Bir şey olduğu yok traduction Français
330 traduction parallèle
Bir şey olduğu yok.
Il ne s'est encore rien passé.
Bir şey olduğu yok.
- Non. Content de vous avoir croisé.
Sen git yat. Bir şey olduğu yok.
Va te coucher.
- Sam, Sam. - Bağırmayın bir şey olduğu yok.
Vous faites un scandale pour rien.
Burada bir şey olduğu yok.
Rien ne se passe ici.
Bir şey olduğu yok.
Rien n'est arrivé!
Haysiyetim üzerine yemin ederim ki bir şey olduğu yok.
Je jure sur le nom des Cavalli.
Bir şey olduğu yok, Yorgunum, hepsi bu.
Qu'est-ce que tu as chéri? Rien. Je suis juste fatigué, c'est tout.
- Ah, sensin! Bir şey olduğu yok. Kusura bakma, prova için gitarımı akort etmem gerekiyor.
Excuse-moi, il faut que je l'accorde.
Eğlenmek istiyorum sadece. Yoksa bir şey olduğu yok, Paul.
- J'ai envie de m'amuser, il se passe rien, Paul.
Yok bir şey! Bir şey olduğu yok.
Ce n'est rien!
İhtiyara bir şey olduğu yok.
Hindenburg, lui, est increvable.
Pek bir şey olduğu yok. Hala uyuyorlar.
Tout le monde dort encore.
Bir şey olduğu yok.
Il n'y a aucun problème.
Pek bir şey olduğu yok.
Il se passe pas grand-chose.
Ama bir şey olduğu yok.
Mais il se passe vraiment rien du tout.
Bir şey olduğu yok.
Ce n'est rien.
Pekala, bir şey olduğu yok.
Il n'en est pas question.
Bir şey olduğu yok.
Il ne se passe rien.
Bir şey olduğu yok.
Il ne se passe rien entre nous.
- Dolores, bir şey olduğu yok.
Je ne vais pas te laisser recommencer!
- Bir şey olduğu yok.
- Pas grand-chose.
Sana bir milyon dolar verdim, alt tarafı rüşvet verecektin, ama bir şey olduğu yok.
Je te file un million de dollars pour un simple dessous de table. Résultat : rien!
- Damak zevkime bir şey olduğu yok!
- Je ne perds rien du tout!
- Bir şey olduğu yok.
- Rien ne s'est passé.
Burada ilgi çekici bir tartışma illüzyonu yaratacaktık, ama bir şey olduğu yok!
Il y a l'illusion d'un vrai débat, mais rien ne se passe, en fait! mais rien ne se passe, en fait!
Burada bir şey olduğu yok. Sadece çocuklar eğleniyor.
Il se passera rien ici, ces gosses s'amusent.
Sakin ol. Bir şey olduğu yok.
C'est bon, tu as raison.
Başka bir şey olduğu yok.
- Rien d'étrange là-dedans.
Bir şey olduğu yok. Sadece salak bir kayıp ilanı, hepsi bu.
C'est rien, un vulgaire avis de recherche.
Bir şey olduğu yok. Seni Seviyorum.
Rien, je t'aime.
Çin lokantasına geri dönmek istiyorsun çünkü burada bir şey olduğu yok.
tu veux retourner au restaurant chinois parce qu'ici il ne se passe rien. On est tranquilles.
- Bir şey olduğu yok.
- Mais non.
Garip bir şey... Ne olduğu hakkında bir fikrim yok.
- Je ne sais pas quoi -
Şey, bu tam anlamıyla bir metafizik spekülasyonu, ve metafiziksel spekülasyonların çoğunda olduğu gibi, hayatın gerçekleriyle pek alakası yok.
Et j'ai souvent dû le lui faire remarquer. Miss Fairfax, depuis que je vous ai vue, je vous ai admirée plus que toutes femmes que j'avais vues avant... de vous avoir vue, vous. Oui, j'ai très bien remarqué ça.
Kendisi iyi olduğu sürece, merak edecek bir şey yok gibi.
On s'arrange comme ça. Je suis satisfait.
Bildiğim tek şey bunun bir keşif gezisi olduğu. Senden daha fazla bir bilgim yok.
Mais en dehors du fait que c'est une reconnaissance, je crois que je n'en sais pas plus que vous.
Bir şey, başka bir şeye yol açar, Her zaman olduğu gibi Tesadüf diye bir şey yok.
Les choses entraînent les choses, le bidule crée le bidule, y a pas de hasard.
Hiçbirşey olduğu yok.. Bir şey olmadı....
Nulle part.
Bu taş Arkeoloji Müzesinde olduğu müddetçe korkulacak bir şey yok demektir.
Tant que c'est dans le Archéologique Musée, nous n'avons rien à craindre.
Emily, seni korkutmak istemem ama... sana anlatmaya çalıştığım şey ; yaşadığım dehşetin... gerçek ve canlı bir dehşet olduğu, o şu anda içimde yaşıyor ve büyüyor. Bu dehşetin beni yok etmesini engelleyen tek şey sensin.
Je ne veux pas te faire peur, mais te dire que ce moment de terreur... est une horreur tangible et vivante qui grandit en moi... et ce qui l'empêche de me dévorer, c'est toi.
Bir şey olduğu yok.
Du calme.
Korkak olmanın, o dehşeti yaşamanın ve hiç bir şey yapmamanın nasıl bir şey olduğu hakkında hiç bir fikrin yok.
Vous ne savez pas ce que c'est d'être un lâche... de voir ces horreurs... et de ne rien faire.
- Bir şey olduğu yok!
- Rien.
Şaşırtıcı bir şey yok, kaç tane olduğu dışında.
Rien d'étonnant ici, à part leur nombre.
Quark, holosuit işlek olduğu sürece endişelenecek bir şey yok.
Tant que les holosuites fonctionnent, tu n'as pas à t'inquiéter.
Bir şey olduğu yok.
Il se passe que dalle.
Bir şey olduğu yok!
Il n'y a rien!
Savaş alanında durmuş inandığın bir şey uğruna savaşıyor gibi yapmanın... ne demek olduğu konusunda hiçbir fikrin yok!
Tu sais pas ce que c'est que d'être sur un champ de bataille et de prétendre de te battre pour tes idéaux.
Bana bir şey olduğu takdirde, ona destek olacak biri yok.
Il n'aurait aucun soutien, s'il m'arrivait quelque chose.
Bak, odan sıcak olduğu üzgünüm ama benim yapabileceğim bir şey yok.
Je suis désolé pour la chaleur, mais je ne peux rien y faire.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yedin mi 17