English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ O ] / O zaman ben

O zaman ben traduction Espagnol

7,422 traduction parallèle
O zaman ben burada ne halt ediyorum.
¿ Entonces qué coño hago aquí? - Hola, cariño.
- O zaman ben de yiyebilirim. - Yiyecek bir şey kalmadı diyorum sana!
- Bueno, entonces de todas formas comeré.
O zaman ben bir hayalet değilim.
Lo que significa que yo...
- O zaman ben "Marco" deyince...
- Así, cuando diga "Marco"... - Hola, Marco. Vamos.
- O zaman ben...
- Entonces yo...
Ama o seni olduğun gibi sevebiliyorsa o zaman ben de sevebilirim.
Pero si ella fue capaz de quererte por quién eres, yo también.
- Ben ısmarlıyorum, tabii ki. - O zaman ben varım.
Invito yo, por supuesto.
- O zaman ben de yapamam.
- Entonces yo tampoco.
O zaman ben de köpek partilerini seveceğim.
Así que yo amo las fiestas de perros.
Eğer aldığım bilgi doğruysa o zaman ben bir muhabir olarak...
Si este informe es cierto, entonces como periodista, yo...
Ben onu o rafa koyup ne zaman eve biri gelse "Mark'ın golf kupasına baksanıza" dedim.
¿ Vale? Lo ponía en la estantería cada vez que había visita.
Eğer ben Vermont'ta alelade bir emekli futbolcu olmadıysam, o zaman bütün bunların bir anlamı olmalı.
Si don y apos ; t llegar a ser algún papá del fútbol en Vermont, Entonces necesito todo esto para tener un punto.
Ben çocukken, babamda o şeyden her zaman bir kova olurdu.
Mi papá siempre tenía una jarra... llena de eso cuando era una niña.
Ya zamanında çıkarsınız ya da ben yokum.
O salías a tiempo o me largaba.
O zaman senin yerine ben edeyim.
Entonces lo haré yo por ti.
Beni tutanlar eve gece yarısı gibi gitti. Ben de bu bayanları o ara 48'de gördüm. Ve zaten iyi bir zaman için ayarlandılar.
Mira, los chicos que me contrató fue a su casa alrededor de la medianoche, que es cuando vi esto grupo de chicas de 48 o, y que están preparados para un buen tiempo Usted cava?
Ben gidiyorum. Seni kaldırıp yere attığım için üzgünüm ama bu iyi gidiyormuş gibi gelmiyor o yüzden zamanımızı harcamak istemiyorum.
Me voy... lamento haberte golpeado pero esto no parece funcionar así que no quiero hacernos perder el tiempo.
O zaman, belki ben yemek yerken bundan bahsetmesen iyi olur.
Entonces no hables de ello mientras como.
sanırım haklısın o zaman neden ben?
Seguramente tenga razón. ¿ Entonces por qué yo?
O zaman, kuzu inciğini hazırlayıp ağır ateşte pişir ben de risottoyla başlayayım.
Así que empezaré con el risotto si tú quieres preparar las patas de cordero al mirepoix para guisarlas.
O zaman Henry'ye kesinlikle ben göz kulak oluyorum.
- Así que yo debería cuidar a Henry.
O zaman belki ben de bir şeyler öğrenirim.
Entonces tal vez aprenda algo.
Çünkü ben her zaman seni koruyamam o yüzden kendine biraz daha dikkat etmek zorundasın.
Porque no voy a estar aquí siempre para cubrirte, así que vas a tener que cuidar un poquito más de ti misma.
O zaman belki de Roman'la ben spor salonlarını dolaşıp, onu tanıyan var mı diye sormalıyız.
Quizás Roman y yo visitemos algunos gimnasios, veamos si alguien conoce a este tipo.
- Neyim ben o zaman?
- ¿ Qué soy entonces?
O zaman gelmek istiyorum ben de.
Y por eso, me encantaría ir.
- Tamam o zaman, ben de seninle geliyorum.
¿ Sabes qué? Voy contigo.
O zaman, ben de öyle düşünmüştüm.
Eso pensé yo.
O zaman bu durumda ben de pısırığın teki oluyorum.
Supongo que yo también soy debilucha.
