Bir saat traduction Espagnol
26,843 traduction parallèle
- Saldırının bir saat öncesi.
Una hora antes de su secuestro.
Bu saldırıdan bir saat önce Stalder'ın otelde buluştuğu kadın.
Esa es la mujer con la que Stalder se reunió en el hotel justo una hora antes de su intento de secuestro. ¿ Quién es Stalder?
Bu fotoğraf çekildikten bir saat sonra Solomon ve ekibi onu kaçırmaya çalıştı.
Un hora después de tomar esta foto, Solomon y su equipo intentaron secuestrarlo.
Bir saat önce bir saldırı timi Muara Angke'deki mekanına baskın düzenledi.
Hace una hora, un equipo de asalto atacó el lugar donde la retenías en Muara Angke.
Onu bir saat siktim İşim bitince çıkıp gittim
Follé con ella una hora Y me marché al terminar
Bir saat ilginizi çekebilmek için üç sene çalıştım.
Me lo he currado tres años por una hora.
2 saat uzaklıktaki Raleigh'deydim ama bir saat içinde eve vardım.
Yo estaba en Raleigh, a dos horas de distancia pero llegué a casa en la mitad de tiempo.
Adamlarım panik odasında bir saat boyunca mahsur kaldı.
Mis hombres estuvieron en esa maldita habitación del pánico durante una hora
Şimdi de Perşembe günü ekstra bir saat istiyorlar. Bones diye bir şey izleyebilsinler diye. Bones adında bir kadın hakkındaymış anlaşılan.
Ahora piden una hora más los jueves para mirar algo que se llama Bones, sobre una mujer llamada Bones, al parecer.
Rich'i ve resimleri bir saat içinde orada bekliyor.
¿ Y está esperando que Rich y las pinturas estén allí en una hora?
Bütün kimlikleri almaları en fazla bir saat sürer.
Tendrán a estas identidades encubiertas descargadas en una hora, máximo.
Neden? Bu davayı henüz bir saat önce aldım, nasıl...
Asumí este caso hace como una hora.
Bir saat daha bekleyemedin mi?
¿ No pudiste esperar una hora?
İzini bulup bir saat içinde seninle buluşacağım.
Lo rastrearé y nos veremos en una hora.
Bir saat sonra bana haber verirsin, tamam mı?
Llámame en una hora, ¿ vale?
Bir saat önce bana haber vermesi gerekiyordu.
Se suponía que iba a llamar hace una hora.
Burada bir saat daha geçireceğime delik deşik edilmeyi tercih ederim.
Preferiría ser acribillado a balazos a estar una hora más en este sitio.
Güzel bir saat.
Es un muy buen reloj.
Bir saat boyunca o kadar bağlanmıştık ki.
Durante esa hora, tuvimos una conexión perfecta.
Mesela içeriden yeni bir saat önce çıkmış bir eleman var.
Digamos que un tipo acaba de ser despedido. Como hace una hora.
Gemiyi bir saat içinde çalıştırırım.
Debería tener el bote encendido en una hora aproximadamente.
Bir saat içinde.
Una hora.
- Bir saat içinde hepsi Gavin Belson'ın olacak.
Será propiedad de Gavin Belson en una hora.
Kris, bir saat sonra ameliyat olacağım.
Kris, que se someten a cirugía en una hora.
Pekâlâ, bir saat içinde 17.000 beğeni aldım.
Bueno, tengo 17.000 "me gusta" en diez horas.
Bir saat kadar süreceğini söylüyorlar ; yani ne yapın edin, barakayı terk etmeyin.
Dicen que durará como una hora, así que lo que sea que hagan, no dejen la choza.
- Pilot fırtına bir saat sürer demişti.
El piloto dijo que la tormenta podría durar una hora.
O da ne? Yakınlarda 24 saat açık bir vejateryen mekanı buldum.
Encontré un lugar vegetariano cerca abierto las 24 horas.
Bir numaralı güvenlik önlemi, akıllı saat.
Medida de seguridad número uno, el reloj inteligente.
Görüşmeden 12 saat önce resimlerden rastgele bir tanesini talep edecek hangisi olacağını bilemeyiz.
12 horas antes de la reunión, va a solicitar una de las pinturas al azar, no sabremos cuál.
4 saat önce Ayrıca elbisenin fazlasını bir santim daraltmak zorunda kaldım.
4 HORAS ANTES - También tuve que ampliarlo media pulgada más. ¿ Quién era ella?
Birkaç yıl öce bir tanesi iki saat sürmüştü.
Hace algunos años, tuvimos uno que se prolongó durante dos horas.
Bir ya da iki saat.
