English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ D ] / Diye bağırdı

Diye bağırdı traduction Français

634 traduction parallèle
"Yiyecek bulmalıyım", diye bağırdı Big Jim.
"Il faut que je mange!" hurlait Big Jim.
" Bravo diye bağırdı Adam da burnuyla asılı kaldı, büyük numara
"Et lui cria bravo Et il était accroché de son nez"
Eğer değilse, taziyede neden "Uzak durması için uyardım." diye bağırdın? - Aynen öyle.
Pourquoi avoir crié le contraire à la veillée?
"Amerikan gemisi Ranger," diye bağırdı Jones. O da bayrak çekti.
"Le Ranger, américain"... hurla Jones, qui hissa ses couleurs.
"Doğaya dönüş!" diye bağırdılar.
Ils ont continué à brailler "retour à la nature!"
Ama şimdi birinin "Yeter" diye bağırdığını düşün.
Mais est-il plus agréable que le monde de la vieille époque, quand la vie était courte et joyeuse, quand le diable avait le dernier mot?
"Yaşasın bu kasabanın belediye başkanı olan kocam" diye bağırdı.
"Vive mon mari, le maire de cette ville."
Tren harekete geçtikten sonra Canterbury diye bağırdığını gayet net duydum.
Je vous ai entendu de mes propres oreilles crier "Canterbury" quand le train roulait déjà.
Bana pis Yahudi diye bağırdılar!
Ils m'ont traité de sale Juif.
Ağlayarak, "En kısa zamanda eve dön!" diye bağırdı
Au moment où il monta à bord,
Biri uykuda güldü, öteki "Adam öldürüyorlar" diye bağırdı.
L'un d'eux a ri dans son sommeil, l'autre a crié : "Au meurtre!"
Backalis'i arka sokakta yakaladım. O da "vur onu, Willie" diye bağırdı.
Je serre Backalis dans la ruelle, il gueule : "Casse-toi, Willie!"
Biri, "Nelson, eldivenini düşürdün" diye bağırdı.
Un type a crié : "Nelson, t'as perdu ton gant!"
Silahımı çektim ve üç kez kımıldama diye bağırdım.
J'ai sorti mon arme, et j'ai dit "Halte!" trois fois.
Ben arka bahçedeydim ve etraftakiler "Tommy'mi, geliyor?" diye bağırdılar. Ben daha tam anlayamadan, bağıranlar kaybolmuştu!
J'étais là-bas et mes vieux m'ont appelé, mais j'étais occupé et ils sont partis.
Bunu duymamla, hiç soyunmadan suya atlamam bir oldu. "Gel ardımdan." diye bağırdım Sezar'a.
J'ai plongé comme j'étais, lui criant de me suivre, ce qu'il a fait.
Ama karşı kıyıya ulaşmadan "Yetiş Cassius, boğuluyorum." diye bağırdı Sezar.
Mais avant d'avoir pu atteindre notre but, César a crié : " Au secours, Cassius!
... diye bağırdığını duydum.
va t'en av-avant que je te tue! "
Ve çocuğun "Seni öldüreceğim" diye bağırdığını duymuş.
Il entend le gosse crier. "Je vais te tuer."
"Teyzen Lila bunu bitirmek için bütün gece çalıştı," diye bağırdım.
"Votre tante Lila a travaillé toute la nuit pour la finir"
" Heffner, Salas'ı göstererek'Bu o'diye bağırdı.
"'C'est lui', a crié Heffner, désignant Salas.
Bir gece bir fırtınayla uyandı. Yıldırımı duyamıyorum diye bağırdı.
Une nuit d'orage, il a crié qu'il n'entendait pas le tonnerre.
Bir çocuk "onlar benim" diye bağırdı. Dövüştük, ben kazandım.
Un gosse cria : "Mes souliers!" On s'est battus, j'ai gagné.
Bize "hainler" diye bağırdılar. Babamı dövmeye çalıştılar.
Ils nous ont traités de traîtres et ils ont essayé de frapper mon père.
Ne diye bağırdı biliyor musun?
