Ne yapmaya traduction Français
5,685 traduction parallèle
Ama o bir türlü benim ne yapmaya çalıştığımı anlayamamıştı... her neyse.
Il n'a... jamais vraiment compris ce que j'essayais de...
Bakalım Ted'in ne yapmaya çalıştığını Anderson Bey biliyor mu.
Très bien, voyons si M. Cross sait ce que Ted fabriquait.
Ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum... Ed konusunu sana anlatmamamın sebebi buydu işte.
Je ne sais pas ce que tu essayes... c'est pour ça que je ne voulais pas te parler d'Ed.
Ne yapmaya çalıştığını biliyorum.
Je sais ce que tu essaies de faire.
Ne yapmaya çalıştığımı anlamıyor musun?
Vous comprenez ce que je fais?
Anladım. Ne yapmaya çalıştığını biliyorum.
Je vois la manigance.
Potansiyel müşteriler, satıcılar. Ve hepsi de ne yapmaya çalıştığımızı öğrenmek istiyorlar.
des acheteurs et revendeurs Potentiels et ils savent tous ce que nous préparons.
Ne yapmaya çalıştığını biliyorum.
Je vois ce que vous essayez de faire.
Ne yapmaya çalıştığını biliyorum.
Je comprends ce que vous faites.
Seni ne yapmaya zorladığı önemli değil.
Qu'elle t'ai forcé ou non la main, ça n'a pas d'importance.
Peki yeni müdürün yapmaya çalıştığı şey ne, Leslie?
Et qu'essaie de faire le nouveau principal?
Sonra satışı kendi yoluyla yapmaya kalktı.
Ensuite il essaye d'acheter sa sortie, avant même que l'encre ne sèche.
B planı olarak önce ödevini yaptığında sonra diğer şeyleri yapmaya ne dersin?
Alors pourquoi on ne ferait pas un plan B : d'abord tu fais tes devoirs, ensuite on fait nos trucs?
Ufaklığımın bu akşam sıcak yerlere dalış yapmaya niyeti yok.
Mon porcelet ne veut pas se vautrer dans la boue, ce soir.
Hayır lütfen, tabii ki ne gerekiyorsa yapmaya hazırım.
Non, s'il vous plaît, bien sûr, je ferai tout ce qu'il faut.
Abe öğrendiğinde bizim için casusluk yapmaya bu kadar meraklı olmayacaktır.
Je suppose que quand Abe le découvrira il ne sera plus aussi enclin à bien vouloir espionner pour nous.
İyi olmanın hiçbir anlamı yok. Ta ki, yapılması gerekeni yapmaya gönüllü olana kadar.
Être bon ne veut rien dire... à moins d'être prêt à faire ce qu'il faut, quand il le faut.
Yapılması gerekeni yapmaya istekli olana kadar işime yaramazsınız.
À moins d'être prête à faire œ qu'il faut, vous ne me servez à rien.
Manchester'a kamp yapmaya gitmiyor, değil mi?
Il ne va pas camper à Manchester.
Oğlum Marcus da kakasını geç yapmaya başladı... ve zor geçiyordu.
Elle ne le fait pas si je ne lui tiens pas la main. Vous savez, mon fils, Marcus, a été au pot assez tard. Et ça avait du mal à venir.
Hadi şimdi başlayalım yapmaya?
Pourquoi on ne commence pas maintenant?
Kız arkada patırtı yapmaya devam ederse, sınırı asla geçemeyeceğiz.
On ne va jamais réussir à traverser la frontière si elle fait tout ce boucan derrière.
Yapmam gereken şeyi yapmaya geldim ve yapana kadar da gitmeyeceğim.
Je suis venu faire ce que j'ai à faire et je ne partirai pas avant.
Biraz rol yapmaya ne dersin?
Que diriez vous d'un jeu de role?
Bu yeni kalçanın testini yapmaya ne dersin?
Tu veux venir tester cette nouvelle hanche?
Bunu yapmaya artık fırsatım olmayacak...
Je ne pourrai jamais lui expliquer.
Bilirsin iste ne bulabiliyorsam yapmaya calisiyorum Oh.
Tout ce que je trouve.
Planımız şu, hiçbir şey yapmaya kalkışmayacaksın.
Le plan est, que tu ne dois rien essayer.
Bir şeyi yapmaya karar verdiği zaman, onu hiçbir engel durduramaz.
Une fois qu'il décide pour quoi il ce bat, il ne s'arretara pas.
Kahramanlık yapmaya çalışma.
Ne joue pas au héros.
Her zaman doğru olanı yapmaya çalışmak. Bu ne kadar zor olsa da mücadele etmek.
Surmonter les obstacles, quels qu'ils soient.
Git, git. Mastürbasyon yapmaya ne meraklıymışsın.
Wow, t'es impatiente de te masturber!
Bu, polis gözetimi yaparken bayat kahve içmeye ya da kefaret memurları her ne halt ediyorsa onu yapmaya benzemez.
Il s'agit pas de boire du café froid en planque. Rien à voir avec ton boulot de garante de caution.
