English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ Ç ] / Çalıstı

Çalıstı traduction Espagnol

92,432 traduction parallèle
Tanrı için çalıştığını sanıyorsun değil mi?
¿ Crees que trabajas para Dios, verdad?
Ben de senin gibi endişelendiğimden onu tatile çıkmaya ikna etmeye çalıştım.
También me preocupaba y quise que se tomara vacaciones.
İnsanlar bebek sahibi olmaya çalışırken bebek sahibi olmaya çalıştıklarını bilirler. Hiç kimsenin seninle bunu istememiş olması avukatlarımla ilişkime karışma hakkı vermez.
quizá no sabes cómo se hacen los bebés, porque cuando la gente busca, sabe que lo hace, y que nunca nadie quiera buscar contigo, no te da el derecho de decirme cómo dirigir a mis socios.
Pekala, Louis. Mantıklı davranmaya çalıştım, fakat oturup bunu izlemeyeceğim artık.
Louis, intenté ser razonable, pero ya no voy a sentarme a ver esto.
Donna yönetimde bir koltuk istedi, ben de ona bir tane verdim. Çünkü benim için çalışırken, arkamı kolladı, ve bana karşı gelen herkesi öldürürdü. Senin için çalıştığında da aynı şeyi senin için yaptı.
Donna me pidió una silla en la mesa, y yo se la di porque cuando trabajaba para mí, ella me apoyaba y hubiera matado a cualquiera que se me enfrente, y cuando trabajaba para ti, hizo exactamente lo mismo,
Törenden önce benimle konuşmaya çalıştı.
Intentó hablar conmigo antes de la Ceremonia.
İletişime geçmeye çalıştı.
Intentó conectar.
Hiç Latince çalıştınız mı?
- ¿ Estudió latín?
Büyüdüm ve bunu bırakmaya çalıştım ama aptal kız kardeşim boşandı ve ona yardım etmek zorunda kaldım.
Después traté de dejar de hacerlo, pero mi hermana se divorció y le tuve que dar una mano.
Louis'in demeye çalıştığı şey şu.
Cálmate, Jerry.
O halde Nathan, başladığımdan beri burada haftada 7 gün çalıştım. Halletmem gereken birkaç özel...
En ese caso, Nathan, he estado trabajando siete días a la semana desde que llegué y tengo algunas cosas personales que debo...
- Çünkü salınması konusunda yanlış bir görüntü oluşturmaya çalıştınız ben de buraya onu düzeltmeye geldim. - Nedenmiş o?
- ¿ Y eso por qué?
- Harvey, hala orada çalıştığım için şanslıyım.
Harvey, tengo suerte de seguir trabajando en esa clínica.
Sanırım söylemeye çalıştığım şey aşırı tepki verdiğimin farkındayım. Ama yalvarırım Tara lütfen bana bir şans daha ver. Seni bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağıma söz veriyorum.
Supongo que lo que intento decir es que actué de forma irracional, pero, por favor, Tara, si me das otra oportunidad... prometo que nunca más te decepcionaré.
Çok çalıştığını, bu şirket ve çalışanları için çok değerli olduğunu biliyorum.
Sé lo duro que trabajas y lo que significas para este bufete - y todos los que están en él. - Gracias, Katrina.
Demeye çalıştığım bence aceleye getiriyorsun.
Solo digo que creo que te estás apresurando.
Benim demeye çalıştığım da bir diktatörü devireceksen meydanda heykelini bırakmazsın.
Y yo digo que cuando derrocas a un dictador, no dejas su estatua en la plaza. La destruyes.
Hepsini yıkar geçersin. Bu kendini kanıtlamaya çalıştığın izlenimini bırakmaz mı sence de?
¿ No crees que eso envía el mensaje de que tengo algo que probar?
- Ne demeye getiriyorsun? - Yeni birinin başa geçtiğini herkesin bilmesini istediler. Verdikleri mesaj da kendilerini kanıtlamaya çalıştıkları değildi.
- El punto es que querían que el mundo supiera que había un nuevo sheriff en el pueblo, y el mensaje que envía no es que tienes algo que probar... sino que tú estás a cargo.
Demeye çalıştığım Harvey adamın müvekkilini istiyorsa bunun başka bir yolu daha olmalı.
Lo que digo es que si Harvey quiere al cliente de ese hombre, tiene que haber otra manera de conseguirlo.
Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum ama bence bu işi aceleye getiriyorsun.
- Entiendo lo que haces, pero creo que te estás apresurando.
Özel hayatım yerine işe odaklanmaya çalıştım, tam bir facia oldu.
