Elimden gelen bu traduction Espagnol
325 traduction parallèle
Elimden gelen bu.
Por esto pagamos 3 yenes menos.
Elimden gelen bu.
Lo he hecho lo mejor posible.
- Kusura bakma en fazla elimden gelen bu.
- Disculpa, no se hacerlo mejor.
Elimden gelen bu.
Eso es lo que siempre hago.
Büyük finali bekliyorsanız üzgünüm, elimden gelen bu.
Si están esperando el gran final, esto es todo lo que hago.
Bu embesillerle elimden gelen bu!
¿ Qué podía hacer con ese maldito tipo? ¡ Maldecirlo!
Elimden gelen bu kadar.
Sólo puedo hacer eso.
Elimden gelen bu ama gelecek hafta karşılayacağım.
- Ah, sí. Es todo lo que traigo, le doy el resto la próxima semana.
- Elimden gelen bu, efendim.
- Toda la que pueda, señor.
Üzgünüm. Elimden gelen bu.
Lo siento mucho es lo mejor que puedo hacer.
Her türden insanla konuşuyorum elimden gelen bu.
Estoy hablando con la gente para averiguar lo que pueda.
Elimden geleni yaparım ama elimden gelen bu.
Haré todo Io que pueda, pero es Io único que puedo hacer.
Şimdilik elimden gelen bu.
Por ahora, esto es lo mejor que puedo hacer.
Kutsal dua değil ama elimden gelen bu.
No es el Padrenuestro, pero hice mi mejor esfuerzo.
Şikago pizzasının yerini tutmaz ama şu an için elimden gelen bu kadarı geliyor.
En lugar de la pizza de Chicago, era lo menos que podía hacer.
- Elimden gelen bu kadar.
- No puedo hacer más de lo que he hecho.
Elimden gelen bu.
Hago lo que puedo.
Elimden gelen bu Bob.
Hago lo que puedo, Bob.
Elimden gelen bu canım.
Cariño, es todo lo que tengo.
- Elimden gelen bu.
- ¡ Estoy tratando!
- Elimden gelen bu.
- Es lo mejor que puedo hacer.
Üzgünüm. Elimden gelen bu.
- No he podido evitarlo.
Elimden gelen bu.
Lo lamento.
Bu evliliğe elimden gelen her şekilde engel olacağım.
Impediré este matrimonio como pueda.
Fakat artık elimden gelen herşeyi yaparak Carol'ı bu korkunç çevreden ve sizden uzaklaştırmaya çalışacağım.
Pero haré todo lo que pueda para alejar a Carol... de estos malos ambientes y su degradante influencia.
Elimden gelen sadece bu Jed, sana bakmak.
Eso es que todo lo que puedo hacer, Jed, mirarlo.
Bu yüzden size elimden gelen en büyük minnettarlığımı sunduktan sonra...
Así es que después de darles mis más expresivas gracias...
- Bu hiç hoşuma gitmiyor, ama elimden gelen birşey yok.
No me gusta, pero supongo que no hay mucho que pueda hacer.
Ben basit bir köy avukatıyım, koskoca Lansing kentinden gelen... bu parlak savcıya karşı elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Soy un humilde abogado de pueblo que hace todo lo posible... para ganar a este brillante fiscal de la gran ciudad de Lansing.
Elimden gelen anca bu.
Es lo más que puedo hacer.
Elimden gelen her şeyi yapıyorum ama bu günlerde eski cüzdan oldukça inceldi.
Hago lo que puedo, pero mi billetera está vacía estos días.
Yapmadın ve artık bu konuda elimden gelen bir şey yok.
Pero no lo hiciste y ahora no puedo hacer nada.
Müvekkile bir güleryüz, elimden gelen tek şey bu.
Lo único que pretendía mi cliente era echarse unas risas.
Elimden gelen hepsi bu!
¡ Esto es lo único que hago!
Bu gazetenin bir aile olması için elimden gelen herşeyi yaptım. O yüzden gezeteyi seviyoruz Kendimi ve okurları kastediyorum.
Hice un gran esfuerzo para que la revista se convierta en una gran familia, es por eso que los amo, y es por eso que el lector, también.
Sen beni sevinceye dek Ömrüm beklemekle geçecek Bu elimden gelen
Hasta que me ames viviré una vida larga esa es la mejor cosa que puedo hacer
Kendim gibi oynarım çünkü elimden gelen bu.
- es porque me gusta hacerlo. Hm...
O zaman elimden gelen her şeyi yapacağım ve sen yaşadığın sürece bir daha asla bu şehirde başka film çeviremeyeceksin.
Entonces, así sea lo último que haga, me encargaré de que no vuelvas a filmar otra película en esta ciudad en toda tu vida.
Elimizden geleni yapmalıyız, ve benim elimden gelen tek şey bu kitabı bastırmak.
Debemos hacer lo que podamos. Y este libro es lo que yo puedo hacer.
Elimden gelen çeviri bu...
Es la mejor traducción que puedo...
Bu hayatım boyunca yapmak zorunda kaldığım en zor şey. Ama yemin ederim sana yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım.
Esto es lo más duro que he tenido que hacer jamás, pero juro que haré todo lo que pueda por ayudarte.
Bu evliliğin yıkılmasını önlemek için elimden gelen her şeyi yaptım.
He intentado salvar nuestro matrimonio.
Şunu bilmenizi isterim ki efendim, bu görev nedeniyle çok heyecanlıyım... ve size, gemime, geminize, bu gemiye... elimden gelen en iyi şekilde hizmet edeceğime söz veriyorum.
Sólo deseo decirle, señor, que estoy muy emocionada con esta misión que prometo servirle a usted y a mi nave... su nave..... a esta nave, de la mejor manera que pueda.
Elimden gelen bu.
Es todo lo que puedo hacer.
Bu gece, bu ofisten sizlere söz veriyorum. Suçluları adalete teslim etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Ve önümüzdeki yıl bu olaylar siyaset sahnesinden tamamen silinecek.
Me comprometo esta noche que desde esta oficina haré todo lo que esté a mi alcance para asegurar que los culpables sean llevados ante la justicia, y que tales abusos no sucedan más en los años que vendrán cuando haya abandonado esta oficina.
Duyduğum iyi niyet ve dostluk sözlerinden etkilenmiş ve hatta müteessir olmuş olarak size söz veriyorum, bir zamanlar düşmanımız ama şimdi demeye cesaret edebilirim ki dostumuz olan bu ulusa karşı ülkemin politikasını değiştirmek için elimden gelen gayreti göstereceğim.
Impresionado y conmovido por las palabras de buena voluntad oídas prometo hacer todo lo posible por cambiar la política sobre la enemiga a la que puedo llamar amiga.
- Bu arada bana emredilen işi, elimden gelen en iyi şekilde yapacağım efendim.
- Mientras tanto haré mi trabajo lo mejor que pueda, señor.
Gene söz veriyorum, sevgili New Yorker halkı Başkan Giuliani elimden gelen herşeyi yapıp bu şehiri yağsız diye lanse edilip, yağlı olan yoğurtlardan temizleyeceğim.
Les prometo, queridos conciudadanos que el alcalde Giuliani hará todo lo posible para limpiar la ciudad de este falso yogur dietético.
Elimden gelen her şeyin bu olduğunu anlamak için düşünecek zamanın olacak.
Cuando tengas tiempo de pensar entenderás que esto es lo mejor.
Bu da benim elimden gelen.
Esto es lo que yo puedo hacer.
Elimden gelen bu.
Scott renunció a Microsoft justo después que rompimos.