Bu berbat bir şey traduction Français
401 traduction parallèle
Ama nasıl olduğunu hayal edebiliyorum Jack ve bu berbat bir şey.
Je peux me l'imaginer... C'est terrible.
- Ne? Bu berbat bir şey.
Quel navet!
Bu berbat bir şey oldu.
Toute cette histoire est un fiasco.
Bu berbat bir şey.
Oh, Et bien, c'est terrible.
Bu berbat bir şey.
C'est horrible.
Bu berbat bir şey.
C'est juste horrible.
Bunun da tek nedeni moralinizin bozuk olmasıydı ve bu berbat bir şey!
Sans autre raison que votre mauvaise humeur et c'est nul!
Bu berbat bir şey değil mi?
Quelle saloperie!
- Bu berbat bir şey.
C'est affreux
Bu berbat bir şey.
C'est terrible.
Bu berbat bir şey.
Comment pouvez-vous manger ça? C'est immonde.
Bu berbat bir şey, anlıyor musun?
C'est dégueu. Franchement dégueu.
Karını bir başka erkekle yakaladın. Bu berbat bir şey!
Quand t'as su que ta femme te trompait, tu sais pourquoi t'as pas supporté?
- Bu berbat bir şey!
Merde, ça craint!
Bu berbat bir şey!
C'est nul!
Bu berbat bir şey biliyorum.
C'est terrible, je sais.
— Bu berbat bir şey, ahbap.
Ça craint, vieux.
Tanrım, bu berbat bir şey.
Elle est pas mal, celle-là.
Eğer bana bir şey verseydin bu her şeyi berbat edecekti.
Et ça gâcherait tout si tu me donnais quelque chose.
Ama bu sorunlar yüzünden acı çekmeniz berbat bir şey.
Il est injuste de souffrir à cause des autres.
Berbat bir şey bu.
- Oh! Ooh, c'est horrible!
Berbat bir şey bu.
Ca ne sent pas bon.
Bu ne berbat bir şey diye düşündüm.
J'ai pensé que c'était moche.
Sizden ve bu berbat yerden öğrendiğim tek şey, dışarıda olmanın nefis bir şey olduğu.
Votre taule m'aura au moins appris une chose : Le goût de la liberté.
Berbat bir şey bu.
C'est affreux.
Bu berbat şeyi onarmam lazım. Hiç bir şey göremiyorum.
J'ai dû réparer ce pitoyable objet et regardez-moi ça, je n'y vois rien!
Bu nasıl bir şey biliyor musun? Berbat bir baş ağrısıyla uyanırsın.
On se réveille avec une migraine atroce.
Bu berbat bir şey!
Oh là là, c'est vraiment terrible!
Eğer bu yaptığımın kötü bir şey olduğunu düşünmeseydim berbat bir polis olurdum, öyle değil mi?
Si je ne savais pas ça moi-même, j'aurais été un mauvais policier, non?
Biliyor musun, bu berbat ülkede hiç bir şey çalışmıyor.
Tu sais, rien ne fonctionne dans ce foutu pays.
Berbat bir şey bu.
C'est pénible. Je sais.
Suçluluk duygusu....... bırakmaya çalışıyorsun ve bu berbat bir şey.
- C'est dégoûtant.
Bence bu çok berbat bir şey. Gerçekten.
Je trouve ça lamentable.
Bu kesinIikIe berbat bir şey.
C'est une calamité.
Eğleniyor musunuz? Berbat bir şey bu.
- Tu t'amuses bien?
Sana bir şey söyleyeceğim, bu berbat bir iş,
Tout ça, c'est que des conneries,
"Clyde'ın Kan Testi İstenmeyen Kilisesine gittim. Ve Bu Berbat Tişörtten Başka Bir şey Alamadım."
"Je suis allée à la Chapelle sans alcootest et j'ai juste gagné ce sale T-shirt."
Bütün dünyanın bilmesini istediğim şey bu kampın gerçekten berbat bir yer olduğu.
Je veux que le monde entier sache que c'était un camp merdique.
- Bu hiç bir telsiz irtibatımız yok demek. Bu, Denver seyir istasyonu ile bağlantımız yok, her şey gerçekten berbat durumda demek.
- Qu'on n'a ni radio, ni radiophare de navigation, et pourtant, les instruments indiquent que tout roule.
- Berbat bir şey bu.
- Ça craint.
Seni, daha önce hiç bu kadar berbat bir durumda, görmediğini söyledi. Bu yüzden, hiçbir şey olmadığını söyleme.
Il ne t'a jamais vu si agité et tu me dis que tout va bien?
Sonra oy kullanma hakkı verilmiş ki bu çok güzel bir şey ama kulağa berbat geliyor. *
Puis, il y a eu le suffrage, un bon truc, malgré son nom.
Bu işi berbat ettiğim için üzgünüm. Ama yapabileceğim başka bir şey yok.
Désolé d'avoir tout foiré, j'avais pas le choix.
Neden bir kutup ayısı vurdun ki? Bu çok berbat bir şey.
Pourquoi as-tu tiré sur un ours polaire?
Televizyon berbat bir şey gibi gelir çünkü aileler çocuklarına kötü bir çocuk bakıcısının bakmasını istemezler ve bu işe çok kızarlar *.
Je te passe ton père. - T'as baissé le chauffage?
Bu berbat bir şey, anne!
Tu crains, m'man.
Bu sıcak şehirde takılıp kalmak çok berbat bir şey olmalı. Ama sizi hep düşüneceğim.
Quelle galère de rester dans ce trou moite, mais je penserai à vous.
Berbat bir şey oldu bu.
Quel malheur.
Berbat bir şey bu!
C'est nul!
Bu gerçekten berbat bir şey.
- Il faut le dénoncer
Vauv, berbat bir şey bu ahbap.
J'ai les couilles dans un presse-purée.
bu berbat 60
berbat bir şey 33
bir şey yok 987
bir şey değil 1063
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şeyler yemek ister misin 35
berbat bir şey 33
bir şey yok 987
bir şey değil 1063
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şeyler yemek ister misin 35
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey 209
bir şey yok mu 17
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şeyler söyle 85
bir şeyim yok 220
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey 209
bir şey yok mu 17
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şeyler söyle 85
bir şeyim yok 220