Arada bir traduction Espagnol
13,062 traduction parallèle
Bu da hatırlattı ki, koluma dokunabilir ve arada bir gülümseyebilirsin ama abartma.
Lo que me recuerda, puede tocar mi brazo y una sonrisa de vez en cuando, pero no lo hagas demasiado.
Tarafsız bir yer, arada bir yer olsun.
En algún lugar neutral. Algo a medio camino.
Arada bir merak ediyorum.
Me lo pregunto a menudo.
Arada bir telefonunu kapatmaya ikna oldu. Ama aklının başka yerde olmasına engel olamıyordu.
Eso lo convenció para apagar su teléfono de vez en cuando, pero el distanciarse...
- Arada bir buraya gelirim.
- Vendré de vez en cuando.
Çünkü akşam yemeğinde tavuk nuget yemek istemiyorum. Sen de arada bir ara versen iyi olur.
Porque no quiero nuggets de pollo para cenar... y podrías tomarte un descanso por tu cuenta.
Arada bir de ağır kurtarışlar yapıyorlar.
De vez en cuando, que hacen un rescate macarra.
Öyle olsun bakalım. Ama bir zamanlar suratıma attığın yüzüğü geri aldın. Arada bir sevişiyoruz.
Llámalo como quieras, pero tienes el anillo que una vez me tiraste a la cara, y nos lo montamos con regularidad, así que lo único que falta es un trozo de papel.
- Arada bir şeyler olur.
Mueres. - Entre medias pasan cosas.
Bu arada bir kaçımız ilerleyen saatlerde seni duşta öldürecek.
Oye, por cierto, un montón de nosotros son a matarte en la ducha después.
Arada bir senden Hızcı tüyoları öğrenirsem iyi olacaktır.
Estaría bien tener tu cerebro de vez en cuando, tener más trucos de velocista.
Yaşıyor muyum diye arada bir arıyor.
Me llama de vez en cuando para ver si sigo viva.
Tamam, şimdi ilk bakışta... her iki kafaya baktığınızda arada bir fark göremiyorsunuz.
A primera vista, si nos fijamos en las dos cabezas, no vemos nada diferente.
Arada bir ondan daha zeki davrandım.
Ocasionalmente fui más listo que esa cosa.
Bu arada hocam, bir içki ısmarlayayım mı?
Uh, así que, eh, enseñar... Invitarte a una copa?
Uzun süredir bir arada olan bir ekipte olmak harika olmalı. Hey Bırak Onu Brian!
Debe de ser tan guay estar en un grupo que ha hecho tanto.
Bir de arada sırada frengi krizi.
Y los ocasionales ataques sifilíticos.
Böyle bir günde hepimizin bir arada olması gerektiğini söylüyor.
Piensa que tenemos que estar juntos en un día como este.
Bu arada başka bir iş almış olabilir.
Pudo haber hecho otros trabajos en ese tiempo.
Bu arada biz birkaç blok ötede yaşayan bir çiftiz.
aproposito, somos una pareja que vive a pocas cuadras.
Yunanistan'ın yeni Başbakanı da suçlular ile bir arada... olamayacağını söylüyor.
Dile que la próxima Primera Ministra de Grecia no se reúne con criminales.
Bu arada sakallı ve sarı bandanalı bir adamı bulmamda bana yardım et.
Cualquier cosa que necesites. Mientras tanto, ayúdame a buscar a un hombre con barba con una bandana amarilla.
Arada ne yaptığınızı bilmediğimiz 18 aylık bir boşluk var Dr. Curtis.
Pero hay un lapso de 18 meses, Dr. Curtis, en el que desaparece por completo del mapa.
Biz sadece bir arada olmak istiyorduk.
Nosotros solo queríamos estar juntos.
Bu arada Brandon, ne yaptığını bir dinleyelim.
Mientras tanto, Brandon, vamos a escuchar lo que tienes.
Şimdi olmaz, herkesi bir arada tutmaya çalışırken.
Ahora no, no cuando estoy intentando mantener todo esto junto.
Tek istediğim bu aileyi bir arada tutmak.
Solo quiero que nuestra familia siga junta.
