Silahını al traduction Espagnol
2,040 traduction parallèle
Silahını al da başlayalım.
Tenga el arma a mano y lista para usarla.
- Kapıdaki polisi uyutup silahını almış.
- Drogó al guarda y le cogió la pistola.
Tabii, bir fincan şeker ödünç alınır. Silah ödünç alınmaz.
Sí claro, pides "prestada" una taza de azúcar, no pides prestada un arma.
Zoey, nişancının elinden silahı almak için boğuşurken iki kez vurulduğunu söylemiş.
Zoey dijo que ella recibió dos disparos luchando para quitarle el arma al tirador.
Her halükârda buradan yan tarafını vurabilmem için silahımı aşağıya doğru yöneltmem lazım.
De cualquier modo para dispararte al costado desde aquí arriba debo disparar con una trayectoria descendente.
Aramızda geçeni merak ediyorsanız, yenmeye çalışın bu merakınızı... şimdi, sevgili dostlarım benim, dostlarım, okul ve silah arkadaşlarım olarak, bir küçük dileğim var sizden.
Respecto al deseo de saber qué ha ocurrido entre nosotros, reprimidlo cuanto podáis. Y ahora, mis buenos amigos, pues sois mis amigos, estudiantes y soldados, concededme una pequeña merced.
Bir centilmen silahını çorabıyla aynı yere asla koymaz.
Un caballero nunca guarda su arma al lado de sus calcetines.
Adamın kızı öldüresiye dövdüğünü biliyordum. Silahıma sarıldım onu yere yatırdım ve onu kelepçeleyecektim.
Y yo sé que el tipo le dio una paliza a su novia así que voy por mi arma, lo tiro al suelo y lo estoy esposando.
Masum birini suçlamak kolay tabii... - Senin bir silahın var. - asıl mesul olan kişiyi değil.
Culpen al ave que echó el mojón, no al sombrero que se manchó.
Silah ve tuzları alırken aynı anda Jo ve Rufus'a mı bakacaksın?
¿ Mientras tú vas, consigues las armas, la sal y buscas a Jo y Rufus?
Şey, gerçeğe ulaşmanın yanısıra efendim eğer silah yada cinayet aletini dr. milano'yu öldürmeyi planlayarak getirdiyseniz bu tasarlanmış bir cinayettir ve savcı size haketmediğiniz halde bir şartlı tahliye tarihi verir.
¿ Por qué se preocupan tanto por eso? Bueno, además de un interés pasajero en la verdad, señor. Si hubiera llevado ese instrumento o arma con usted con la intención de matar al Dr.Milano, eso es asesinato con premeditación, y el fiscal, le ha dado una fecha de libertad condicional que no merece
Alınma ama silahın boş kurşunlarla doluydu.
Sin ánimo de ofender tu virilidad, pero me aseguré de que tu arma estuviera cargada con balas de salva, por si acaso.
Frank uzun zamandır polisler silah alıyor bu tekrar alıcı olarak bir altın madeni.
Frank, mientras los policías incauten armas será un cliente frecuente, una mina de oro.
Dağıtıcı bütün fişleri alır ve oyuncuların yerine silahı ateşler.
La organización recogerá todas las fichas y apretará el gatillo en lugar de los jugadores. [CLICK]
Ancak silah ateş alırsa diğer oyuncu fişini geri alır, dahası tazminat olarak rakibinize 50 fiş ödemek zorunda kalırsınız.
Pero si hay una bala... [¡ PUM! ] [ BALA]... se le devuelve la ficha y además usted le pagará una multa de 50 fichas.
Parmaklarının titrer, ve silah ateş alır.
Un tic en tu dedo y el arma se dispara.
Cinayet silahını bulduk gibi. Vinci laboratuvara götürelim eminim bize bir şeyler anlatır. Birileri barikat kursun hemen.
Parece que hemos encontrado nuestra arma del crimen. vamos a llevar el tornillo al laboratorio, y supongo que solamente haremos... que venga alguien a levantar las barricadas de la pista ahora! ¡ Arriba las manos!
Bir kişi arabaya birinin yaklaştığını görmüş, silah sesi duymuş, adam kaçmış.
Alguien se acercó al coche, oyó el disparo, el tirador huyó.
Ama, bu sabahki saldırganların elinden bir silah kapmış bile.
Al parecer, él la tomó de uno de los hombres que asaltó esta mañana.
Koç Miller'ın katilini enselemek istiyorsak, cinayet silahını bulmalıyız, değil mi patron?
Si queremos atrapar al asesino del Entrenador Miller, tenemos que encontrar el arma asesina, ¿ verdad, jefa?
Şüpheliyi silahını güneybatı istikametine doğru ateşlediğini gördüm..
Vi al sospechoso disparando con un arma en dirección sudoeste.
Kısacası beyin durumundan dolayı çok büyük bir hedefi bile silahıyla vuramayacağını düşünüyor.
Brevemente, cree que su problema en el cerebro lo imposibilitó de acertarle al costado de un granero disparando su arma.
Batının en hızlı silah çekenini görmek ister misin?
- ¿ Quieres ver al más rápido del oeste?
Kadın silah sesini duymuş cesedi görmüş ve polisi aramış.
Ella escuchó el disparo, encontró el cuerpo, llamó al 911.
en azından silahını evde bırakacak kadar akıllıymış.
