Planımız şu traduction Espagnol
398 traduction parallèle
Planımız şu, çocuklar.
Este es el plan, muchachos.
Gelin çocuklar, planımız şu...
Sí, el mapa está en la oficina.
Sutton Craddock'dan uçuş planımız şu şekilde.
Este es el plan de vuelo de Sutton Craddock.
Şimdi prensim, planımız şu :
Ahora, mi príncipe, este es el plan.
Şişt! Tamam, bakın şimdi, planımız şu.
Éste es el plan.
Planımız şu.
Hagámoslo de este modo.
Pekala, planımız şu...
Ok, ahora escúchame...
Bakın, planımız şu.
Les diré el plan.
Planımız şu.
Te diré cual es el plan.
Pekala, planımız şu.
Bien, este es el plan.
Planımız şu.
Esto es lo que haremos.
Pekala, planımız şu :
SABADO SIGUENTE Muy bien, este es el plan.
Bak, planımız şu.
Mi plan es que vayas por delante.
Planımız şu.
Hagamos un plan.
Scabby ile beraber üzerinde çalıştığımız şu taslak.
Es un plan que estuve elaborando con Scabby.
Kahramanımız, planını güçlendirmek için zavallı Mimi'ye kancayı taktı.
Por eso nuestro héroe eligió a la pobre Mimi para reforzar su plan.
Şu an itibariyle, eğer hesaplarımız doğruysa ki öyleler zaten bir ay sonundaki kazancımız 1,700,000 frank olacaktı.
Veamos ahora si nuestro plan podía funcionar. Sí... veamos. Desde luego que funcionaba... en un mes nos haríamos con 1.700.000 F.
Plânınızı ona sonra açıklayacağım.
Le contaré su plan más tarde.
Şu halde kararımız ; bu gece saat 12'de Şadan'ın mezarına gitmek.
Tenemos un plan.
Açıkçası, kocanızın planını duyduğumda çok şaşırdım.
La verdad, me chocó oír el plan de su marido.
Neden derseniz Lordum, biz isterdik ki bu hain konuşsun ve sizin önünüzde ihanet planını ve amacını itiraf etsin. O zaman siz de duyduklarınızı yurttaşlara anlatırdınız. Çünkü bakarsınız halkımız bizi yanlış anlar ve bu adamın arkasından yas tutmaya kalkar.
Hubiéramos deseado que oyeseis al traidor confesar tembloroso sus proyectos de traición, a fin de que pudierais informar a los ciudadanos, que quizás se engañen con nuestros propósitos y lloren su muerte.
Ancak o zaman başarı sansımız olur.
Sólo así podrá tener éxito su plan.
Kısaca ve şimdilik, planımız şöyle Tahiti'ye dönüp, esirleri bırakacağız alabileceğimiz kadar, su ve erzak alacağız ve bulabildiğimiz fazladan adamları.
Brevemente, y por el momento, el plan es el siguiente... regresaremos a Tahití, dejaremos a los prisioneros... nos llenaremos de agua y provisiones... y tomaremos a todos los peones que encontremos.
Şimdi... Planımızı uygulama konusunda size uyarılarım olacak. Kişisel inisiyatif kullanmayacaksınız.
Bien... en cuanto a nuestros planes, se los advierto... nada de hacer cambios por su cuenta.
Planım şu, suç gecesi ben ve planım, güzel bir kitapla şu yatakta uzanıyor olacağız.
Según mi plan, la noche del robo... mi plan y yo estaremos acurrucados en esa cama con un buen libro.
Şu var ki, planımızı uygularken seni bağlamak zorundayız.
Sin embargo, debemos amordazarte mientras llevamos a cabo nuestro plan.
Bazılarımız için bu bir çelişkiydi. Viénot, Jean Zay, Wiltzer ve ben firar etmekten yargılandık ancak asıl amaçları savaşa devam etmekti.
Resulta paradójico que algunos de nosotros, incluyendo a Viénot, Jean Zay, Wiltzer y yo, fuéramos juzgados como desertores, cuando de hecho su plan original había sido ir a pelear.
Yeni bir plan benimsedik. Beraber işbirliği içerisinde çalıştığımız Güney Vietnamlılarla A.B.D. kara birliklerinin tam anlamıyla çekilmesi ve ve yerlerine Güney Vietnam birliklerinin yerleştirilmesi konusunda düzenli bir zaman çizelgesi üzerinde anlaşmaya vardık.
