Ne güzel bir yer traduction Français
158 traduction parallèle
- Ne güzel bir yer, değil mi?
- N'est-ce pas un bel endroit?
- Ne güzel bir yer, değil mi?
- J'aime cet endroit.
Ne güzel bir yer.
Quelle belle vue.
Burası ne güzel bir yer.
Bravo! Quel bel endroit.
Ne güzel bir yer.
C'est charmant.
Ah, ne güzel bir yer!
Quel beau site!
Ne güzel bir yer!
Qu'on y est bien!
Ne güzel bir yer, değil mi?
C'est joli ici, non?
Ne güzel bir yer, değil mi?
Bel endroit, non?
"Sizinle tanışmak isteriz. Ne güzel bir yer burası."
"Enchanté, votre boutique est ravissante."
Ne güzel bir yer.
C'est beau, ce coin.
Ne güzel bir yer diye düşündüm, insanın zevk alacağı şeylerle dolu.
Je songeais : quel endroit merveilleux... où il était si facile de s'amuser.
Ne güzel bir yer.
Dis-moi, ta maison est superbe!
Vay canına. Ne güzel bir yer.
Sacré appartement.
Evlat, bu ne güzel bir yer.
Elle est magnifique ton université.
Düşünsene her avcı onun ipucunu takip etse bu dünya ne güzel bir yer haline gelir.
Si tous les nuls suivaient son exemple, le monde se porterait mieux.
Ne güzel bir yer!
Quel endroit!
Bronx ne güzel bir yer olmuş.
Le Bronx est devenu un endroit formidable.
Ne güzel bir yer.
Pas mal, votre casbah.
Ve başlangıç için ne güzel bir yer.
Et quel endroit pour faire ses débuts.
Ne güzel bir yer burası.
C'est la classe, ici.
Bütün o sağcı pislikleri düşünsenize, kimseye zararları dokunmadan... birileri onları temizleseydi dünya ne güzel bir yer olurdu.
Songe à tous ces connards de fachos sans lesquels le monde irait mieux si on les avait éliminés avant qu'ils ne sévissent.
Olağan dışı şeylere daha fazla yer verilirse dünya daha güzel bir yer olmaz mıydı acaba?
Vous ne croyez pas, capitaine, que le monde serait beaucoup meilleur si nous faisions tous de même?
Nellie oranın ne kadar güzel bir yer olduğunu söyleyip duruyordu.
" Nellie s'extasiait,
Göğsünde bir harf daha yazacak kadar yer kalmış olması ne güzel.
Il y a encore une lettre à tatouer sur ta poitrine : le D de déserteur.
Ne paramız olacak ne de yaşayacağımız güzel bir yer.
On n'aura pas d'argent, on vivra dans un endroit lugubre.
Bak sana ne öğreteceğim. Burası güzel bir yer.
C'est l'endroit parfait pour une leçon.
- Senin için güzel bir yer degil Laurie.
- Tu ne devrais pas etre ici Laurie. - Je sais.
- Ölmek için ne de güzel bir yer ama.
Quel endroit merveilleux pour cela!
Ne diyorsun? Güzel bir yer mi?
C'est parfait, n'est-ce pas, Juana?
- Ne güzel yer! - Güzel bir dinleneyim! Ben şuraya gidiyorum.
Y a rudement longtemps qu'ça nous est arrivée Ah, tu parles de la paille toute fraiche
Ne güzel bir oda. Hoş ve ferah bir yer.
très bien C'est très gai votre chez vous
Ne güzel bir yer, değil mi?
C'est beau, ici, n'est-ce pas?
Aklında ne var? Güzel küçük bir yer... Bana nerede bakılabilir?
Tu m'as trouvé... un endroit tranquille où on s'occupera de moi?
Ne güzel bir yer.
C'est beau.
Dünyada daha güzel bir yer yoktur.
Je ne connais rien de plus beau en ce monde.
Burası ne kadar güzel bir yer.