Al menos es lo suficientemente listo para dejarse el arma en casa.
Ajan Reynolds'u gözaltına alın. Bırak o silahı.
Detengan al agente Reynolds y quítenle el arma.
Anakin, kalkana doğru küçük bir takım götürmen gerekecek, silah bataryalarına yaklaşabildiğiniz kadar yaklaşın.
Anakin, necesitarás llevar un pequeño escuadrón a través del escudo, lo más cercano posible al emplazamiento de sus armas.
Kökten dincilerin, Asnieres'deki otoparkta bulunan kilitli kasalarda silah depoladıklarını sanarak kameraya alıyorlarmış.
Tienen instalada una vigilancia en un parking de Asnieres sobre unos trasteros que sirven de depósito de armas a los islamistas.
Ben'in Zac'le görüşmesi, Leah,... kolumdaki saatin aynısı, silah, kurbanlar,... ve bütün bunların tesadüf olma olasılığı.
Ben reuniéndose con Zac, Leah un reloj idéntico al mío, un arma, víctimas. La probabilidad de que sean coincidencias...
- Adama silahı bırakmasını söyledim.
¿ Y qué pasó? Ordené al hombre que soltara el arma.
Silahını uzaklaştırdım.
Cayó al suelo. Cojí el arma de su mano.
Ve sonra, dedektif Moore'un silahını test etmeye karar verdik,
Así que decidimos echar un vistazo al arma del Detective Moore,
Belki de rakun bir ninja gibi pencereden içeri dalıp adamın silahını ateşlemesine fırsat vermeden üzerine atlayıp suratını ısırmıştır?
Tal vez el mapache saltó por la ventana al estilo ninja, y antes de que este tipo pudiera dispararle, le cayó encima y le comió la cara.
Eğer bu saçma uçamazlar listesinde iseniz, silah sahibi olma hakkınız iptal ediliyor, çünkü Amerikan ailesinin bir ferdi değilsiniz.
Si ustedes están en esa lista de no-volar, su acceso al derecho a portar armas se anula, porque no son parte de la familia americana.
Burası da Rinaldi'nin silah dükkânı. Bence Sam silahı, Carrie'yi ve arabasını alıp, doğruca silah dükkânına gitti.
Creo que Sam tomó el arma y a Carrie, y la metió en el auto, creo que se dirigía a la armería.
Ülkenin en güçlü silahını kızdıracak bir şey yapmadığımdan emin olmak istiyorlar.
Se aseguran que no haga nada que enfade al arma más poderosa del país.
Ama eninde sonunda, onların en büyük silahı sizsiniz.
Pero al final, el arma más poderosa son ustedes.
Bir askerin silahını elinden alıyorlar.
Muy bien, se le quita el arma de un soldado.
- Al silahını, yüklen.
Coge tu arma. cargar.
Anakapının karşısında, ama bunu silah olmadan yapmam.
La estacionaré frente al portal, pero no lo haré sin el arma.
- Eğer şansın varsa, silahı alırsın
- Si tienes oportunidad, coge el arma
Belki satıcı ile irtibata geçip yedi yaşındaki oğlumun içinde dolu bir silah bulduğu bir piyano bıraktığını söylemek istersin diye düşünmüştüm.
Lo siento. Pensé que querrías contactar al vendedor y decirle que dejó un piano con un rifle cargado adentro y que mi hijo de 7 años lo encontró.
Kürsüde iki kurşun bulundu. Silahın yanında da iki mermi bulundu.
Recuperaron dos balas del escenario y había dos casquillos junto al rifle.
Silahınızı alın!
Candidato Sim, levante su arma.
- Koloni'deki her silahı sizin o park alanınıza çevirmiş olduklarından şüpheniz olmasın.
Y puedes apostar que tendrán todo el armamento de esa colonia apuntando al punto de entrada.
Silahını kap ve kediyi eve getir.
Toma tu arma, y mete dentro al gato.
İlginç olan şey, bu silahın, iç savaşı sone erdiren Ulysses S. Grant'i teslim olmaya zorlayan General Robert E. Lee'nin tüfeğine şaşırtıcı derecede benzer olmasıdır.
Interesantemente, es muy similar al rifle que se cree que el general robert e. Lee le entregó a ulysses s. Grant al concluir la guerra civil.
İyi durumdaki silahınız bu açık arttırmada 6000 ila 8000 dolar arasında alıcı bulabilir.
Por la excelente condición de su arma en una subasta podría llegar a valer entre seis y ocho mil dólares.
Sırf alıştırma olsun diye süper bir silah tasarlamasını istediler, ulus yok edici bir silah.
Así que, como ejercicio le pidieron que diseñara un arma que destruyera la nación.
Turnbull ulus yok edici silahını yaptı.
Turnbull construyó un arma para aniquilar al país.
Şimdi lütfen, silahı ondan alır mısın?
Un MP5? Tómala ahora, ¿ lo harías, por favor?
all right 20
allo 25
alex 1064
alice 882
alvarez 41
allah rahmet eylesin 22
alexei 36
alacakaranlık kuşağı 39
alacakaranlik kuşaği 23
allah 1043
allo 25
alex 1064
alice 882
alvarez 41
allah rahmet eylesin 22
alexei 36
alacakaranlık kuşağı 39
alacakaranlik kuşaği 23
allah 1043