Le diré cómo estoy. Intenté concentrarme en mi vida profesional en lugar de en mi vida personal y ha sido un maldito desastre.
Olduğun yere gelebilmek için çok çalıştın şimdi ise yeni birisi şirketteki yerini tehdit ediyor. Öyle değil.
Trabajaste duro para llegar adonde estás y una persona nueva amenaza tu posición en el bufete.
- Çalıştığını nereden bileceğim?
- ¿ Cómo sé si funciona?
Biliyorum, söylemeye çalıştığım bu değil.
- Lo sé. Eso no es lo que estoy diciendo.
Bununla epey ilgileneceğim ama bunun üzerinde ne kadar uzun süre çalıştığını hatırlıyorum.
Me vienen muy bien pero recuerdo lo mucho que trabajaste para conseguirlos.
Aldattığını görmeye, sana bir şekilde sinyal vermeye çalıştığını düşündüm.
Creí que tratabas de ver si hacía trampa, si deba señales.
Birçok Müslüman ve Afrikalı-Amerikalı ile çalıştım, hepsiyle de çok güzel deneyimlerim oldu.
He trabajado con muchos musulmanes, muchos afroamericanos, y solo he tenido buenas experiencias.
Koca meme, göğüsleri çalıştır.
Tetona, pon a esos animales a trabajar.
Bu kıyafetlerle dikkat edin, bir keresinde kuzenim bir AVM polisinin rozetini çalıp yakalanmıştı.
Oye, tened cuidado con esa ropa, porque una vez, mi prima le robó la placa al poli de un centro comercial y la pillaron.
Harold, bu çocuğun ne itiraf etmeye çalıştığını anladın mı?
Harold, ¿ tienes idea de lo que este chico quiere confesar?
Yetimler evi ateşe vermeye çalıştı.
Los huérfanos intentaron hacer arder su casa.
Şu üzerinde çalıştığın protein...
Esta proteína en la que estás trabajando.
Polonya'da gizli bir yerde... çalışmıştım, aynı mimariye sahipti.
Trabajé en un sitio clandestino en Polonia que compartía la misma estructura.
Eminim ki NYPD bir suçlu ile çalıştığını öğrenmek isteyecektir.
Estoy segura de que al DPNY le encantaría saber que trabajas con una criminal.
Bunun sizin için ne kadar travmatik... bir deneyim olduğunu ve şimdi de... aileniz ve dostlarına dönmeye çalıştığınızı biliyoruz.
Sabemos que ha sido una experiencia traumática para usted y sabemos que está ansioso de volver con su familia y amigos.
Yarı radyo, yarı bilgisayar, ve gerçekten... nasıl çalıştığını bilmiyorum.
Es... parte radio, parte ordenador y, de verdad, no estoy seguro de cómo funciona.
Ama çalıştığı için minnettarım.
Solo estoy contento de que lo haga.
Bunu çalıştırmamız lazım.
Tenemos que hacer que funcione.
Arabayı çalıştır!
¡ Arranca el coche!
Çalıştır hadi.
Actívala.
Bu, gerçek hayatta bizi neden öldürmeye çalıştığını açıklar.
Eso explica por qué quiere matarnos en la vida real.
Gemiyi tamir ederek kurtarmaya çalıştığımız kişi benim dedem.
Es a mi abuelo a quien intentamos salvar arreglando la nave.
Siz önceden beraberde çalıştınız.
Ustedes han trabajado juntos antes.
Onu durdurmaya çalıştım ama çok güçlü.
Intenté detenerla pero es muy fuerte.
Senin ırkına yardım etmeye çalıştığını söyledi.
Ella dijo que trató de ayudar a tu gente.
O senden güçlerini almaya çalıştı, ben değil.
Él trato de quitarte tus poderes, no yo.
Mağara ağları kurmuştuk, fakat bize zarar vermek için ajanlar gönderip aramıza sızmaya çalıştılar.
Trabajamos una red de cuevas, pero se infiltraron y enviaron espías para sembrar caos.
Lillian Luthor'un savunma avukatları, Lena Luthor'un beyanını, ayrı yaşayan kızının kızgın boş lafları diye nitelendirerek önemsiz göstermeye çalıştı.
Los abogados defensores de Lillian Luthor intentaron restarle valor al testimonio de Lena Luthor, calificando sus declaraciones como
- İnanmak istemeyebilirsin, ama her zaman seni korumaya çalıştım.
- No quieres creerlo, pero siempre intenté protegerte.
Tıpkı beni korumaya çalıştığın gibi.
Igual que siempre tratas de protegerme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]