Que c'est joli ici.
Piknik için güzel bir yer bulacağız, bütün resim malzemelerini alacağız ve ne oluyorsa olacak, tamam mı?
Nous allons trouver un joli endroit pour pique-niquer, nous avons votre matériel de peinture, et on verra ce qui se passe, d'accord?
- Küçk güzel bir yer biliyorum.
- Je connais un bon endroit. - Je ne veux pas y aller.
Rickmansworth'da bir kafede kendi başına oturan bir kız, birden bire neyin yanlış gittiğini fark etti ve dünyayı nasıl daha güzel ve mutlu bir yer yapabileceğini keşfetti.
comprit soudain ce qui ne tournait pas rond depuis le début et sut enfin comment faire du monde un endroit agréable et heureux.
Ne kadar güzel bir yer!
Comme c'est beau!
Burası ne kadar güzel bir yer böyle.
C'est beau chez vous.
Yüksek Mahkeme tarafından temyiz haberinin duyurulmasıyla aynı gün ya da bir sonraki gün Dallas Sabah Haberleri'nin ilk sayfasında çıkan güzel bir hikâyeye göre Yüksek Mahkeme'de de görevli olan Bölge Savcısı Henry Wade Randall Dale Adams'ı yeniden yargılatmak için yemin etmişti çünkü onun kitabında polis katillerinin idam cezasına çarptırılmadan kurtulmalarına yer yoktu.
Le Dallas Morning News a fait paraître un article très sympa le jour même ou bien le lendemain de l'annonce de l'annulation par la Cour suprême, dans lequel Henry Wade, le procureur général, demandait un nouveau procès pour Randall Dale Adams car il ne pouvait permettre qu'un tueur de flic s'en sorte sans être condamné à mort.
Ne kadar güzel bir yer.
C'est vraiment joli.
Eski bir huzurevinde. Görünüşte güzel bir yer.
Le mari de Catherine a été très ferme, il ne veut plus en entendre parler.
Güzel bir yer. Ne zamandır burada oturuyorsunuz?
Vous êtes ici depuis longtemps?
Orasının mavi gökyüzüyle güzel bir yer olduğunu söylediğimde bana sanki orada bir başkasını istemiyormuş gibi "Kiralayacak yer yok" dedi.
Il m'a dit de but en blanc qu'il n'y avait rien à louer là-bas. À croire qu'il ne veut voir personne.
Bakın, ne kadar güzel bir yer!
Quel bel endroit n'est-ce pas!
Ne kadar güzel bir yer.
C'est un endroit merveilleux.
Sizce de güzel ve bakımlı bir yer değil mi, Bayan Woodhouse? .
Ne pensez-vous pas qu'il est bien conservé, Miss Woodhouse?
Ne kadar da güzel bir yer değil mi?
T'as vu ça?
ne güzel 854
ne güzel bir sabah 20
ne güzel bir manzara 16
ne güzel bir gece 16
ne güzel bir gün 107
ne güzel bir sürpriz 74
ne güzel sürpriz 31
ne güzel değil mi 71
ne güzel bir isim 37
ne güzel bir fikir 22
ne güzel bir sabah 20
ne güzel bir manzara 16
ne güzel bir gece 16
ne güzel bir gün 107
ne güzel bir sürpriz 74
ne güzel sürpriz 31
ne güzel değil mi 71
ne güzel bir isim 37
ne güzel bir fikir 22
ne güzeller 16
güzel bir yer 66
bir yere gitme 51
bir yerde 60
bir yerlerde 73
bir yere gitmiyorum 43
bir yere mi gidiyorsun 103
bir yere gidemezsin 16
bir yere gitmiyoruz 22
bir yere kaybolma 21
güzel bir yer 66
bir yere gitme 51
bir yerde 60
bir yerlerde 73
bir yere gitmiyorum 43
bir yere mi gidiyorsun 103
bir yere gidemezsin 16
bir yere gitmiyoruz 22
bir yere kaybolma 21