English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ D ] / Diye sordum

Diye sordum traduction Espagnol

1,620 traduction parallèle
Yarbay Sheppard'a biraz daha kalabilir miyim diye sordum.
Le pedí al Coronel Sheppard si podía quedarme por aquí un poco más.
Sonra bayan Forman'a iyimi diye sordum, evet dedi. Dün gece onu aramış.
Así que le pregunté a la señora Forman "¿ Está bien?" y ella dijo sí, porque él la llamó ayer por la noche.
Doğrudan, ilişkin var mı diye sordum.
Le pregunté a la cara si tiene un affaire.
- Sana çok mu aptal geliyoruz diye sordum!
Eh! , Te he dicho que si somos demasiado estúpidos para ti.
Ustabaşına ölen biri var mı diye sordum.
Pregunte al capataz si alguien habia muerto.
Sana neyin var diye sordum!
Dije : ¿ qué te pasa?
Yanına gidip "Neyiniz var?" diye sordum.
Entonces me acerqué y le pregunté : "¿ Cuál es tu problema?"
Diyelim ki, size Arnaud Ripper ismi bir şey ifade ediyor mu diye sordum.
Imagine que le pregunto si el nombre de, digamos "Arnaud Ripper" significa algo para usted.
- Sana kim diye sordum!
- No. ¡ Te he preguntado por quién!
Burada ne işi var diye sordum.
Pregunté qué está haciendo aquí.
Ne için diye sordum, bir adamın penisi erekte diye mi?
Yo me pregunto, ¿ por qué el pene de un hombre se pone en pie?
"Bana bir kaşık ve gazoz verir misin?" diye sordum.
"Me podrías acercar una cuchara y un refresco", le pregunté.
Sadece bir fincan kahve yaparmısın diye sordum!
Acabo de preguntarte si hiciste el café...
Kendime nasıl olacak diye sordum.
Me pregunto cómo será él.
O zaman kendi kendime "Bu nasıl olacak insanlar neden birdenbire beni ciddiye almaya başlayacak ve o çocuk neden benimle tanışmadı?" diye sordum.
Así que empecé a pensar : "¿ Cómo va a suceder?" "¿ Por qué la gente va a tomarme en serio de repente?"
Sana nerede diye sordum?
¡ He preguntado dónde está!
Enkazdan düşen birşey mi çarptı, diye sordum.
Pregunté si lo habían golpeado los escombros y me dijeron :
"Tarih nasıl gerçekleşir?" Diye sordum Irwin'e.
"¿ Cómo sucede la Historia?" le pregunté a Irwin.
"Şey, hangi erkek bunu istemez ki?" diye sordum kendime.
"Bueno, ¿ qué hombre no dice que quiere su espacio?"
"Hangi John?" diye sordum.
"¿ Qué John?", le pregunté.
Ben de ona arkadaşımı sevdiğimi ama o kadar da sevmediğimi söyledim. "Bir kolaylık yapamaz mısın?" diye sordum. O da "Beş dolar ver" dedi.
Y yo le dije que quería a mi amiga, pero no tanto y si no podía hacerme un mejor precio.
Ben de "Ne kadara?" diye sordum.
Y yo le dije a Jackson, "¿ Cuánto?".
Başka yerde bulamazsın. " "Ne biliyorsunuz?" diye sordum.
No queda ninguno. " " ¿ Cómo lo sabe? "
Senin hiç hayallerin olmadı mı? " diye sordum.
"¿ Es que nunca has tenido un sueño?"
Teri bana "Bir Jackson Pollock'um var." dediğinde "O da neymiş?" diye sordum.
Cuando Teri me dijo que tenía un Jackson Pollock le dije, "¿ Y eso qué es?"
Bir gün dedi ki : "Anne artık çocuklara çöpten bir şeyler getirmeni istemiyorum." Ben de "Neden?" diye sordum.
Él dijo "Mamá, no quiero que... No quiero que me traigas cosas a casa para los niños de ningún basurero. " Yo le dije, "¿ Por qué?"
Bahçede bir sürü FBI ajanı vardı. "Ne için gelmiştiniz?" diye sordum.
Miro afuera, y hay un montón de agentes del FBI por todo el jardín.