İnsan bir kere kendinden iğrendiği zaman insan yapısı bütün kanunlardan ve ahlaki kurallardan da iğreniyor ve canı ne isterse yapmaya özgür hale geliyor.
Une fois qu'un homme atteint le mépris pour lui-même, il atteint le mépris pour toutes les lois et moralités artificielles et est libre de faire ce qu'il veut.
Bak, yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama kes şunu.
Je ne sais pas ce que tu prépares mais arrête tout.
Evet, Hala neden bunun hakkında tv şovları yapmaya devam ediyorlar bilmiyorum.
Je ne sais pas pourquoi ils continuent de faire des films et des séries à ce sujet.
Sadece hoşlanmadığın bir lezbiyenle yapmaya çalışma bunu.
N'essaye pas de faire ça avec une lesbienne qui ne te plait pas.
Bensiz bir satıcı toplantısı ayarlayarak ne yapmaya çalışıyorsun?
Tu organises un rendez-vous sans moi? Ils rentrent demain à Tokyo. C'était l'occasion.
Sookie'yi bulana kadar ateşkes yapmaya ne dersin?
Si on faisait une trêve le temps qu'on trouve Sookie?
Ne sikim yapmaya?
Pourquoi putain?
Ve ben, kendi adıma, ne gerekiyorsa yapmaya hazırım bu en doğal hakkı savunmak için gerekirse hayatımı veririm.
Et, pour une fois, je veux faire ce qu'il faut pour donner ma vie s'il le faut pour préserver ce droit divin.
Ne yapiyorsan onu yapmaya devam et Seninle tanistigim gunden beri : Yalan.
Continus à faire ce que tu fais depuis que je t'ai rencontré : mentir.
Bu akşamki dans partisinde açılış konuşmasını yapmaya ne dersin?
Ça te dirait de lire le discours au début du bal?
- Beni bunu yapmaya zorlama!
- Ne me forcez pas à le faire!
Beni bunu yapmaya zorlama, Laura.
Ne me forcez pas à le faire, Laura.
Ama burada olduğunuza göre bunu yapmaya hazır mısınız?
Mais comme vous ne l'avez pas fait, vous êtes prêts à le faire?
Ne demek birileri canavar yapmaya çalışıyor?
Comment ça quelqu'un veut créer une bête?
İşbirliği yapmaya çalıştım Şerif Reyes ancak bu ülke özgürlük hariç başka bir amaç için savaşmayanlar tarafından kuruldu. Bir diktatörün arzularına boyun eğmeyi reddedenlerin kanlarıyla şekillendi.
Shérif Reyes, j'ai essayé de coopérer, mais ce pays a été fondé par des gens qui ne se sont battus que pour la liberté individuelle, forgé par le sang de ceux qui ont refusé de s'incliner
Alaric'in mazereti kendisini tekrar lisede öğretmenlik yapmaya ikna edememesiydi.
Pour sa défense, il ne pouvait pas reprendre son travail au lycée.
Bana neden sürekli gövde gösterisi yapmaya çalıştığını anlamıyorum.
Je ne sais pas pourquoi tu continues à te faire remarquer.
Beni ülkeme olan sorumluluklarımla senin aranda bir seçim yapmaya zorlayamazsın.
Tu ne peux pas m'obliger à choisir entre mes responsabilités envers mon pays et toi.
ne yapmaya çalışıyorsun 236
ne yapmaya çalışıyorsunuz 34
ne yapmaya çalışıyor 26
ne yapmaya çalıştığını biliyorum 30
yapmayacağım 170
yapmayacaksın 53
yapmayacak 20
yapmayacak mısın 22
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
ne yapmaya çalışıyorsunuz 34
ne yapmaya çalışıyor 26
ne yapmaya çalıştığını biliyorum 30
yapmayacağım 170
yapmayacaksın 53
yapmayacak 20
yapmayacak mısın 22
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
ne yapacaksın 1355
ne yaptın 710
ne yapıyorsunuz 1080
ne yapıyorsun burda 17
ne yapıyorsun ya 16
ne yapmak istiyorsun 234
ne yani 731
ne yapacağız 1293
ne yapıyorsun orada 124
ne yapabilirim 379
ne yaptın 710
ne yapıyorsunuz 1080
ne yapıyorsun burda 17
ne yapıyorsun ya 16
ne yapmak istiyorsun 234
ne yani 731
ne yapacağız 1293
ne yapıyorsun orada 124
ne yapabilirim 379
ne yapayım 319
ne yapmam gerekiyor 155
ne yazık 321
ne yazık ki öyle 24
ne yapıyorsunuz siz 45
ne yazık ki 622
ne yapıyorsun sen 411
ne yapalım 236
ne yaptım ben 178
ne yapacaksın ki 19
ne yapmam gerekiyor 155
ne yazık 321
ne yazık ki öyle 24
ne yapıyorsunuz siz 45
ne yazık ki 622
ne yapıyorsun sen 411
ne yapalım 236
ne yaptım ben 178
ne yapacaksın ki 19