Hemos adoptado un plan,... que hemos preparado con la cooperación de los sudvietnamitas,... para la retirada total de todas las fuerzas de combate terrestres de los EE.UU... y su reemplazo por fuerzas sudvietnamitas... sobre la base de un itinerario ordenado, programado.
Eminim artık M-I planınızı onaylarlar bu olaydan sonra.
Ahora tendrán que aprobar su operación M-l.
Şu an hazırlanmakta olan bir planımız var. Ama harekete geçmeden önce sizden, muhalefetten de onay almak istiyorum.
Tenemos un plan en marcha, pero antes de hacer algo, desearía que usted como líder de la oposición, lo acepte
Amiral Nimitz en iyi amirallerimizden biridir. Ama şu anda, planı dinlerken bayrağımızın indirildiğini sandım.
El almirante Nimitz es uno de nuestros mejores almirantes... pero hace un instante, cuando escuchaba el plan... me pareció ver caer nuestra bandera.
Mücadele planımızla ilgili olarak acil H planını izleyip kontrol artık elden çıktığında B planına uyacağız. Şu an için bu kadar beyler.
Con repecto a nuestro plan de combate, seguiremos el plan de emergencia H y mantendremos el plan B en reserva en caso de que la situación salga de control.
Josselin Beaumont planınızın pervasızlığının farkında mısınız?
Josselin Beaumont, ¿ se da cuenta de lo abominable de su plan?
Durum şu efendim. Bir şeyler bulabilmek için kafalarımızı çalıştırdık.
Señor, hemos estado tratando de idear un plan de acción.
Bu ölümlü dünyadan nasıl ayrılacağınızı planladınız mı?
¿ Ha hecho algún plan para su partida de esta esfera mortal?
Plan şu : Bir kayık bulacağız. Yangtze Halici'nin yukarısına götürüp, Hakka dostlarımızla buluşacağız.
El plan es robar un bote sampán ir en él hasta el estuario del Yangtze reunirnos con algunos Hakka amigos míos.
Ama o zaman, Ed'in bu basit planı tüm sorunlarımızın çözümü ve tüm dualarımızın karşılığıydı.
Pero en su momento, el plan de Ed parecia la solución a todos nuestros problemas y la respuesta a nuestras plegarias.
- Planınız farklı mıydı?
¿ Era su plan algo diferente?
Amirim, hazırladığım şu plana bir bakmanızı istiyorum.
Comisario, quiero que vea este plan...
Planımız şu.
Este es el plan.
Planınız dahilinde çalışmak için çıkış yolunu tartışmalıyız. Öğleden sonraları çalışır mıyız?
Deberiamos discutir acerca de su agenda, trabajaremos en las tardes?
Planımız, öğleden sonra 3 civarlarında ileri karakollarını vurmak.
Nuestro plan es caerles en su puesto... alrededor de las 3 : 00 esta tarde.
Sizin egemenliğiniz üzerinde hiçbir planımız yok.
No tenemos ningún plan concerniente a su soberanía.
Peki Titan'ın etrafındaki alçak zirve dönüşünüz nasıl olur da planınızdan iki bin km daha Ay'a yakın olur, bana açıklar mısınız?
Entonces, ¿ cómo explica que el giro que realizaron alrededor de Titán se produjera 2.000 km más cerca de esa luna de lo marcado en su plan.
Planımız şu.
Éste es el plan.
Bayan Fingerwood'dan hoşlandığımı anlayınca mutant beyni köfte gibi cızırdamaya başladı.
Qué estás haciendo! Cuándo se dio cuenta de que yo estaba loco por Miss Fingerwood, su cerebro mutante comenzó a crepitar como un pedazo de carne frito, y tramó un plan diabólico para destruirme y dominar la escuela.
Planımızın 1. Aşaması tamamlandı.
La fase 1 de su plan se ha realizado.
Sizi huzuruma çağırdım ki planınızı gerçekleştirebilesiniz.
Les he llamado ante mí para que puedan completar su plan.
Bayanlar ve baylar, yoluma çıkan bu deve hakkında bu sabah erken saatlerde, alış-veriş toplumunun bir destekçisi sayesinde kız arkadaşımı uygunsuz bir yerden becermek istediği haberini aldım.
Damas y caballeros, este alto caballero... pilar de la comunidad de tiendas... me informó hoy sobre su plan nefasto... para cogerse a mi novia en un lugar muy incómodo.
Yoksa maksadınız daha mı kapsamlı?
¿ o su plan es de alguna manera más grande?
Tamam, planımız şu.
Bueno, esto es lo que haremos...