Ya bak traduction Espagnol
12,773 traduction parallèle
- Kafa karıştırıcıya bak. - Ben de ona boş balon yollattırdım.
- Así que hice que le respondiera con una burbuja vacía.
Eva Hala'ya bak.
Mira tía Eva.
Ya bakıcı bulamazsam?
¿ Y si no la encuentro?
Dizlerindeki çarpık açıya bakın.
Veo la angulación en valgo de las rodillas.
Vega'ya ne kadar bakarsan bak, benden hiçbir şey alamayacaksın.
Pero si tan solo miras a Vega... - No vas a obtener nada de mí.
Bak, söyledim ya. Karanlıktı.
Ya te dije que estaba oscuro.
Bak, kullanıcı adınla giriş yaptım bile.
Mir, ya te inicié sesión con tu nombre de usuario.
Bak, bütün şehir şuan durmuş durumda.
Mira, ya cerraron la ciudad de todos modos, okay?
Şu eşyalara bak ya.
¿ Puedes creer todas estas cosas?
- Bak, sana her şeyi anlattım.
- Mire, ya le he contado todo.
Aslına bakılırsa, Bayan Layton.
Ya he terminado con los médicos.
- Bak, bir yıl oldu.
- Oye, ha sido un año ya.
Pek iyi bir hasta bakıcı sayılmaz.
Ya, no es cuidador profesional.
Bak aklıma ne geldi, konudan konuya geçebilelim. Evet.
Oh, Dios mio, y luego podrías, ya sabes, caminar de tema a tema.
Steve Jobs hala hayatta olsaydı şimdiye kadar X-ışını bakışı bulunmuş olurdu.
Si Steve Jobs todavía siguiera vivo a estas alturas ya tendríamos visión de rayos X, ¿ verdad?
Bak, bunu San Pedro'ya götürmek için 16 saatim var.
Mira tengo 16 horas para entregar esto en San Pedro.
Bak, epeydir bir toplantıya gitmemiştim.
Mira, no he estado en una reunión por un tiempo.
Bak ne diyeceğim, ben bunu sana böylece söylememeliyim.
Ya sabes, yo...? Yo no debería estar tirándote esto ahora mismo.
Yapabiliriz bu işi. Yok ya, bak ne geldi aklıma.
No, ¿ sabes qué?
Bak Jimmy, şu konuda hiç iyi olamadım, bilirsin ya işte.
Mira Jimmy, sé que nunca he sido del todo bueno en... ya sabes...
İşe bak ya.
Es una locura.
Bak, bir alıcı var ya da gerçekten şefe selam veriyordur.
Mira, ahí está el comprador. O quizá solo esté saludando al chef.
Bakıyorum bu küçük numaran için seyircilerin de var?
Ya veo que has traído público para este numerito de teatro.
Bak oğlum anlıyorum seni.
Mira, viejo... Ya entiendo.
Bakın silahlarınız, kamyonunuz, kamyonunuzdaki benzininiz varsa torpido gözündeki naneli şekerleriniz varsa koltuğun altındaki pornolarınız, koltuğun üstündeki bozuk paranız hatta koltukların kendisi, paspaslar, haritalarınız acil durumlar için konsolda sakladığınız ufak mendil zulanız bunların hiçbiri size ait değil artık.
Verán... Sus armas, su camión, el combustible en el camión, las mentitas de la guantera, la pornografía debajo de los asientos, las monedas en ellos, diablos, los asientos mismos, los felpudos, mapas, las servilletas de emergencia en la consola, nada de eso es ya suyo.
Bak, beni hiç tanımadığını biliyorum ama önümüzdeki haftalarda yasal işlerle boğulacaksın. Avukatlarla, vasiyetlerle. Yardımcı olabilirsem, ikinci bir görüş vermek için ya da sadece konuşmak için harika kahve yaparım ve çok iyi kanuni dava özeti hazırlarım.
Sé que no me conoces por Adam, pero supongo que en las próximas semanas vas a tener un montón de papeleo legal y abogados y el testamento y fideicomisos, y si puedo ayudarte... o ser una segunda opinión, o alguien con quien hablar.
