Önemli olan şey traduction Anglais
2,224 traduction parallèle
Burada önemli olan şey için birbirimize yardım etmemiz...
What's important is that we're out here helping each other...
O zaman benim için önemli olan şey şimdi değerini kaybetti.
I never knew you played. 'Cause my interests changed. What was important to me then is not important to me now.
Asıl soru, bu adam hakkında önemli olan şey KGHS'ye bu kadar aptal bir numara çektiren ne?
The real question is, what is so important about this guy that would make CSIS pull such a stupid stunt?
Önemli olan şey müşterilerimizin güvenini tazelemek.
The crucial thing is to reassure our clients.
O zaman katile göre önemli olan şey para değildi. Parayı çalmasını böylece herkesin para yüzünden olduğunu sanmasını istedi.
So the killer must have told him the money wasn't the object, told him- - Steal the money to hide the real theft.
Önemli olan şey bana, benimle birlikte kalabilecek adamlar göndermiş olman.
What's important is that you send me some men that can stay with me.
Önemli olan şey birbirlerini bulmuş olmaları.
What matters is that they... That they found each other.
Şimdi önemli olan şey, Clyde'ı geri almamız.
Now the most important thing is we get Clyde back!
Önemli olan şey Gary'nin güvende olması, değil mi?
The important thing is that Gary's safe, right?
Asıl önemli olan şey ise su buharı.
The important thing is the water vapor.
- Önemli olan şey ise tekrar beraberiz ve sorunları çözdük.
And the important thing is, we're back together and working things out. - Mm.
Şu anda önemli olan şey,...
The point is, right now, we shouldn't be turning on each other.
Merak ettiğim bir şey var. Bu kutu ile ilgili o ikisini bir birine düşürebilecek kadar önemli olan şey nedir?
So it begs the question, what's so important about that thing that it's got the two of them turning on each other?
Önemli olan şey, bu adamın -
What's important is that this man...
Ama şu önemli olan şey : - Başıma ne kadar bela açtınız?
But the real story is how much trouble you two just got me in.
Önemli olan şey ülkemin buradaki tanıtımı.
The important thing is that my country is represented here.
Peter, diyetteyken en önemli olan şey iradedir.
All right, Peter, the most important thing when you're on a diet is willpower.
Burada önemli olan şey birini öldürmeyi nasıl öğrenmen gerekecek. herşey huzurlu olursa ve sesinizi yükseltmezseniz...
Those are the two most important things you need to know how to do to kill somebody. As long as we show her that people should be kind, keep everything peaceful, and don't raise our voices...
Onun için en önemli olan şey bu.
That's what's most important to him.
Burada önemli olan şey, şef J-Rock kendi çetesi tarafından öldürüldü.
The important thing here, Chief - - J-Rock was killed by his own gang.
Ama önemli olan tek şey davranışı.
But the only thing that matters is her behavior. Which is random.
İlginç olan şey pek de önemli görünmeyen buradaki şu küçük kırmızı leke.
The interesting thing is this little red blob here, which looks very unremarkable.
Önemli olan tek şey kızınıza yeniden kavuşmanız.
All that matters is that you have your daughter back.
Önemli olan tek şey panzehir olan İridyum 6'dan küçük bir şişe.
It doesn't matter. What matters is that I need a vial of the antidote iridium-6.
Şu anda önemli olan tek şey Sarah'ı kurtarmak.
The only thing that matters is saving Sarah at this point.
Şey, bence eğlenmek ve insanları mutlu etmek - önemli olan bunlar, değil mi?
Well, I think having fun and making people happy - that's what matters, right?
Önemli olan şey bu.
That's what counts.
Önemli olan tek şey seni hapse girmekten korumak.
What matters now is keeping you out of jail.
Orada beni tutan şey egomdu, başına buyruk gururumdu. Konu bu değil, önemli olan- -
It was my ego, my sheer vanity that kept me there, and that's the- - that is not the point.
Önemli olan tek şey benim düşüncelerim!
The only thing that matters is how I feel about myself!
Güney İtalya'da hayatın çok önemli bir parçası olan büyük ailelerin anılarda kalmaya başlaması inanılmaz bir şey.
For me, it's unthinkable that big families which were so much a part of life in Southern Italy are becoming a memory.
Fikir ayrılıkları, kültür ve zevk farklılıkları olsa da önemli olan tek şey orada olma sebepleriydi.
Even if opinions at time diverged, if cultures and tastes differed, the only thing that mattered was the reason they were there :
Önemli olan tek şey biziz, şu an önemli.
All that matters is us, here... now.
O halde beni tatilimde aramana Neden olan o kadar önemli Şey de neymiş bakalım?
Then what is so important that you had to call me on my vacation?
Önemli olan tek şey nişanlım, Rachel.
The only one that matters is my fiancée, Rachel.
Ne yani, senin için önemli olan, alabileceğimiz hiçbir şey yok mu?
What, you have nothing that you care about that we can get?
Her şeyden daha önemli olan bir şey.
Something that's more important than anything.
Benim için önemli olan tek şey bu.
That's all that matters to me.
İstediğim tek şey, eyaletin güvenliği için çok önemli olan bir birimin bir parçası olmanız, o kadar.
I'm asking you to be a part of a team that is vital to this state's safety.
Önemli olan tek şey sensin.
What's important to me is you.
Önemli olan tek şey şuanda bir yurtta olmam.
All that matters is that I'm in a sorority.
Onun için önemli olan tek şey sevdiklerinin mutluluğuydu.
The only thing that was important to him was the happiness of the people he loved.
Bunlar çocuk oyunları. Önemli olan tek şey eğlenmek.
Those games are just for kids Having fun is all that matters.
Tibbs için önemli olan tek şey, önemli bir adamı öldürmenin getireceği telâş.
All Tibbs cares about is the rush that comes from killing an important man.
Aslında hiçbir şey yapmadım. Hayır, onun için oradaydın ve önemli olan da bu.
No, you were there for him and that's what matters.
Önemli olan tek şey, Benny ölürken her neyi söylediyse Elias için çok önemli bir şey olduğu.
What matters is that whatever message Benny was passing along, it means a great deal to Elias.
Önemli olan tek şey sendin
♪ You were all that mattered
Önemli olan tek şey, seni polis gözetimine ulaştırabilmek.
What's important is getting you into police custody.
Bana öğrettiğin tek şey önemli olan tek galerinin buradaki olduğu.
Look... if you taught me anything, it's that the only gallery that matters is the one in here.
Yalnız kalacaksın ve emin ol senin için önemli olan her şey de kaybolacak.
And you'll be alone and everything that mattered to you will be gone, I promise you.
Önemli olan şey nedir?
- What's important?
önemli olan bu 110
önemli olan 207
önemli olan da bu 101
önemli olan bu değil 23
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
şeyler 33
şeytan 474
seyahat 26
önemli olan 207
önemli olan da bu 101
önemli olan bu değil 23
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
şeyler 33
şeytan 474
seyahat 26
şey evet 24
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyir subayı 22
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyir subayı 22