Yerın traduction Espagnol
18,767 traduction parallèle
Sizin birbirinize... minik notlar bıraktığınız bir yer yok mu?
¿ No hay ningún lugar donde se dejen notitas?
Burası o deniz canavarının bana saldırdığı yer.
Este es el mismo lugar donde ese monstruo marino me atacó.
Bize dünyanın yaşanılmaz bir yer olduğunu söylediler... Ve geldiğimizden beri hayatta kalmak için savaşıyoruz.
Nos dijeron que la Tierra era inhabitable, pero se equivocaron y hemos estado luchando por nuestras vidas desde el momento en que llegamos.
Bize dünyanın yaşanılmaz bir yer olduğunu söylediler ama yanılıyorlardı. Ve geldiğimizden beri hayatta kalmak için savaşıyoruz.
Nos dijeron que la Tierra era inhabitable pero se equivocaron y hemos estado luchando por nuestras vidas desde el momento en que llegamos.
Dişi kurdun büyüttüğü ve sırayla bizi, oğullarını beslediği yer.
Alimentada por una loba, y ahora nos sustenta a nosotros, sus hijos.
Hayır Bay Whitlock. Kendi fidyenizde yer bulamazsınız.
No, Sr. Whitlock no puede participar en su propio rescate.
Kafanı kaldırdın ama her yer bitiklerle doluydu. Ve istediğini bulamadın.
Luego probaste el campo, pero son todos perdedores que solo quieren hacértelo.
Yani "hiçbir yer" den daha faydalı olacağın yerlere gidebilirsin demek ki.
Entonces quizá haya mejores lugares para que vayas que ninguna parte.
İyi insanlarmışsınız. Burası da iyi bir yer.
Son buenas personas y este es un buen lugar.
Sizin kaldığınız yer de Hilltop Kolonisi kadar güzel mi?
¿ Dónde vives es tan bonito como la colonia Hilltop?
" Babamın evinde yaşanacak çok yer vardır.
" En el hogar de mi Padre hay muchas viviendas.
- Çilli popoma da yer açın.
Haz lugar para mi pecoso trasero. No.
Evliliğimizin iyiliği için bu dosyanın devamında yer almamaya karar verdim.
Por el bien de nuestro matrimonio, he decidido que no seré parte del caso en el futuro.
Çok kötü bir yer. Hiçbir annenin çocuğunu bırakacağı bir yer değil. Yardım alması gerek ve onun güzel bir yerde olmasını istiyorum.
No es el lugar en el que una madre metería a sus hijos necesita ayuda y necesito encontrarle un buen lugar, ya sabe, encontrarle un buen lugar y un médico como usted, un buen médico.
Küstahların tahta oturduğu bir yer.
Desde un camello hasta una corona.
Biraz yer açın.
Despejen un lugar.
Ağaçların bu durumda olmadığı bir yer buluruz.
Encontraremos algún lugar donde los árboles no estén tan mal.
Odağının artacağı yer burası.
Es donde ganas el enfoque.
Orası Camille'in eşyalarını koyduğu yer değil mi?
Ese era el estilo de Camille, ¿ verdad?
Meltem'den yer ekibine, Başbakanın ateşesi bay Krupin'in ölüm nedenini biliyoruz.
Zephyr a equipo de tierra, tenemos la causa de la muerte... del asistente del Primer Ministro, el Sr. Krupin.
Liv'le birliktesin, bu yüzden hayatta kalacağınız bir yer lazım.
Tienes a Liv. Debes encontrar un lugar para sobrevivir. Para ustedes es al norte.
Medyada yer almasını beklemiyorduk tabii.
No esperábamos que eso saliera a la luz.
Tam da cazın ait olduğu yer.
Es exactamente el sitio al que el jazz pertenece.
Yer bıraktığınızda, benlik geride bırakırsınız.
Cuando te vas, dejar parte de ti atrás.
Çığır açan hava dengeleme sistemimiz sayesinde köpsırgaların oluşmasını engelledik, ve çocuklarımız için dünyayı daha temiz ve güvenli bir yer haline getirdik.
Hemos evitado la formación de Sharknados... con nuestro sistema revolucionario de estabilización del clima, y hemos hecho del mundo un lugar más seguro y más limpio... para los niños de nuestra nación.
Saklanacağın bir yer yok
♪ No hay lugar en que te puedas ocultar ♪
Hollanda - Almanya sınırında bir yer.
Está en la frontera entre Holanda y Alemania.
