Sadece bir tane traduction Anglais
3,041 traduction parallèle
Aklım uçup gitmiş, bir düşünce, sadece bir tane.
My mind has taken off, one thought, just one.
Ne, sadece bir tane mi?
- What! ? Only one tooth!
Sadece bir tane deri altı enjeksiyon görebildim.
I could only find one recent subcutaneous injection.
Ve onu da yanlış yazacak kadar katıksız salak olan sadece bir tane.
And there's only one young man just plain stupid enough to spell it wrong.
Sadece bir tane kartuş ver.
Just give me one.
Sadece bir tane.
Man, it's just a damn roll.
Sadece bir tane.
Just one.
Sonra kolunu kaldırmış, Sadece bir tane varmış.
The next time he brought up his arms, there was only one there.
Sadece bir tane.
Only one.
Bugünlük sadece bir tane Terri
Just the one today, Terri.
- Sadece bir tane daha.
- Just one more.
Zorbalar her türden iz bırakır ve organ ticaretçileri de sadece bir tane ceset almaz.
Vandals leave all kinds of traces and organ traffickers don't take just one body.
Yukarı Doğu Yakasında sadece bir tane "O Kız" olabileceğinin farkında değil mi?
Doesn't she realize there can only be one "It Girl" for the Upper East Side?
Bende sadece bir tane var.
I only have the one babymama.
Sadece bir tane kart yuvası var, onda da hafıza kartı takılı.
He has only one expansion slot, and it holds his memory card.
Ama sadece bir tane yuvası var demiştin!
But you said he only has one slot!
Sadece bir tane sağlam bacağın var.
No, you only have one good leg.
Sadece bir tane, eğer ona dokuz can sözü verirsen.
Just one, ifyou promise him nine lives.
Elimde sadece bir tane var.
I only have one.
Elimizde sadece bir tane kazık var yani... -... sadece bir köken ölmek zorunda. - Hepsinin ölmesini istiyorum.
There's only one stake out there, which means only one original has to die.
Hayır sadece bir tane vardı.
Nope, just the one.
Sadece bir tane.
Just the one.
Sadece bir tane vardı.
There was only one.
Sadece bir tane görünüyor.
Looks like one.
- Her balığa sadece bir tane verilir.
Every Guppy gets one and only one.
Ve düşünüp, dua ettikten sonra sadece bir tane doğru cevap olduğunu anladım.
And after thinking and praying about it, I knew there was only one right answer.
Sadece bir tane ağabeyin var, Blaine.
You only get one brother, Blaine.
Sadece tek çeşit hayat mı vardır? Sadece bir tane mi?
Is there just this one kind of life?
Haftalardır Ağlayan Bebek Palyaço üzerinde çalışıyorum ve henüz sadece bir tane örnek bulabildimç
I've been studying Cry Baby Clown for weeks, and I have yet to find a single pattern.
Sadece bir tane daha, Phil.
Just one more, Phil.
Sizin sadece bir tane tanrınız var.
You have just one God.
Bu köyün sadece bir tane kabadayısı var.
There's just one rowdy in this village.
Köyün sadece bir tane kabadayısı olmalı.
There should be just one rowdy in this village.
Ve sadece bir tane var.
You only get one.
Sadece bir tane var.
There is only one.
Bara iki FBI ajanı gelir. Yoksa sadece bir tane mi gelir demeliydim?
Two FBI Agents walk into a bar, or should I just make that just one?
- Sadece bir tane daha.
This is two. You are like Danny.
Sadece bir kaç tane...
I only had a couple.
Sadece ayağınızı kapıdan içeri sokabilmek için kaç tane cam üflemeniz hakkında herhangi bir fikriniz var mı?
Do you have any idea how many glasses you have to blow just to get your foot in the door?
70 tane gerçek birim adamı, sadece tek bir hedefleri olan kardeşler : pislikleri İtalya'dan siktir etmek.
A team of 70 real men, brothers who had just one ideal : clean the shit out of Italy.
- Merhaba, sadece bir tane pırasa. - Beyefendi!
Just one leek.
Şimdi bu sahnede yani Clair'in Dylan'ı öptüğü yerde bu bir tutkulu öpücük müydü, yoksa sadece tatlı bir tane miydi?
So in the scene where Clair kisses Dylan, is that, like, a passionate kiss or is it just a sweet one?
Tüm ülkede orada çalışan sadece bir kaç tane yargıç var.
There's only a couple of judges in the whole country who serve on it.
Sadece şekerleme Doktor. Bir tane ister misin?
It's just jellybeans, Doc.
Sayın yargıç, iddia makamının suçlamalarında bir tane bile gerçeklik payı yoktur. Olaya başka gözle bakacak olursak ortada sadece müvekkilimin verdiği kötü kararlar vardır.
Your Honor, the state's case contains not one Kentucky kernel of truth, resting as it does on the contention that my client made a series of bad decisions.
Geçen sene sadece bir tane güvenlik ihlali oldu.
Henry said, for this to be possible, a virus would have had to been planted. We had one security breach in the last year.
- Ama senden sadece bir tane var. - Ah, Billy...
Oh, Billy...
Doğum gününde almıştım ona bir tane ama yüzüme gülmüştü sadece.
I gave him one for his birthday, too, but he just laughed in my face.
Sadece bir tane daha oya ihtiyacımız var.
Get your boss up here.
- Sadece bir kaç tane geri zekalının...
- Just a couple of morons that...
Arlo, bir tane de senin nasibine düşmemesini sadece yaşlı bir adam olmana borçlusun.
Arlo, just'cause you're an old man, the only reason you're not getting one of these.
sadece bir tane mi 18
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169