Şâd traduction Anglais
64 traduction parallèle
Annem, ruhu şâd olsun fırına gitmemi ve tüm gece orada bekleyerek ekmek almamı istedi. Böylece ertesi gün yiyecek bir şeyimiz olabilecekti.
( translator ) My mother, may her soul rest in peace, asked me to go to the bakery and stand there the whole night to get a loaf of bread so that there would be something to eat at home the next day.
Benim ve babanın Ruhu şâd olsun ilk evlendiğimiz zamanlardaki hizmetçimizi görmeliydin!
When your father and I God rest his soul... were first married...
Bir evladım olsun istedim hem aklı selim olsun, hem de mangal yürekli olsun ki.. ... ruhumu binlerce kez onurlandırarak şâd edebilsin.
I, with joy, did have a son... so fair, so clearheaded and brave, that I a thousand pleasures did derive from his presence.
Zavallı Tukhachevsky, ruhu şâd olsun, hakettiğini buldu.
Poor tukhachevsky, rest his soul, got what he deserved.
Ruhu şâd olsun.
To him be glory forever.
Ruhun şâd olsun.
May you find the peace in death that you so longed for in life.
Ruhları şâd olsun.
It's in their spirit.
Ruhları şâd olsun.
god bless their soul...
Bir kaçının ayağını sıcak tutsa, benim şehitlerimin de ruhu şâd olur.
As long as their feet are warm, Allah will rest my martyrs'souls.
Annenle değil, ruhu şâd olsun.
Not your mother, God rest her soul.
Sâdık bir hizmetkârınız olarak kardeşim sizin için kendini feda etti.
As a dutiful servant, my sister went in place of your Highness.
Sana sâdık kaldım!
I lived as a nun!
Himmler, ölene dek sâdık kalınacak, bağlılık yeminini dayatıyordu.
( narrator ) Himmler himself exacts the oath of obedience unto death.
Sonuçtan muzdarip, cesur ve sâdık herkesin üzerinde bir güneş gibi parlayacak olan şafak için...
Brightly will it shine on the brave and true, kindly on all who sufter for the cause.
Hitler çok mutsuzdu. Çünkü Himmler'i, en sâdık askeri olarak görürdü. En güvenilir olanı.
Hitler was very insane, therefore it considered Himmler its more faithful paladino, of bigger confidence, e now saw that also it tries trais it.
1931'den 1939'a kadar kendimize verdiğimiz sözlere sâdık kaldık.
We remained fidiciary offices to we ourselves during 1931, 33, 35, 37, 39.
Verdiğimiz sözlere sâdık kalmalıyız!
We will be proper!
Bana sâdık olanlar benim yüzümden pisi pisine can verdi.
Because of me, my loyal men... died a useless death.
Ama, Ekselansları hiç olmazsa imparatorluğa sâdık kaldım.
But, Your Highness,
Ama sana ve SD-6'ya sâdık olmasaydım Arvin, dönmezdim.
But if I weren't loyal to you, Arvin, to SD-6... I would not have returned.
Buna bile sâdık kalamadın.
You couldn't even be true to that.
Allah biliyor, Hector'a katılmadığım zamanlar olmuştur ama en azından o kendisine sâdık.
There are times when I despise Hector, but at least he's true to himself.
Ama o sâdık kalmadı. Düzüştüğü kadın orada ve onun için şahitlik yapacak.
But he's not sticking to it... he's got a piece of ass on the side, and she's gonna provide an alibi for him.
Nanouk ortağım ve en sâdık arkadaşımdır.
But Nanouk is the most My faithful companion.
Ve bu anlaşmaya sâdık kalabilmek için her şeyi yapacağız.
- We'll do everything to abide by that deal.
- İlk kurala sâdık kalınacak.
- Getting away is the first rule.
Sen sâdık bir kocasın.
You're a devoted husband.
Acıda ve arzuda bana sâdık kal.
O, be faithfnl to me in pain and in desire.
Sâdık bendeniz, hayatını kendi arzusuyla verirdi.
Your servant would willingly give his life...
Kulunuz, Majestelerine hep sâdıktır.
Your servant is loyal to your majesty
Anlaşmaya sâdık kalmaya çalışmam, onun için fark yaratmayacak.
It won't matter to him that I tried to keep my end of the bargain.
Sâdık tebam ne güne duruyor?
Is why I have loyal subjects.
Konu ilişkilere gelirse, sen Fabius'a sâdıksın.
I speak for my own. You are loyal to Fabius.
Sâdık Almanlar olarak dünyayı lahana salamurasına çevirmek için bana destek oldunuz.
As loyal Germans, you have followed me and made the world into sauerkraut.
Senin de orada olacağını biliyorum, randevularına hep sâdık kaldın çünkü.
I know you'll be there.
- Yine de kurala sâdık kaldılar.
- But they didn't abolish it.
Hep ona sâdıktım.
I was always faithful.
Anlaşmamıza sâdık kaldığımız sürece.
So long as we stick to what we agreed upon.
"Doğu cephesinin bekçisi..." "... ve siz Majestelerinin konseyindeki sâdık bir üye olarak... "
" As the warden of the East Marches and a loyal member
Ben her zaman sâdık ve kalıpların dışında düşünen biriyimdir.
I am always loyal and thinking outside the box.
Ve onun sâdık köpeği.
And his loyal dog.
Çeneni kapat ve plana sâdık kal!
Argh! Take hold of your cock and follow the plan, uh.
Plana sâdık kalmadı!
She didn't stick to the plan.
Cümle âlem etraftayken hikayeye sâdık kalabilmen ne büyük şans.
Good luck making that story stick, when everyone nears about your involvement in this.
Amerika'ya sâdığım.
Shh! I believe in America.
Sâdık kalmanız gereken kesin kurallar var.
There are certain rules to be adhered to.
Emrime âmâde tam tamına onbir sâdık işçim vardı.
I had 11 damned loyal people all working for me.
Benim o sâdık yarenlerime söyle, bu işi ben hâlledeceğim!
You tell my loyal band of merry fucking men, I will handle this!
Tony sana sâdıktı.
He was loyal.
Güçlü ve hızlıydık. Isırığımızdaki zehir, bir vampiri öldürebilecek derecede güçlüydü. Fakat işin kötü tarafı, hepimiz Klaus'a sâdıktık.
We were stronger, faster, and the toxins in our bites could still kill a vampire, but on the downside, we were loyal to him, like, supernaturally loyal.
Sonuna kadar sâdık.
True to the end.
sade 83
sadie 118
sada 43
saddam 27
sadece sen 117
sadako 40
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadie 118
sada 43
saddam 27
sadece sen 117
sadako 40
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece merak ettim 133
sadece benim 48
sadece bir adam 18
sadece sen varsın 16
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece bir gece 27
sadakat 37
sadece ben 126
sadece benim 48
sadece bir adam 18
sadece sen varsın 16
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece bir gece 27
sadakat 37
sadece ben 126