Önemli olan bu değil traduction Anglais
514 traduction parallèle
Önemli olan bu değil.
That's not what's important.
Önemli olan bu değil!
Never mind that!
Önemli olan bu değil ki.
But that's not the point!
Önemli olan bu değil.
That isn't the point.
Önemli olan bu değil.
That's not important.
Elbette süvariler mazi oldu ama asıl önemli olan bu değil.
Well, certainly, horse cavalry is a thing of the past, but that's not the point.
Para hep ödenir ama önemli olan bu değil.
Money is paid, but that's not the motive.
Önemli olan bu değil mi?
Isn't that what counts?
Önemli olan bu değil tabii asıl önemli olan, O da Lu ile dövüşmek istedi
That's not the key point The point is he also sought a duel with Lu
Uzun vadede önemli olan bu değil mi?
That's what counts in the long run, doesn't it?
Önemli olan bu değil.
The two of us. You missed a spot.
- Önemli olan bu değil.
- That's not the point.
Önemli olan bu değil.
That's not the point.
Ama önemli olan bu değil.
But that is not the point.
Evet, ama asıl önemli olan bu değil, bunu tekrar yapabilir misin?
Yes, but isn't the real point, can you do it again?
- Önemli olan bu değil.
That's not the point.
- Önemli olan bu değil.
- That's not the important thing.
Önemli olan bu değil.
It's not the point.
Ben de öyle. Yani, önemli olan bu değil mi?
So do I. I mean, that's important, right?
- Önemli olan bu değil.
You know where this money comes from.
- Umrumda değil... Varım ya da yokum önemli olan bu değil.
- I don't care... if I'm on it or not, that's not the point.
Önemli olan bu değil.
But that's just the point.
- Önemli olan bu, değil mi?
- That's the main thing, isn't it?
Önemli olan da bu, değil mi?
That's the important thing, isn't it?
Köprüyü havaya uçurmak sorun değil, önemli olan saldırının zamanlanması, bu da başka bir konu, siz Amerikalılar'ın dediği gibi.
To blow the bridge is nothing. But to blow it at the time of the attack, that's a horse of another color, as you Americans say. - Attack?
Ve önemli olan da bu isteklilik, değil mi?
You'll get there because you're so willing, and it's the willingness that counts, isn't it, in all noble endeavors?
Ona göre önemli olan tek şey evlilik. Ama bu mümkün değil.
With her, it would be marriage or nothing, and that's out of the question.
Önemli olan da bu değil mi?
Isn't that all that matters?
Önemli olan da bu, değil mi?
That's what it comes down to, isn't it?
Önemli olan da bu değil mi?
That's the way it is right?
Önemli olan bu, değil mi?
That's what counts, right?
Önemli olan da bu, değil mi?
That's all that matters, isn't it?
Önemli olan bu, değil mi?
That's the main thing, isn't it?
- Asıl önemli olan da bu, değil mi?
- That's what's important, isn't it?
İçinde hasta olan bir bina, ama bu önemli değil.
It's a big building with patients, but that's not important.
Sökülmüştü, Bu yüzden mavi olanını da getirdim. Önemli değil.
It's torn so I brought the blue, too.
Seni kaybetmenin acısı, sevgili kızım, benim gençliğinin baharında kızım, o kadar önemli değil. Ölümünden sorumlu olan bu canavarı bilemenin bana verdiği azabı çekmek ; işte bu, senin acını, bir babanın katlanabileceğinden çok fazla yapıyor.
It is not so much the pain of losing you, my dearest daughter... in the flower of your youth, that makes your loss more... than a father can bear... as the torment I suffer... at not knowing what monster was the cause of your death.
# Alkol akıyor Önemli olan da bu değil mi? #
Alcohol is flowing and that's what matters
Ama sonuçta önemli olan bu da değil.
But finally, that is not the point, you see.
Bu ilkel yerliler için, önemli olan dil problemi değil.
With these primitive natives, it's not the question of language.
Ama önemli olan nokta bu değil.
That's not the point.
Önemli olan da bu, değil mi?
And that's what's so essential, isn't it?
Burada önemli olan şey bu değil.
That is not what's important here.
Bu meslekte önemli olan zeka ve kurnazlıktır, gereksiz acele değil.
It's brains and cunning that counts in this job, not brute speed.
Sonunda gerçekten önemli olan da bu değil mi zaten?
Isn't that really what counts in the end?
Ama her zaman değil, önemli olan bu.
But not all the time, and that's the point.
Fakat eğer kızın o adamla evliyse.. ... önemli olan da bu değil midir?
But if your daughter "s happy with him isn" t that the main thing?
Reşit değil, önemli olan da bu.
She's under age is all that matters.
Binbaşıya öncelikle General Markiz Montcalm'ın çekinilecek bir düşman olmadığını anlatın. Bu nedenle de milislere olan ihtiyaç çok da önemli değil. Nedenine gelince, savaş Fransızların doğasında yok.
Explain to the Major, he has little to fear from this General Marquis de Montcalm in the first place, and therefore scent need of a colonial militia in the second, because the French haven't the nature for war.
Bu önemli değil. Önemli olan artık, seni ayağa kaldırmak.
The important thing now is to get you back on your feet.
Bu önemli değil, Selina. Önemli olan sensin.
That's not important, Selina.
önemli olan bu 110
önemli olan 207
önemli olan şey 19
önemli olan da bu 101
bu değil 117
önemli değil 3809
önemli degil 25
önemli 199
önemli birşey değil 33
önemli bir şey değil 261
önemli olan 207
önemli olan şey 19
önemli olan da bu 101
bu değil 117
önemli değil 3809
önemli degil 25
önemli 199
önemli birşey değil 33
önemli bir şey değil 261