Ön traduction Espagnol
56,662 traduction parallèle
- Ön tarafta temas!
- ¡ Frente de contacto!
- Orada, saat on iki yönünde!
- ¡ Ahí, a las 12 en punto!
Hareket var, saat on iki yönünde.
Hay movimiento, a las 12 en punto.
Önümüzdeki on yıl için file bütçemizi bitirdi.
Estúpidos expertos en paternidad. ¿ Por qué no escriben un libro llamado deja de comprar esos libros?
Merhaba. Arabama reklam yapıştırmam lazım. Bir de ön ödeme yapmanıza ihtiyacım var.
Quisiera poner un anuncio en mi auto y necesito el dinero en efectivo.
Sen de dahil, bu insanların her biri daima parayı ön plana koyuyor.
Y a cada una de ellas, incluso a usted, siempre les interesa el dinero.
- Bu olay yaşandığında, aklında ön planda olduğuna emin değilim.
No estoy segura de que tú fueras lo principal en su mente cuando ocurrió.
Ön koltukta arkadaşıyla giden bir taksici gibi olmaz.
No un taxista con un amigo que viaja adelante.
Ön taraf.
De frente.
On gün önce Lufthansa uçuşunun açılış töreninde geldim.
Llegué hace diez días en el vuelo inaugural de Lufthansa.
- Bugün kaykayla ön kaldırdım! - Vay!
¡ Hice un Ollie hoy!
Geçen on yıl boyunca James Keziah Delaney hakkında rivayetler varolagelmiş. Ancak dosyaya yalnızca gerçekleri koydum efendim rivayetleri değil.
Ha habido rumores sobre James Keziah Delaney durante los últimos diez años, pero en el expediente solo he puesto los hechos, señor, no los rumores.
Aradığın paraysa, bu hesaplar on yıllık.
Si estás buscando dinero, esas cuentas tienen diez años.
- On üç.
13.
Öyleyse Godfrey on maddelik gündemin 9. maddesini yüksek sesle oku.
- Bueno... Godfrey, lea en voz alta el punto nueve de los diez puntos del orden del día.
Müdahalen on dakika sonra vuku bulmuş olsaydı, tecavüze uğramış olurdum.
Si llega a intervenir diez minutos más tarde, me hubieran violado.
On gün içinde silahlarımız susacak.
Nuestras armas se silenciarán en diez días.
On gün içinde silahlarımız susacak.
Nuestras armas callarán en diez días.
Evet ama duyduğuma göre evlenmek istedikleri zaman altı ya da on kadınla evlenebiliyorlarmış.
Sí, pero cuando al fin se casan, sé que se pueden casar con seis o diez mujeres.
Afganistan'da sadece on adamım var.
Sólo tengo diez hombres para liderar aquí en Afganistán.
Aralarında iki kişiden biri veya üç kişiden biri veya on kişiden biri her an beni öldürmeye çalışırken bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum.
No sé cómo hacer eso cuando uno de ellos o tres o diez de ellos intentan matarme, señor.
On isyancı var diyelim.
Digamos que tienen diez insurgentes.
Bu senaryoda, on eksi iki eşittir yirmi.
En este caso, diez menos dos, es igual a veinte.
Yani, kontrgerilla matematiğinde on eksi iki eşittir yirmi.
Y así, en la matemática de la contrainsurgencia, diez menos dos... es igual a veinte.
- Daha on yaşında, Maximo.
¡ Tiene diez años!
O Peggy Von Strauss'un on katı kazar zengin.
¡ Esa vale como... diez veces más que tu ex esposa!
Madeline ise daha Perşembe öğle olmadan telefonda çocukları "Buzda Disney"'e davet ediyordu.
Madeline se puso a llamar invitando a los niños el jueves por la tarde a Disney on Ice.
On saniye.
Diez segundos.
Saat on oldu.
Son las 10 : 00.
Olsa olsa on yaşındaydın.
No tenías más de 10 años.
Evet ama biri bunu bana söyleseydi, On dakika sonra hayatını kurtarmak için kendimi riske atmazdım.
Sí, pero si alguien me hubiera dicho eso... no habría arriesgado mi vida para salvar la de él después.
Cömert davransam bile on üzerinden en fazla iki veririm...
Ella era, y soy generoso, un dos...
On üzerinden.
De diez.
- Peki neye on verirsin?
¿ Qué es diez?
On derece sağa nişan alıyorsun.
Bien, te desviaste 10º a la derecha.
On derece sola nişan al. Şimdi!
Debes apuntar 10º a la izquierda.
- Sola on derece mi kaydırdın?
- ¿ Apuntaste 10º a la izquierda?
On dereceydi.
Viejo, eso fue 10º.
On üzerinden iki veririm.
Dos de diez.
On beş yaşındakiler bile askerlerimizi öldürebiliyorlar.
Los hemos tenido de 15 años matando a nuestros soldados.
Halbuki ben seni on beş yıldır tanıyorum.
Y te conozco desde hace 15 años.
On beş Direniş elemanı asılacak. Tabii ben araya girmezsem.
15 hombres de la Resistencia vas a ser colgados... o no, si yo intercedo.
- On beş dakika ver bana.
¿ Me das 15 minutos?
Sen on ikincisin, Julia.
Eres el doceavo.
Çocuğum ve ben olmadı Birkaç on yıl boyunca herhangi bir temas.
Mi hija y yo no tenemos contacto desde hace décadas.
Orada neler oluyor burada
ALGUACIL [INTERCOM ON] : qué el infierno va a ahi? Puedo hablar con usted ¿ durante un segundo por favor?
Babam hiç ortalıkta yoktu, annem de ben on bir yaşlarındayken vefat etti.
Mi papá, realmente no lo sé. Mi mamá murió cuando yo tenía once años.
On beş sene boyunca sigara içtim. İçime çektiğim her bir dumandan zevk aldım.
Fumé durante quince años y disfruté cada uno de ellos.
İçki dolabına girdik, herkes zom oldu. - On beş kişi falanız.
Hicimos una incursión en su gabinete de licores, y todos estábamos borrachos, todos los quince.
National Geographic'e on dört kere başvurdum. Sonradan o "gözün" bende olmadığını fark ettim.
Les mande 14 veces a "Nat Geo", antes de darme cuenta... de que yo no tenía ojo para ello.
Buradan on binlerce ölüm geçti.
Diez mil muertes hechas justo aquí.
onu severim 35
önemli 199
onaylandı 118
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onaylıyorum 26
ondan 152
onunla 141
onu bul 30
önemli 199
onaylandı 118
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onaylıyorum 26
ondan 152
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
onlar 1179
ona aşığım 44
onu buldular 16
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onu sevdin mi 31
onu bana ver 330
onu buraya getir 82
onlar 1179
ona aşığım 44
onu buldular 16
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onu sevdin mi 31
onu bana ver 330
onu buraya getir 82