Chance.
'Diye bağırdı köylü atıyla konuşmaya alışıktı. "
"Criait le vilain qui, par habitude, parlait à son cheval"
İsa, çarmıha gerildiğinde ve işkence içinde asılıyken... "Tanrım, Tanrım!" diye bağırdı.
Quand il fut cloué sur sa croix, près de mourir, il cria :
"Buraya gel, Yoshitsune!" diye Bağırdı.
Montre-toi, Kuro Yoshitsuné!
"Çarmıha gerin!" diye bağırdılar.
"Crucifie-le!", ils ont crié en chœur.
"Daha fazla dayanamayacağım! Buraya kadar!" diye bağırdı.
"Ma patience est à bout, il crie, cette fois la coupe est pleine!"
"Korkmuyor musun Nemeçek?" diye bağırdı.
Il a crié "T'as pas peur Nemecsek?"
Ona güldüm ve Johnny kes şunu diye bağırdım.
Je lui ai demandé d'arreter!
"Biz sonra geri gelir seni kurtarırız." diye bağırdıklarını hayal et.
"Nous reviendrons te libérer."
"Denize adam düştü!" diye bağırdım.
Et j'ai crié : "Un homme à la mer."
Pencereyi açıp sokağa doğru avazın çıktığı kadar "Seni seviyorum." diye bağırdın.
Tu as même ouvert la fenêtre pour le crier dans la rue.
"pis sıçan buraya geliyor" diye bağırdı.
"Ce sale rat vient donc ici?"
Neden "kay" diye bağırdığını anlayamamıştım.
Je ne comprenais pas pourquoi tu criais "cours".
Gelin Cinayet Diye Bağırdı.
"La Mariée A Crié À l'Assassin."
Çocuklardan biri, "Bir soygun var" diye bağırdı. Sonra dışarı geldik ve adamı yakaladık, polis gelmeden önce biraz hırpaladık.
Un gars a crié : "Hé, quelqu'un se fait agresser!" On est sortis... on a attrapé le mec et on l'a un peu secoué avant l'arrivée de la police.
Bay Neff, Bay Keyes sizi görmek istiyor. - Yoksunuz diye bütün öğlen bağırıp çağırdı.
M. Neff, M. Keyes vous a réclamé tout l'après-midi.
Ve benim ihtiyar, akşam yemeğinden önce ellerini yıka, Luke, kahrolası diye bağırırdı.
Et mon pere hurlait : "Lave-toi les mains avant le diner, gredin!"
Bunu başka biri yapmış olsaydı suratına "cahil" diye bağırırdım.
Si ça avait été quelqu'un d'autre, j'aurais crié : "Bougre d'idiot".
Biri bağırdı bütün müziği bastırıp "Sezar" diye. Konuş.
Une voix plus aiguë que la musique a crié "César!"
"Şövalye" diye bağırdı. " Şövalye aç ve susuz kalmışsın.
" Beau chevalier, dit-elle, venez boire
Gerçekten çocuğun bunu tüm komşular duyabilsin diye böyle avazı çıktığınca bağırdığını mı düşünüyorsun?
Vous croyez vraiment qu'il l'aurait crié à tout le voisinage?
"Heike klanın kaderi diye bağırdı".
Ainsi il cria deux fois, trois fois
Kamp sorumlusu hesapta kıyıya fazla yakın seyrettik diye kapımıza dayandı ve bağırıp çağırdı.
- Il dit qu'on est passés près du bord et il est venu gueuler.
Birşey söylemeye yada dokunmaya çalışsaydım eminim "rahat bırak beni" diye bağırırdı.
Si j'avais essayé de la toucher : elle aurait crié : "Laissez-moi."
Sen hep : "Sen benim kralım değilsin!" diye bağırırdın.
Tu gueulais : "Tu n'es pas le roi de moi!"
Herkes "Durdurun şunu, durdurun şunu!" diye bağırırdı.
Le public criait : "Arrêtez-le!"
"Ne yaptım ki ben, neden" diye bağırırdım.
Je me demandais : " Pourquoi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]