Ben yalnızca şunu merak ettim oturduğunuz zaman, tavuğun etrafında suç adaletini mi tartışıyorsunuz,... yoksa Reality TV hakkında boş boş konuşuyor musunuz?
Solo estaba interesado... si te gusta sentarte y discutir justicia criminal comiendo el pollo, o charlar sobre realities.
O zaman kalayım ben... Ne istiyorsun?
Y me quedaré... ¿ dónde me quieres?
Ya müthiş bir lunaparka düştük ya da ben zamanın yapısından yanlışlıkla bir delik açtım.
O nos topamos en algún impresionante parque de diversiones, o Arranqué accidentalmente un agujero a través de la tela del tiempo.
Eğer ben istemezsem eğer, çünkü, o zaman hiç ulaşabileceksiniz. ben biliyorum, kimin için çalıştığımı, hiçbir şey.
Bueno, porque si no es así, nunca tendréis acceso a lo que sé, a la persona para quien trabajo, a nada.
Ben dördüncü sezonda geldim. Bu sahneyi o zaman yaptık. Roy Orbison sadece kendisinin söyleyebildiği yüksek notalara burada çıktı.
Me hice cargo en la cuarta temporada, y ahí es cuando construímos este escenario donde Roy Orbison alcanzó esas notas altas que sólo él podía.
Programın sahnedeki sunumunu her zaman ben yapardım. Bir gün, Johnny Cash'i takdim etmeye hazırlanıyordum. O sırada onun biraz huzursuz olduğunu fark ettim.
Yo siempre hago las introducciones al show desde el escenario y estaba listo para presentar a Johnny Cash y me doy cuenta de que él estaba en un rincón un poco nervioso
Baksana, dışarı çıktığın zaman bana haber verir misin? Ben de o zaman işe geleyim.
Escucha, ¿ puedes avisarme cuando te vayas para poder volver al trabajo?
Yani, salyaları akıyor, yürüyemiyor o yüzden çoğu zaman onu ben taşımak zorundayım.
Quiero decir, babea mucho. No puede andar, así que tengo que llevarle a todos lados la mayor parte del tiempo.
- O zaman bana söyle, ben ona iletirim.
Entonces dame el mensaje y yo se lo doy.
O zaman, ben de uyusam iyi olur.
Bien, entonces también tomaré una siesta.
Masamda her zaman bir tabağın olacak. Benimle kavga da etsen, nefret te etsen, bunu bana hissettirsen de hissettirmesen de, ben daima burada olacağım.
Siempre tendrás un lugar en mi mesa aunque peleemos, aunque me odies aunque quieras venir o no.
Ben de vücudu örteyim. Her zaman külüstür projektörü onarıp biraz gösterebilirim. Ya da göstermem.
Saben, siempre puedo sacar el viejo proyector... y proyectar algunas... o no.
Tamam, ben öğreteceğim o zaman.
Bueno, entonces yo te enseñaré.
Tamam... Ben seni yalnız bırakayım, o zaman.
Bueno...
Tabii ki hatırlıyorum. Bu lafları ben söyledim. - O zaman artık durmanı istiyorum.
La situación actual en este lugar es que incluso es difícil de respirar debido a los gases tóxicos y al humo.
O zaman seninle ben de geliyorum.
Entonces voy contigo.
Onunla gitmeden önce konuşurum o zaman yoksa yokum ben
Entonces lo conoceré antes de que se vaya o estoy fuera.
O zaman bırak neyin önemli olduğuna ben karar vereyim.
Permíteme ser el juez de lo realmente sea importante.
- Ben de CNI ile görüştüm. Onlara Lance'in oradaki zamanını, katıldığı görevleri düşmanının olup olmadığıyla ilgili sorular sordum ama cevap bile vermediler.
Cuando pregunté en España sobre Lance y sus misiones aquí... o enemigos que tuviera, no me dieron ninguna información.
Ben kısa şortları kaldıramıyorum o zaman?
Espera. Entonces, no puedo quitarme estos shorts?
- Peki o zaman, sen sorduğun için artık adımı ben atıyorum.
- Bien. Pero desde que me lo pediste, están aumentando las ganas.
İyi o zaman birileri için ben yemek zorundayım.
- Bueno, yo tengo que comer algo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]