- Un par de horas.
Rapora göre ceset saat 3'te bir kamyoncu tarafından bulunmuş.
Según el informe, el cuerpo fue descubierto por un camionero las 3 am.
Sağlam bir sekiz saat geçirdik.
Ponemos en un sólido ocho horas.
Üç ay içinde iki ev ateşe veriliyor. Kargo uçağının arkasında 18 saat. Bir kamyonun arkasında karanlıkta kalmak.
Dos casas en llamas en menos de tres meses, 18 horas dentro de un avión de carga, metida dentro de una camioneta a oscuras,
Dinle, daha büyük bir senet versin diye elimden geleni yaptım diyecektim. Ama saat geçti ve adamın para suyunu çekiyormuş.
Escucha, lo que decía, intenté que me diesen billetes más grandes, pero era tarde y no tenía.
Saat geç olduğu için diyorum ki, önce pasta için eve gidelim sonra yarın ben seni alışverişe götüreyim ve kendine güzel bir şeyler seç.
Pero como se está haciendo tarde, vayamos a casa para el pastel y mañana te llevaré de compras y elegirás algo bonito para ti.
Toplam uzaklık, 4338 km ya da bir gün 19 saat.
Distancia total : 4340 kilometros. o un día y 19 horas.
Olur da Huzur Getiren'le vurulursak, bir dahaki sefere dirilip aynı gün, aynı saat ve aynı yerde buluşacağımıza dair söz verdik.
Prometimos que, si éramos abatidos por Pacificadora, la siguiente regeneración, nos encontraríamos el mismo día, lugar y tiempo.
Sağlam bir uyku çekmeyeli neredeyse 40 saat oldu. - Yer yerinden oynamaya başladı biraz.
Llevo casi 40 horas sin dormir bien, y ya estoy empezando a ver... el borde de las cosas como si bailara.
Her neyse, platform versiyonu için 48 saat içinde kapsamlı bir pazara açılma stratejisi istedi.
En fin, quiere una estrategia de mercadeo exhaustiva para la versión de la plataforma en 48 horas.
Biz bir hafta o birkaç saat çalıştırmak, edeceğiz Buz, kaynatın su yapmak için yeterli.
Los prenderemos unas horas a la semana, solo lo suficiente como para hacer hielo, hervir agua.
Gerçek Zamanlı Saat için sıkıştırmamızı kullanmanın bir yolunu buldum.
Encontré cómo usar nuestra compresión para RTC...
Ama her hafta yarım saat, kimseleri olmadığı halde bir araya gelip aile kuran dört kişinin anlatıldığı o diziyi izlerdim.
Pero media hora todas las semanas podía mirar un programa sobre cuatro personas que no tenían a nadie, pero se unían y se convertían en una familia.
Her hafta yarım saat boyunca bir evim olurdu ve hayatta kalmama yardım ederdi.
Y durante media hora todas las semanas, tenía un hogar. Y me ayudó a sobrevivir.
Arayan İç Güvenlik'ti. Deniz Özel Kuvvetler zeplinden... -... bir kaç saat uzaklıktalarmış.
Los Navy SEALs son sólo algunas horas fuera de reunirse con el aerostato.
Bu arada sokağın aşağısında evsiz bir adam var. Saat 2.30 sıralarında gürültülü bir araba sesi duymuş. Bu yüzden mobese görüntülerini istedim.
Por cierto, un indigente acampaba fuera... y escuchó ruido de neumáticos como a las 2 : 30 así que estoy buscando videos.
Bir, bir buçuk saat sonra gönderirim.
En una hora, una hora y media.
Saat biraz erken, varsa bir fincan kahve.
Es un poco temprano. Un café si tiene un poco.
Bu sabah saat 06.00'da Idlewild Park'ında bir patikada bulundu.
Fue encontrada en una pista Idlewild en el parque alrededor de las 6 : 00 de esta mañana.
bir saat sonra 47
bir saat mi 31
bir saat önce 42
bir saat kadar önce 20
bir saat içinde 57
saat 170
saat 16 49
saat 15 32
saat 12 139
saat kaç 1021
bir saat mi 31
bir saat önce 42
bir saat kadar önce 20
bir saat içinde 57
saat 170
saat 16 49
saat 15 32
saat 12 139
saat kaç 1021
saat 6 229
saat 23 33
saat 4 173
saat 18 42
saat 1 132
saat 9 217
saat 2 157
saat 5 177
saat 22 41
saat 20 32
saat 23 33
saat 4 173
saat 18 42
saat 1 132
saat 9 217
saat 2 157
saat 5 177
saat 22 41
saat 20 32