Her neyse plan müthiş oldu bence. Şuna bak ya. 150 km ile falan gidiyorum.
de cualquier forma, va a ser increible voy, como a 95.
Şu işe bak ki Joe, patakladım bile. - Ne?
Resulta, Joe, que ya lo hice.
Şu işe bak ya.
VEN PARA ACÁ
Eski bir bilgisayar biraz bakır tel bir hoparlör çelik bir çubuk ya da direk 180, belki 200 santim boylarında olmalı. Bir de bir çift pil.
Un ordenador viejo, alambre de cobre, un altavoz, y una barra de acero o un poste, de unos dos metros y un par de baterías.
Öldüğünden beri herkes bana bakıyor. Dağılmamı, delirmemi ya da perişan olmamı bekliyorlar.
Desde que murió, todo el mundo ha estado pendiente de mí, esperando a que me rompiera o enloqueciera o que me volviera un desastre.
İşi almışsın bakıyorum.
Ya veo que has conseguido el trabajo.
- Zarar vereceklerden biri sensin. Bak, kanıtınızı aldınız.
Mira, ya has conseguido la prueba.
Duvarı açmanız ve duvarı açtığınızda bakır tesisatınızı yenilemenizi tavsiye ederim.
Tienen que abrir la pared. Y ya que están en eso, recomiendo mejorar a plomería de cobre.
Bize daha fazla bakamadı ve, bizi koruyucu bakıma yerleştirdiler.
Ya no podía hacerse cargo de nosotros, así que nos pusieron en acogida.
Bakış açıları aynı olsun olmasın her iki gurup da aynı davranıyor.
El grupo y la idea son aparejados juntos en sus cerebros ya sea que estén de acuerdo con ese estereotipo o no.
Bak adamım, otuna ya da birana ya da bir şeyine dokunmayacağım dedim ya.
Te prometí que no tocaría tu hierba o tu cerveza y nada por el estilo.
Diyene bak ya!
- ¡ Usted es quien lo dice!
Artık sadece zaaflarıyla ilgilenmiyorsun bakıyorum.
Parece que ya no estás interesado simplemente en su debilidad.
- Bir bakıcıya ihtiyacım yok.
- No necesito una niñera.
Bak Johnny, Caza ve Solanolar arasındaki anlaşmazlık yıllara dayanıyor.
Mira, Johnny, esta pelea entre Caza y los Solanos, ya lleva durando años, tío.
Şu sefil Shambu'ya bir bak.
Mira al miserable Shambu.
Oğlum bak, şunu bil ki orada ya da burada her ne olursa olsun -
Hey, hombre, tú sabes, yo Sólo quiero que sepas, pase lo que pase por ahí o aquí o lo que sea...
Şu tüysüz baldırlara bak ya.
Mira esas espinillas sin pelos.
Belki de bu olaya yanlış açıdan bakıyordum. Anlarsın ya.
Tal vez estuve analizando esto desde el ángulo equivocado.
Şu manzaraya bak ya!
¡ Mira esta vista!
Bakın, "Oxy Satıcıları" tabelasını asmadan yapabileceğimizin limitlerini zorluyoruz zaten.
Mirad, ya estamos casi al límite de lo que podemos hacer sin poner un cartel que diga : "Traficantes de Oxy".
Sonunda kavuştu gücüne. Tüh... Zar zor kavuştuğum oyuncağımı kırdın bak!
Así que por fin... vaya... ¡ Ya habéis roto mi juguete!
Fizikçilerin bu gerçeğe bakış açısı zaman ve uzayda var olup bu evreni sınırlayan ve bu keke benzeyen bir şey.
Los físicos llaman a esta visión de la realidad, en donde todo el tiempo y el espacio ya existe, el Universo en Bloques, y se ve como este pastel.
Tyra'ya hamileyken çok fazla kırmızı et iyi gelmez demiştim, şu hale bak.
¡ Le dije a Tyra que mucha carne roja no es buena cuando estás embarazada, y mira!
Sophie'nin bebeği olsaydı, bakıcımızı bulmuştuk.
Si Sophie tiene un bebé creo que ya tenemos su niñera.
ya bakın 20
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
baktım 85
bakma 203
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakan 73
bakar mısın 103
bakma 203
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakan 73
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40