Ai traduction Français
1,431,108 traduction parallèle
Delta Güvenlik için birlikte çalışıyorduk onu geri istiyorum.
J'en ai rien à foutre. Elle travaillait pour moi sur Delta Sécurities,
Harvey davayı bırakmamın sebebi bunu benden istemiş olman.
- Tu le sais. Harvey, j'ai laissé l'affaire, car tu me l'as demandé.
Alex'le bir sorunumuz yok Harvey.
- entre toi et Alex. - J'ai aucun problème
Bunun nedeni toplantıda sen beni baltalarken kararı oylamaya sunmamam mı?
Car je n'ai pas demandé de vote après qu'on m'ait sapé à cette réunion?
Dinlenmiş görünüyorum.
- Tu as l'air. J'ai l'air relaxée.
Şirkette bazı sıkıntılar var.
J'ai un problème au bureau.
Ne yaptığımı sanıyorsun?
Que crois-tu que j'ai fait?
Mike'la geri dönmesi için anlaşma yaptım.
J'ai eu un accord avec Mike pour qu'il revienne.
Üzerine düşünmeden Donna'yı ortak yaptım.
J'ai fais de Donna une associée sans y réfléchir.
Louis'in isteklerini hiçe sayarak birini işe aldım.
J'ai recruté quelqu'un sans l'approbation de Louis.
- Trotter'ı alacağız diye canım çıkmıştı. - Biliyorum.
J'ai bossé comme un fou pour avoir Trotter.
Bir düğün organizatöründen seçenekleri değerlendirmek için randevu aldım. Bir dakika.
Puisque c'est au Plaza, j'ai pris rendez-vous avec les organisateurs du mariage pour qu'on puisse examiner les options du menu.
Randevuyu ben az önce olur dedikten sonraki kısacık aralıkta mı aldın?
Attends, attends. Tu as pris un rendez-vous entre le moment où j'ai dit oui et maintenant?
Rachel bu akşam aldığım ücretsiz davanın müvekkiliyle buluşacağım. İptal edemem.
Rachel, j'ai une réunion ce soir avec ma pro Bono, et je ne peux pas repousser.
Gardiyanların ifadeleriyle olayların yaşanma şekli örtüşmüyor ama bunu kanıtlayamıyorum.
Sans oublier que j'ai d'autres affaires. Le témoignage du gardien ne correspond pas avec leur version,
Gerçekten orada mıydı öğrenmek için güvenlik kayıtlarını istedim.
J'ai demandé la vidéo surveillance pour voir s'il était déjà là.
Eğer bir şeyler bulamazsam davayı daha fazla sürdüremem.
Et si je n'ai rien, je ne peux pas avancer ce dossier.
Anladım onları doktorun zaman çizelgesinin elimde olduğuna ve o zaman diliminde orada bulunmadığını bildiğime ikna edip anlaşmaya oturtacağım.
Je comprends... si je les convaincs que j'ai le badge du docteur, et qu'il n'était pas dans le secteur,
Dediğim gibi sana yardımcı olamam.
- Comme je l'ai dit, je ne peux pas t'aider.
Bundan böyle seni dinlemeyi düşünmüyorum.
- ce que j'ai à te dire.
Bu şirketi yerin dibine gömmeyi planlıyorsan durma devam et.
- J'en ai assez de t'écouter. Tu veux pousser ce cabinet dans le mur?
Ama senin saçmalıkların yüzünden en büyük müvekkilim riske girecekse işte orada uslu çocuk olmayı bırakırım.
Alors c'est le bon chemin. Mais quand tes conneries poussent un de mes plus gros clients sur le côté, j'en ai assez d'être le bon petit soldat.
Başta peşimize düşmüş olmalarının sebebi o zaten.
- Je n'ai pas besoin de leur stratégie. Et il est la raison pour laquelle ils en ont après nous.
Çünkü Bratton bir sene önce neredeyse kaybedeceğini bildiği müvekkilinin peşinde. Benimkine ne için dava açacak hiçbir fikrim yok.
Mais tu as intérêt à être bon et prêt, car Bratton en savait assez pour venir après un client que tu as failli perdre un an plus tôt et attaquer un des miens pour une chose dont je n'ai pas la moindre idée.
