Hani şu traduction Espagnol
3,514 traduction parallèle
Met'deki sergiyi gördün mü hani şu Matisse'nin etkilendiği tekstille ilgili olan?
Viste la exhibición en el Met... de los textiles que influenciaron a Matisse?
Hani şu pantolon içinde olduğun ama yine de mutlu olduğun reklamdaki gibi?
Como ese anuncio en el que llevas pantalones, y aún así estás contenta con ellos.
Hani şu Mandy'i tedavi eden acil servis doktoru var ya?
¿ El médico de urgencias que trató a Mandy?
Hani şu mahvettiğin?
¡ ¿ El que arruinaste? !
Biz de McMurray ile konuştuk, hani şu sahildeki bağımlı ve o da bize buralı uyuşturucu tedarikçisinin ismini çıtlattı.
Así que hablamos con McMurray, el adicto a la metanfetamina de la playa, y nos dio el nombre del distribuidor local de meta.
Hani şu Brezilyalı küçük Wayne Gonzales mi?
¿ El Pequeño Wayne Gonzales de Brasil?
Yürüyerek gezmeyi severmiş, hani şu bir ayağı yerdeyken, ağırlığı ona verip diğer ayağı ileri attığın eylem.
Prefería ir caminando, lo que hacía apoyando un pie en el suelo antes de transferir el peso a la pierna contraria.
Hani şu şeye giden yolda?
¿ Uno que me lleve?
Edward'ı hatırlıyor musun? Hani şu ilk aşkını.
¿ Recuerdas a Edward, tu primer amor?
Angela Branson hani şu elmas işi boyunu aşan kız.
Demuestra que la bala que mató a Angela Branson, que era "la chica que estaba metida hasta el cuello en lo de los diamantes robados"
Hani şu maskeli Anti-Bükücü mü?
El hombre anti-control con máscara?
Bo'dan ayrıldığımdan beri tek odalı yerleşkelerden birinde yaşıyorum hani şu katındaki herkesle banyonu...
Entonces, he estado viviendo en una habitación simple desde que dejé a Bo, un apartamento donde compartes - un baño con...
hani şu sğrekli egzersiz bisikletine binip milleti dikizleyen eleman.
Es ese chico que siempre está en la máquina elíptica. Mirando fijamente a todo el mundo.
Üçüncü kişi ise hani şu kavisli olan o da Owen tam bir ucube, ondan uzak dur!
OK, el tercero, el del pene curvo Oooh, ¡ ese es Owen! ¡ Es un completo anormal!
Hani şu İngiliz rugby oyuncusuna olanın tam tersi gibi hani kaza geçirip komaya girmişti de ve uyandığında kendini eşcinsel bir kuför sanıyordu.
Algo así como lo contrario de ese jugador de Rugby heterosexual Que tuvo ese accidente en el gimnasio y cayó en coma. Y que cuando despertó, el pensó que era un peluquero abiertamente gay.
Daha önce söylediklerim için özür dilemek istiyorum. Hani şu senin hiçbir işi bitirememen hakkında söylediklerim için.
Quiero pedirte perdón por lo que te he dicho antes de que nunca terminas nada.
Ben senin gelecekteki istenmeyen çocuğunum hani şu eğlencelerini sonlandıran!
¡ Soy tu hijo no deseado del futuro que mató tu diversión!
Hani şu kuklalarla, Çinli çocuğun olduğu olan.
Era el de los perritos y ese chinito.
Ve böyle apar topar gittiğim için özür dilerim ama benim öyle olduğumu düşünmeni istemem bilirsin, hani şu erkekler- -
Y siento tener que salir corriendo y todo, pero no quiero que pienses que soy, ya sabes, ese tipo...
- İşte bu, Jack oluyor. - Hani şu Jack...
Ese... debe ser Jack.
Callie Karlsen'in ablası. Hani şu tuttuğun bilet var ya, onun için vahşice öldürülen kadın.
Es la hermana de Callie Karlsen, la mujer que fue brutalmente asesinada por el boleto de la lotería que ganó el cheque que estás sosteniendo.
Hani şu eşi ve kızı?
¿ Esposa e hija?
Hani şu "Tanrı Hakkındaki Fikirlerinizi Söyleyin Bana" şarkısını yapanlar.
Tenían esa canción de "Dime todo lo que piensas sobre Dios".
Hani şu küçük vakum aletleriyle ağzındaki tükürüğü çekip sonrasında da sana bedava diş fırçası ve lolipop veren kişi.
