıyorum söylediklerini anlıyorum ama gözlerin inanmamı engelliyor.
I listen to you, and I watch your face, and I know what you're saying, but your eyes keep me from believing it.
- Yüzüne bakılacak güzellikte mi?
- Reasonably good to look at? - Very.
Yüzüne bak.
Look at his face.
Şimdi yüzüne bak.
Look at your face now.
Şu haline bak, şu küstah yüzüne bak!
Let me take a good look at you, so brazen faced!
On dakikadır yüzüne bakıyorum, hiçbir şey bilmiyorum, hiçbir şey.
I've looked at it for 10 minutes now, and I still know nothing, nothing.
Mağdur olmuş evli erkeklerin öcünü alacak kişi sensin. İşimiz bitince evli erkekler eşlerinin yüzüne bakıp, makyajlılarsa tabii, onlara haddini bildirecekler.
So you are the one who is going to settle the score for all the downtrodden married men, and when we finish, married men will be able to look their wives in the face - that is, if they have their make-up on - and put them in their place.
Amelung'un yüzüne bakıp görmeyi bekliyemem.
I can't wait to see the look on Amelung's face.
Yüzüne bakıp gülümsememeye çalışacak. "Zayıf ama güzel" diyecek.
I told her you were coming. She'll look at you. Try not to smile.
Şunun yüzüne bakın.
Look, he's stuffing his face.
Yüzüne bakıp öyle güçlü biri olduğunu tahmin edemezsin.
You'd never guess his strength to look at his face
Yüzüne bak...
Look at his face.
Çıkar onu kutudan, yüzüne bak, hakkında konuş, acıtıp acıtmadığını o zaman anlarsın.
Bring it out in the open, look at it, talk about it, see if it hurts.
Yüzüne bakın.
See his face.
Birbirinizin yüzüne bakın!
Look at each other.
Nasıl da askerce yürüyorlar. Show gösteri ve ünüformaya çok önem veriliyordu Örneğin bu bir sancak merasimi, Hitler'in yüzüne bakın.
Great importance was attached to traditions and uniforms - starting from the ritual of banner consecration.
Artık kimsenin yüzüne bakacak hâlimiz yok. Çocukları okutmaya geldin, ama bak ne halt ettin?
Everyone respected us and now I will shy away from their gaze.
Yüzüne bakıp günah içinde ölmek istemiyorum.
I don't wanna die in sin looking at your face!
Yüzüne bak.
Oh! Look at his face!
Bay Thornton'un şu güzel yüzüne neredeyse son kez bakıyorsunuz.
You're about to take your last look at Mr. Thornton's handsome, smiling face.
Örneğin,... sen işlerini düşünerek yürüyorsun. ne sağına ne de soluna bakıyorsun. Aniden güzel yüzüne bir tokat yiyorsun..
For example, you're walking along, minding your own business, you're looking neither to the left nor to the right, when all of a sudden you run smack into a pretty face.
Yüzüne bir bak.
You'd better look at the face.
- Yüzüne bakın.
- Look at his face!
Yüzüne bir bak, Ebenezer.
Look at your face, Ebenezer.
Yüzüne bir bak.
Look at her face.
Doktora ihtiyacımız var, yüzüne bir bakın.
We need a doctor.
Yüzüne, tenine bir bak.
Take a look at his face, take a look at the skin.
Şu yüzüne bir bak, Tom.
Look at your face, Tom.
- Bak dostum, yüzüne karşı söylüyorum.
- Look, man, I'm telling you in front.
Bak, yüzüne yumruk ister misin?
Listen, you want your face punched?
Yat uyu, güzelce dinlen, sabah kalk... ve aynada yüzüne bir bak.
Go to bed, have a good rest, get up in the morning and have a look at yourself in the glass.
Hayır, yalnızca yüzüne bir bakış atıp mümkün olduğunca hızlı oradan uzaklaştım.
No, just one look at that face, and I got out of there as fast as I could.
Bu askerin yüzüne özenle bakın.
Look closely at the face of this soldier.
Bak yüzüne, yüzünden okunmuyor mu?
Look, it's in his face.
Uşağına bakın. Yüzüne, gözlerine, kulaklarına.
See his servant his face, his eyes, his ears.
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
baktım 85
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
baktım 85
bakma 203
bak sen 266
bakire misin 19
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakan 73
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bak sen 266
bakire misin 19
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakan 73
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50