Dedektif Morse'nin varmaya çalıştığı yer, Park-Marshallar arası aldığın mesafe, garip.
- Sí, ¿ y qué? Lo que Morse está pensando es que fue una ruta rara la que tomó desde el parque hasta Marshalls.
Şimdi nerede olduğunu bilmiyorum ama yarın gideceği yer orası.
No sé dónde está ahora, pero estará allí mañana.
Aşırı bağımlıların son çare olarak gittikleri bir yer.
¿ Un lugar donde pueda ir un adicto que busque una salida?
Sen anlayamadan... Kumarhanen, Lily-Anne'nin kirli parasını aklamak için mükemmel bir yer haline geldi.
Antes de que se dieran cuenta, su casino secreto había pasado a ser el lugar perfecto para blanquear el dinero negro de Lily-Anne.
Playboyların pek takılacağı bir yer değil.
No suena demasiado a playboy, la verdad.
Demek Sasha'nın Londra'da oturduğu yer burası.
Así que esta es la dirección de Sasha en Londres...
Gidebileceğin bir yer olmadığını sen de biliyorsun.
Tienes que saber que no hay escapatoria.
Anna Clayton'ın telefonundan son sinyal alınan yer Ashton Evi, Hampstead.
La última posición confirmada del móvil de Anna Clayton es en la mansión Ashton, en Hampstead.
1986'da tüm hapishanelerdeki yer altı suç dünyasını kontrol etmişlerdir.
En 1986, dirigían el inframundo criminal dentro de cada prisión.
Koshmar basit suçluların gideceği yer değildir.
Koshmar no es un hotel para delincuentes de poca monta.
İticilere en yakın yer ısıdan en çok nasibini alan yer.
El área más cercana a los propulsores es la más cercana al calor.
Sıradan bir günde... havanın yer değişimi, sürtünme ve hız değerlerinin manometre ölçümleri dahil... kosinüs, karekökü ve analitik geometri kullanarak 10.000'den fazla... hesaplama yapıyorum.
Un día cualquiera analizo los niveles para desplazamiento de aire fricción y velocidad y computo más de 10 mil cálculos de cosenos, raíces cuadradas y, recientemente, geometría analítica.
Tanıştığınız yer o depoydu değil mi?
Uds. se encontraron en el almacén, ¿ no?
Amerika'nın en büyük festivalinde ona bir yer ayarladım.
Le conseguí un lugar en la fiesta más grande de EE. UU.
Yer bulma sembolü aradığın kişinin ailesine ait üç adet eşya ile harekete geçiyor.
El glifo localizador requiere tres totems de la familia de la persona que buscas.
Başsız Atlı'nın eşini tuttuğu yer.
Es donde el jinete sin cabeza intentó conservar a su propia novia.
Franklin'in armonikasını bulduğumuz yer.
Tuvimos suerte.
O yer yıllar önce temizlendi ama Felicity Smoak'ın projelerini başka yere götürdüler.
El lugar lleva años saqueado, pero muchos de los proyectos de Felicity Smoak fueron reubicados.
İyi haber şu ki Julian'ın Stefan'ın vücudunu nerede sakladığını biliyorum. Sen arkana yaslanıp dinlenebilirsin. Yer bulma büyüsü için endişelenmene gerek yok.
La buena noticia es que sé dónde tiene Julian el cuerpo de Stefan, así que puedes sentarte, relajarte, y no tener que preocuparte sobre ese hechizo localizador.
Yanımda yer alın, ben de sizi ihtişama götüreyim.
Seguidme y os devolveré a la grandeza.
Burası vedalaştıktan sonra adamın arabayla uzaklaşıp dönüp kadına baktığı yer.
Es la parte donde se despiden, cuando él se marcha y vuelve la cabeza para mirarla.
Onların çabası hep bu dünyayı daha iyi bir yer yapmaya yönelikti.
Su trabajo siempre ha sido hacer de este mundo un lugar mejor.
Hayatımın zor bir aşamasını atlatmamda bana yardımcı oldu ve dünya onsuz çok daha karanlık bir yer olacak.
Me hizo sentir bien en momentos difíciles, el mundo será un lugar más oscuro sin ella. Sí.
Suikastçılar Birliği'nin siyah kapüşonlarını astığı yer burası.
Es donde la Liga de los Asesinos cuelgan sus capuchas negras. Está bien, pero no hay ningún Pozo de Lázaro y ninguna Liga ahí dentro. No.