Tú sabes, esa persona que succiona la saliva de tu boca con esa pequeña aspiradora Sí. y después te da el cepillo de dientes gratis y la paleta.
Hani şu donut gibi, uzun ve Meksika işi olan.
Tu sabes, como... como... donas, pero largos y Mexicanos.
Korkarım ki talep ettiğiniz kontratı bulamadık hani şu David Clarke olayı.
Me temo que no conseguí nada respecto al contrato por el que preguntó... el... el de David Clarke.
Hani şu at terbiyecisi gibi olan tabii ben o işi insanlarla yapıyorum ve gerçek anlamda terbiye ettiğim söylenemez.
Como el Encantador de Caballos, excepto que yo lo hago con gente y no realmente encantadora.
Hani şu bitirmeye çalıştığın?
El que intentabas terminar.
Hani şu "Tanrı Hakkındaki Fikirlerinizi Söyleyin Bana" şarkısını yapanlar.
Tenían ese tema, "Dime lo que piensas de Dios".
Hani şu bira çalan çocuklar.
Esos chicos ahora vienen a por la cerveza.
Hani şu güzel olan.
La bonita.
Sen şu politikacının kızısın değil mi, hani şu fahişeyle yakalanan.
¿ Eres la hija del político, al que agarraron con una prostituta?
Hani şu senin beğendiğin bara.
Ya sabes, el que más te gusta.
Hani sürekli hayatının ne müthiş olduğunu anlatan kardeşin mi?
¿ La que siempre te restriega su increíble vida por la cara?
Hani psikolog raporlarının olduğu şu dosya?
¿ Los informes psicológicos?
- Hani Maura'nın sana verdiği şu ürkütücü çizim?
Ese horrible dibujo que te dio Maura. ¿ Dónde está?
Pekala, şu Stewart Hawkins denen bir adam var hani.
Entonces ese Stewart Hawkings.
Tamam, şu büyük düğün var ya, hani havuzu adamın davetli olduğu,...
Vale, esta gran boda, a la que va a ir el chico de la piscina...
Buradaki çantamda bulunan çöp diye tanımlayabileceğimiz şu şey vardı ya hani?
¿ Saben todos estos supuestos trastos qué tengo aquí en la central?
Takım elbiseli adamı diyorum. Hani senin şu kovaladığın.
El tipo del traje, el que quieres atrapar.
Sen arkadaşı olduğundan değil de, hani olsaydın eğer.
No es que seas su amigo, pero si lo fueras.
Hani şu geri zekalı mı?
¿ El imbécil?
Kumarhanemin seçim kampanyanız için yazdığı çek yok muydu hani?
Escrito en esa pequeña línea en el cheque que mi casino escribió para su campaña de reelección.
Hani var ya şu Sam Garity'nin falan?
Sabes, como, uh, no sé, - ¿ Sam Garity? - ¿ Qué hay con él?
Eşinizin limited şirketi hani eşinizin paraları aktardığı şirket.
La misteriosa LLC de su esposa... a la que desvió los fondos de la compañía.
Laurel ilişkinin ciddileştiğini söylediğin kızdı hani beni yönlendirmek için kullandığın mezardaki kızın kız kardeşi.
Laurel fue la chica con la cual las cosas se estaban volviendo demasiado serias, la chica cuya tumba de su hermana usaste para manipularme.
Şu çok tuhaf adı olan? Sarışın hani, peruk takan
amiga de la ex de che longana?
Bir de Nick'le, Danimarkalı bir değişim öğrencisini eve götürüp beraber duşa girdiğiniz şu olayı anlatmıştın hani?
Y luego está esa historia que contaste de cómo Nick y tú acogisteis a aquella estudiante de intercambio danés y os duchasteis todos juntos.
Hani gitmesine izin verdiği şu beyaz çocuk o çocuğun adı Bobby Reed.
El chico blanco al que dejó ir... Su nombre es Bobby Reed. Es un chico rico.
- Evet, haklısın ama bazen düşünüyorum, hani nasıl olurdu diye. Biyolojik annem şu kapıdan içeri girse mesela?
De acuerdo, tienes razón, pero bueno, me he imaginado como sería, ya sabes, si un día mi madre biológica llamase a mi puerta...
Şu adam var ya, diğer okçu hani... senin kafana girip, senden bir şey almış.
Pero este tío, el otro arquero, se metió en tu cabeza, te quitó algo.