Tüm dostlar bir arada.
Todos los chicos juntos.
Bu arada maskeyi ve Chad'in yüzüğünü takman da güzel bir ayrıntıydı.
Por cierto, buen detalle el de usar la máscara y el anillo que tiene Chad.
Bir arada kalıp ikisini birlikte bulsak nasıl olur?
¿ Qué te parece seguir juntos y encontrar a las dos?
Şans ve yeteneği bir arada olduğu oyunları her zaman sevmişimdir.
Siempre me gustó jugar juegos que involucran una mezcla de suerte y habilidad.
Hepsi bir arada.
Todos juntos.
Bu akşam sizler için plajda özel bir mangal gecesi planladık. Ama bu arada lütfen tüm olanaklarınızın tadını çıkarın.
Tenemos planeada una carne asada para ustedes esta noche, pero mientras, por favor disfruten de nuestras comodidades.
Ona dair hiç bir işaret görmedik, ancak bir bilim insanı kâinatın... bir arada tutan suni yapısını... saptayabilmek için nereye bakılacağını... bildiğini düşünüyor.
Nunca hemos visto señales de ella, pero un científico cree que sabe cómo mirar bajo la superficie del cosmos para determinar si hay una red artificial sosteniendo la realidad.
Onu daha çok sevemezdik ama bizi bir arada tutmaya yetmedi.
Zach es increíble. Lo amamos con locura. Pero eso no bastó para mantenernos juntos.
Herkes bir arada dursun.
Quedaos todos juntos.
Bu arada bizi de yeni bir macera bekliyor.
Mientras tanto, nuestra nueva misión comienza.
Ben bir ortama girene kadar, insanlar bir arada sohbet ediyorlar ama bende sohbete katılmak istediğimde herkes dağılmaya başlıyor. Nasıl birşey olduğunu bilmek istersiniz diye düşündüm.
Yo iba a intentar y quedarme dentro hasta que ustedes se fueran, pero entonces ustedes comezaron a hablar de mí y pensé que querrían saber que yo estaba ahí...
Yaptığın şey şehri bir arada tutmak.
Y lo que hiciste se extendió por la ciudad.
Arada ise bir koridor var. Ama bu koridor kendi içinde sürekli değişiyor, bükülüyor, çöküyor.
En medio tenemos un pasillo, pero el pasillo está cambiando constantemente, retorciéndose, colapsando sobre sí mismo.
FBI Akademisi en sert aday kampı her şeyin bir arada olduğu en zor lisansüstü eğitim birimi.
La Academia del FBI es la escuela de instrucción más dura, es como todas las escuelas más duras del mundo en una.
Biraz uzun sürebilir, bu arada sana bir hikâye anlatmamı ister misin?
Pero podría llevarme un tiempo, así que, ¿ quieres que te cuente una historia?
Araba parçalarını bir arada tutmaya yarıyor.
Es para pegar partes de los coches.
Bir arada durun.
Permanezcan juntos.
Ama benim istediğimi yaptık ve o kişiler tarafından kurulmuş bir tuzağa düştük. Bu arada ben çantamı kaybettim.
Hicimos lo que yo quería y acabamos en una trampa tendida por esa gente y perdí mi mochila.
Çünkü kanıta sokulursa Shelby ve beni bir arada vermeleri an meselesi olacak.
Porque si la clasifican como prueba, solo será cuestión de tiempo hasta que nos ubiquen juntos a Shelby y a mí.
Bir arada olmalıyız.
Necesitamos permanecer juntos...
Sen bu güveni yıktığında cehennemin kapılarını açtın dostum. Bu arada bu konunun çekle bir alakası yok, tamam mı?
Cuando rompes esa confianza, estás abriendo las puertas del infierno, y por cierto, esto no se trata acerca del cheque, ¿ de acuerdo?
O yüz maskesi tüm kıyafeti bir arada tutuyordu.
Esa placa frontal saca todo el equipo junto.
Orada hepimiz bir arada ve güvende olacağız.
Allí estaremos a salvo. Todos nosotros. Juntos.
Bir arada olmamıza izin vermezlerdi.
Nunca dejarían que volviéramos a estar juntos.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29