- Ama mama yok Alex.
- Mais j'ai quelque chose...
Geçen sene kıçını kurtardığımı saymıyorum bile. O zamanlar öyleydi.
Juste pour préciser, j'ai sauvé tes fesses l'an dernier.
Şimdilerde size telefondan bile ulaşamazmışım gibi geliyor.
Et c'était comme ça. Et j'ai l'impression que je ne peux plus te joindre au téléphone.
Nakitten bahsetmişken işe geri döneli tam üç hafta oldu.
- À ce propos, j'ai repris le travail depuis trois semaines.
- Sanırım zam konuşmanın vakti geldi.
Je pense qu'il est temps que j'ai une augmentation.
Öyleydim de ama Donna yardımıma ihtiyacın olduğunu söyledi, ben de geldim.
Donna m'a dit que tu avais besoin de mon aide, donc... je te l'ai apporté.
Sanırım öyleyiz.
J'ai l'impression qu'on l'est.
Biliyor musun bir dönem Pearson Hardman'ı bırakmayı düşünmüştüm. - Hadi canım.
Tu sais, j'ai pensé quitter Pearson Hardman à un certain moment.
Başka yerlerde iş bakınmaya bile başlamıştım.
J'ai même eu un chasseur de tête et tout.
Birisinin sana tepeden bakacağı fikrine inanması biraz güç.
J'ai du mal à y croire Tous le monde pouvais vous négliger.
Olur tabii.
- J'ai besoin de toi.
Ki zaten bu akşam düğün organizatörüyle randevum var bundan dolayı...
Sans parler du fait que j'ai une réunion ce soir
Bir risk aldı ve artık insanların hazır olmadığımı düşündüğü bir pozisyondayım.
Il a pris un risque, et j'ai été promue à un poste dont les gens pensent que je ne suis pas prête pour.
Ama yaptığım ilk şey Bratton'a şirketimizi dağıtması için yolu göstermekse bunun için kendimi asla affedemem.
Mais si l'une des premières choses que j'ai faite fini par donner à Bratton une carte routière pour faire effondrer ce cabinet, je ne me le pardonnerai jamais.
Bunu ona söyleme ama Mike telefon kulübesinden kostümüyle çıkıp günü kurtardı. Harika.
Ne lui dis pas que j'ai dis ça, mais Mike a sauté dans une cabine téléphonique pour mettre son costume de Superman.
Sana yalan söylemedim.
- arrivé ici... - Non, Rachel, je ne vous ai pas menti.
- Mike, rahatla.
- je t'ai dit...
Bir teklif kopardım ve rakam çok iyi.
J'ai eu un chiffre, et c'est bon.
Ne karar verdiğin hiç umurumda değil.
Elle était insolente, et j'ai pris une décision.
O yüzden Stephanie'yi geri almayacağını söyleyene kadar git de değerli biricik Harvey'ne şunu söyle.
Et la dernière fois que je t'ai vue, tu étais furieuse contre lui.
Adliyeye yetişmem gerek.
Mais je n'ai que peu de minutes.
Senden bunu istemedim.
Je ne t'ai pas demandé de faire ça.
Dinle Oliver dediğim gibi bu davayı seninle konuşamam.
[MUSIQUE ANTICIPÉE] Ecoute Oliver, comme je t'ai dit, je ne peux pas en parler.
Bak anlıyorum Harvey'e kızgın olduğun için onun yardımını istemiyorsun.
- Je passe! Je l'ai...
Senin de dediğin gibi, bir açığı kullandım.
Comme vous disiez, j'ai utilisé une échapatoire.
Bir kez blöf yaptım zaten, Mike.
Je les ai bluffé une fois, Mike.
Tehdit ettim ve tatlı dille yaklaştım.
Je l'ai menacée et amadouée.
aile 151
aids 73
air force one 31
aihara 17
ailesi 63
ailem 154
ailen 55
aileme 19
ailen nasıl 44
ailem yok 31
aids 73
air force one 31
aihara 17
ailesi 63
ailem 154
ailen 55
aileme 19
ailen nasıl 44
ailem yok 31