"Nasıl?" diye sordum. "Dolandırıcılık yüzünden." dedi.
Yo dije "¿ Por qué?" Y me respondió "Por estafar a la gente."
Bende, "Neden öyle?" diye sordum.
Le pregunté : "¿ Por qué?", y me ha respondió :
Ama çok iyi görünüyorsun o yüzden sana kızılderililerden misin diye sordum?
No que no te veas bien, te ves bien, por eso pregunté lo de ser nativa.
"Değerler niye yıl içinde bir yükselip bir düşüyor?" diye sordum.
Pero yo pregunté "¿ Por qué sube y baja una vez cada año?"
"Şerif farklı bir... yoldan gitmiş olabilir mi? Belki de, Chinaman's Alley'den geçmiş olabilir mi?" diye sordum.
" ¿ Es posible que nuestro sheriff haya tomado otro camino a su casa quizá a través del callejón de los chinos?
Sonra kendime "Bir cezveye gözcülük yaparak kendime ya da kampa ne faydam oluyor?" diye sordum.
... entonces pregunté : "¿ De qué me sirvo a mí o al campamento si protejo la cafetera como centinela?"
Ben de duyabilir miyim diye sordum.
Así que le pregunté si podría oírlo.
Kendime bunların hepsi ne için diye sordum mu?
Me pregunté, ¿ para qué todo esto?
Ertesi gün bana bütün gece çalıştığını söyledi. "Ne yapıyordun?" diye sordum.
Al día siguiente me dijo que había estado trabajando toda la noche. "¿ Haciendo qué?", le pregunté.
Resepsiyoncu kıza "Eve iş götürüyormusun?" diye sordum. Bana gülümsemedi bile.
Le pregunté a la recepcionista si se llevaba trabajo a casa y nada, ni siquiera una sonrisa.
Çocuklarıma yemek pişirirken kızlarımdan birinin ağaca ve boynuna ip bağlayıp kendini asmaya çalıştığını fark ettim. Ona, "Ne yapıyorsun? !" diye sordum.
Estaba haciendo la comida de mis hijos, y me di cuenta que una de mis hijas había atado una cuerda a un árbol y colocado en su cuello el otro extremo, intentando ahorcarse, le pregunté "¿ Qué estás haciendo?"
Peder Ollie'nin haberini okudun mu? " diye sordum.
"¿ Leíste lo del padre Ollie en el periódico?"
"Seni taciz etti mi?" diye sordum.
Le pregunté si la había acosado sexualmente.
Ann'e "neden daha önce söylemedin?" Diye sordum.
Yo le pregunté : "¿ Por qué no nos contaste antes? " ¿ Por qué? "
Ben sen ne düşünüyorsun diye sordum.
Te estoy preguntando, ¿ qué es lo que piensas tú?
Ona Wendy'nin erkek arkadaşı var mıydı diye sordum ama olmadığını söyledi.
Dijo que Wendy no tiene.
Sana iki soru sordum diye bana darılmana inanamıyorum.
No puedo creer que no quieras hablarme porque te hice dos preguntas.
Ben de onun yerine bir video çeksem olur mu diye sordum. İyi.
Bien.
- Ona sordum, erm acını azaltmak için ne yapabilirim diye.
Le pregunté si había algo que podía hacer por ella, para aliviar el dolor.
Ben... Ben kesmeden önce, sordum ona, siz... sizin izniniz var mı diye.
Yo... yo le pregunté, antes de hacerlo, si... si tú estabas de acuerdo con eso.
- Ne oldu? Çok soru sordum diye beni kovdu.
- Me echó por hacer preguntas.
Dr. Mahib'i gördüğümde sordum... bu kimyasalları polis mi yaptı diye?
Le pregunté al doctor Mahib porque pensé que él había dicho que fue la policía, pero dijo que no.
Onunla arka koltukta oturur musun diye niçin sordum sanıyorsun?
Por eso te pido que te sientes con ella.
Sonra, "Neden Kelly?" diye sordum ve bir dakika boyunca tereddütte kaldı ve dedi ki : "Çok üzücü haberlerimiz var."
Titubeó por un minuto y me dijo : "Tenemos una noticia muy triste"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]